Müjgan Eminoğlu – Köşe Yazısı
Dursun Akçam yalnızca bir yazar değil, bu toprakların vicdanıydı.
Cılavuz Köy Enstitüsü’nde yetişmiş bir öğretmen, emek mücadelesinin içinde yer almış bir sendikacı, 12 Mart'ta tutuklanan, 12 Eylül sonrası sürgüne giden bir düşünce işçisiydi.
Yaşadığını yazdı, yalanı bilmedi.
“Kanlı Derenin Kurtları”ndan “Taş Çorbası”na, “Haley”den “Sevdam Ürktü”ye kadar uzanan edebi yolculuğu; halkın sesini, Anadolu’nun suskun çığlığını edebiyata dönüştürmüştü. Ve bugün, onun adına yapılan şenliklerde asıl eksik olan da yine o sestir: halkın kendisi.
Bu Sessizlik Kimin?
Her yıl olduğu gibi, Dursun Akçam Şenlikleri bu yıl da gerçekleştirildi.
Ancak yine benzer manzaralarla:
Aynı konuşmalar, aynı simalar ve boş kalan koltuklar…
Ne köylerden gelen gençler vardı,
ne öğrenciler ses buldu o sahnede,
ne de Dursun Akçam’ın mücadele ruhunu taşıyan bir etkinlik görüldü.
Halkçı Bir Yazar, Halktan Uzak Bir Anma
Dursun Akçam, halkı için yazdı.
Ama onun adına düzenlenen anmalarda halk yer almıyorsa, bu bir çelişkidir.
Sadece plaketlerin, birkaç teşekkür konuşmasının olduğu, katılımın sınırlı kaldığı bir programdan ne yazarın ruhu beslenir ne halkın belleği güçlenir.
Şenlikler, tekrar eden törensel çerçevelere değil; yaşayan, paylaşan, üreten bir katılıma ihtiyaç duyar.
Yorumlar
Kalan Karakter: