. Orada, Karslı hâkimiyeti var. Şimdi size Esenyurt’ta caddelere konulan isimleri tek tek sayacağım: Doğan Araslı Caddesi, Aşık Şenlik Caddesi, Sırrı Atalay Caddesi” demiş, o sırada salonda bulunan Deniz Gezmiş’i asan eski Savcı Baki Tuğ’a bakarak, “hele bir isim söyleyeceğim ki, saçlarınız diken diken olacak. O da Deniz Gezmiş Caddesi…” Siz merak etmeyin ben gerekeni yapıyorum” demiştir. Bende bu sözlerin orada oturan halkı yaraladığını, özellikle Kars, Ardahan ve Iğdırlılar için çok değerli olan Doğan Araslı, Aşık Şenlik ve Sırrı Atalay’ı ve ayrıca Türkiye’nin ortak değeri olan Deniz Gezmiş’i küçümsemeye çalıştığını düşündüm. Bunun üzerine ben de, “Eğer Deniz Gezmiş o salonda olsaydı sen bu konuşmayı yapamazdın. Bizim oralarda bir atasözü var “Yiğidin arkasından konuşana kalleş derler”,” diye yazmıştım.
Bilirkişi, benim bu ifadelerimin, eleştiri sınırlarını aştığını, onur, şeref ve saygınlığı rencide eder nitelikte olduğunu ve hakaret unsurlarını taşıdığına karar vermiş. Benim o yazıda kullandığım atasözü, Kars- Ardahan- Iğdır yöresine aittir. Bu atasözü suç ise, bütün Kars, Ardahan ve Iğdırlılar da 14 ay cezaya mahkûm edilmelidir. Bu yazımdan ötürü ben Büyükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından “Kamu görevlisine basın yoluyla hakaret” suçundan 1 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldım.
Yazıyor, yazıyor bağırtılarıyla gazete satan ve toplumu heyecanlandıran yerel Gazetecilik mesleği belli guruplar ve çıkarcı menfaatçiler tarafından her geçen gün yıpratılıyor olsa da, gazeteciler bu şer güçlerinin karşında durup, yoksulun fakirin haksızlığa uğrayan yurttaşların yanında yer alıp yolsuzlukları kamuoyuna aktarmak için geri vitesin kullanmayacaklarını herkes bilmelidir.
İki kişi arasında çıkan kavga ve tartışmada Savcıya değil, Mahkemeye değil, Karakola değil, kafamı bozma seni gazeteye veririm diyen halkın gazetecilerden beklediği umutlarını kırmayacağız.
Türkiye'nin kurum ve kuruluşlarının en güveniliri gazetecilik gurubu olduğu için Bugün Kimlik ve önemli evraklarını kaybedenler gazete ilanı vermeden alamazlar. Ülkemizde bütün ihaleler önce gazetelerde ilan edildikten sonra ihale edilir. Bu Saygın Mesleği yıpratmaya çalışan şer güçlerine fırsat vermeyeceğiz.
Yerel basın da çalışan emekçi gazetecileri, Gazeteciliğin asaletini bozmadan yapmak için verdikleri çabada başta siyasi partiler, Sivil Toplum Örgütleri katkı sunmalı, Özellikle yargı onları koruma altına almalı.
Şimdi İstanbul ve özellikle Esenyurt Belediyesinde yolsuzluk söylentileri, adam dövme, tehditler, rant kokan imar tadilatları, adam yaralamalar gibi bir sürü olumsuzluk varken bu haberleri yapmamak, yazı yazıp kamuoyunu bilgilendirmemek, yetkililere yanlışlıkları iletemeden gazetecilik görevimizi yerine getirmeden vicdanımız nasıl rahat eder.
Dövülerek tehdit ve şantaj yoluyla belediyelere sokulmayan, yandaşları ve belediyelerle çalışan arazi mafyalarının benim belediye başkanıma yazı yazdın mı sana ekmek yok diyen bu onuncu sınıf mafyaların gazetecilerin ekmeğini elinden alırken, genç gazetecilerin kalemlerini kırarken, gazeteci arkadaşların uğradıkları haksızlıkları kamuoyuyla paylaşmazsak onları yalnız bırakırsak kendimize gazeteciliği nasıl yakıştırabiliriz?
İstanbul'da en çok örgütlü ve çok sayıda kalemini kırmayan gazetecilerin oluşturduğu İstanbul Yerel Gazeteciler Derneğinin, ilk zamanlar bölgedeki saygın kimliğinden dolayı her kesim tarafından dikkate alındığı. O günlerde Belediye Başkanları İYGAD'ın yaptığı yemekli gecelere katılır, bağış üzerine bağış yaparlardı. Bunlardan Gürpınar Belediye Başkanı Velittin Küçük, Beylikdüzü Belediye Başkanı Vehbi Orakçı arsa bina ne istersiniz gibilerinden, hele Vehbi Orakçı'nın emekçi gazeteciler gününde Gazetecilerin onuruna verdiği yemekler ve ardından hediye gömlekler gönül almaları… Bizler bu aldatmacalara arkadaşların bilmeden alet olmamalıları yönünde yazı yazıp uyarmazsak görevimizi yerine getirmiş olabilir miyiz?
Özellikle İYGAD bütün etkinliklerinde Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu ESKULE’DEN dernek için bir ofisi vereceğini defalarca yazı ve şifahen beyan etmiştir. Hatta İYGAD’ın rapor haline getirip her açılışta faaliyet raporuna ekleyerek gazetecilere sunarken, bize düşen İYGAD’ı ve gazetecileri kandıran bu belediye başkanlarını teşhir etmek. Bu kadar haksızlığa karşı çıkmamak yetkilileri kamuoyuna açıklamamak ne insanlığa ve gazeteciliğe yakışırmı.?
Unutmamalıdır ki Fakirin kaybedeceği hiçbir şey yoktur. Gün gelecek Şer güçlerinin nereden getirdiği belli olmayan servetlerine, yanında besledikleri onuncu sınıf mafyalar göz dikecek. O zaman Yerel basının; yaptığı haberlere en fazla kızanlar ani zengin olanlar, tüysüz yetimin hakkını yiyenler, yerel gazetecilere şantaj yapanlar, tartaklayanlar, belediyelere sokmayanlar tehdit edenler, tuzağa düşürüp yıpratmak isteyen. Şer güçler düştüğü o zor günlerde “yerel basın en fazla Şer güçlerine lazım olacak.
Kaldı ki ben yumuşak yazı yazmak zorunda değilim ki. Ben; kırk yıl Rus işgaline direnip Misak-i milli sınırlarını çizen, ikiyüzlü olmadan kurtuluş hareketini başlatan kahraman dedelerin torunuyum.
Ben Cilavuz Köy enstitülerin yetiştirdiği, Atatürkçü, aydın, demokrat, yurtsever, onurlu ve namuslu öğretmenlerin öğrencisiyim. Bana ve onurlu emekçi gazeteci arkadaşlarıma ikiyüzlü olmak yakışmaz. Şer güçleri elindekini ardına koymasınlar, bildiğinden de geri kalmasınlar.
Mustafa Küpeli
musktafakupeli36@gmail.com