En çarpıcı açıklaması “Yeşil”le ilgili. Derin devletin suikastçısı, eli kanlı katili “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım, Mayıs 1996’da, Kurban Bayramı’nda iki küçük çocukla kendisini ziyarete geliyor. Gecikmiş bu açıklama, bir anne olarak Sayın Mumcu’yu anlamamızı gerektirir. Çünkü Yeşil, 3-4 yaşlarında biri kız diğeri erkek iki çocukla ziyaretine geliyor. Mumcu’nun da biri kız, diğeri erkek iki çocuğu var. Kurban Bayramı’nın seçilmesi de manidar. Mesaj çok kuvvetli: “Eşinin öldürülmesi üzerine gitme. Senin de çocukların var…” Ayrıca, Güldal Mumcu, artık faili meçhullerin üzerine gidileceğine inanarak da bildiklerini açıklama cesareti bulmuş olabilir.
Ergenekon ve Balyoz davaları başladığından beri vesayetin güç odakları, laik kesimde, ayrıca Alevi kesimde ve Kürt vatandaşlarımızda kafa karışıklığını hasıl etmeye yönelik büyük bir strateji yürütüyorlar. Vesayetin ipliği pazara çıkmasın diye büyük bir perdeleme, davaları itibarsızlaştırma, sulandırma, bulandırma gayretleri var. Hâlâ olan biteni AK Parti’nin bir siyasi hamlesi olarak görüp gösterme çabası var. Hakikatin ortaya çıkması halinde vesayetin bütün damarlarının kuruyacağını görüyorlar. Atatürk’ün adını kullanan Kemalist-ulusalcı ideolojinin, bir daha belini doğrultamayacağı anlıyorlar. Sırf bu yüzden Güldal Mumcu’nun kitabına karşı da bir görmezden gelme, kayıtsız kalma çabasındalar.
Uğur Mumcu cinayetinin çözülmesi benzer cinayetleri de çözecektir. Niceleri gibi Savcı Doğan Öz, Abdi İpekçi, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Bahriye Üçok cinayetleri de açıklanacaktır. Çünkü bu ülkede faili meçhul siyasi cinayetler aydınlatılmadan demokratikleşme asla gerçekleşemez. Ergenekon denen kirli, kanlı ve karanlık yapı, en fazla yüzde onluk bir güç kaybıyla yaşamaya devam ediyor. Kendileri için zor bir dönemden geçtiklerini düşünerek en az zararla kurtulmaya bakıyorlar.
Onları asıl bitirecek olan, laik kesimin vicdanını konuşturmasıdır. Çetin Emeç’in eşi vicdanın o sesini fısıldar gibi olmuştu: “Gerisinde kim var bu işlerin hâlâ çözülmedi. Sürekli dinle ilgili tehdit aldığımız için hep ‘İran’ dedik, ‘Dinciler’ dedik. Çünkü ben Atatürkçü, orduyu seven, vatanperver bir kadınım. O yüzden daha devletime hiç kızmadım ben. Başka gerçeklerle yüzleşmek istemedim.” (Bilge Emeç’in, Sanem Altan’a verdiği söyleşi, Vatan, 14 Şubat 2010).
Laik kesimde vicdanlar konuştuğunda, gerçeğin ortaya çıkması kimin işine yararsa yarasın, kim suçlu çıkarsa çıksın kazanan insanımız, ülkemiz ve gelecek nesiller olacaktır. Laik kesimde vicdanlar uyanınca, artık onları darbeler için provoke eden, manipüle eden, harekete geçirenlerin eli böğürlerinde kalacaktır. Faili meçhul cinayetlerin, büyük provokasyonların hepsinde tek bir amaç var: Türkiye’yi kutuplaştırmak. Türkiye’yi Sünni-Alevi, laik-anti laik, Türk-Kürt diye bölmek. Bu fitne, kimin, kimlerin işine yarıyorsa gerçek katiller onların arasındadır. Yargı, sadece tetikçilerden değil, azmettirenlerden de hesap sorabildiği gün düzlüğe çıkabileceğiz…
Uğur Mumcu cinayetinde CHP yönetimine, Devlet Denetleme Kurulu’na, Meclis Araştırma Komisyonu’na ve savcılara görev düşüyor.