Şuan yaşadığımız çağ maskeli tanrılar örtük krallar çağı sanki… maskeli tanrılar yazınca aklıma Gılgameş destanını getirdi. Destan arkadaşlık, sevgi, gurur ve şerefin, serüven ve ölümün yanında ölümsüzlük isteğine dayanır. Gılgamış kendisi ve başkaları için (ölümlüler için), ölümsüzlüğün tek yolunun büyük işler yapıp kalıcı anıtlar yükseltmekten geçtiğini dile getirir. Tek şeyden yola çıkar Gılgamış hayat değerlidir. Bu yüzden Gılgamış, ölümün verdigi umutsuzluğa karşı savaşır. Yaşamak için insan neye değer vermeli, neleri seçmeli gibi sorular sorar ve bu sorularla insan tercihlerini yapar. Sonuç ya özgürlük, ya da köleliktir. Tercih insana kalmıştır. Bu yüzden Gılgamış bildik destanlarda karşımıza çıkan diger kahramanlar gibi alışıldık biri değildir; tek amacı vardır: Bilgi. Bunun için tek şey gereklidir: Cesaret. Kaderine ulaşmak için aradığı vasıtalar elindedir: azim, sabır, direnme gücü. Son kertede Gılgamış, fiziksel tehlikelere karşı koyarak ölümsüz olamayacağını öğrenir. Gılgamış üzülür, ama direnci kırılmaz. Gılgamış bundan sonra insan ebedileştirecek yollar arar ve bu arayışla bundan sonraki kahramanların atası olur. Kahramanlık,bilgi,cesaret, ve yaşam… yüzyıllar öncesinde yazılan bu kadim coğrafyadan türemiş, insanlığa miras kalmış eserler. Peki şimdi neden bu kadim coğrafyamız da üretemiyoruz, yönetemiyoruz, insanlarımıza, vatandaşlarımıza iyi hizmetler sunamıyoruz?
-bilgi mi eksik
-yaşamayı mı bilmiyoruz?
-yoksa bize ait bir yaşam felsefesi mi kalmadı?
-eleştirisel bir yaşamdan uzak mıyız yoksa?
Evet yaşam değerlidir; yaşadığımız alan değerlidir, ARDAHAN’IMIZ değerlidir. Ardahan sokaklarında gezerken acaba benim düşündüklerimi bizi yönetenler de düşünüyor mudur diye düşünmeden kendimi alamıyorum ya da acaba bizler gibi özgürce sokaklarda gezebiliyorlar mı? Halktan bi haberler mi yoksa gerçekten sorunların farkındalar mı? Halk düzeyinde bir yaşam felsefesi edinebilmişler mi? mesela son aylarda meydana gelen şap hastalığında köylünün, şehirde hayvancılıkla uğraşanların, yaralarını bir nebze de olsa sarabilmişler midir? Yaralarına merhem olabilmişler midir? Sormak gerekli…yönetmek sadece emirler verip medyada orada burada reklam yapma değildir, yönetmek büyük bir kabiliyet işidir, bunu becerenler ise tarihe hep kendini yazdırmışlardır, halkın gönlünde taht kurmuşlarıdır. Bu yüzyılda halen yolların yamalı olduğu,(YOL bir nevi medeniyettir, medeniyetin aktarılmasıdır. kaldırımların olup ama yürünemediği, bir çiçeğin bile olmadığı, estetikten yoksun ortaçağdan kalma bir görüntü acaba yaşayanların dikkatini hiç çekmiyor mu diye düşünmeden kendimi alamıyorum? Medeniyet sadece binaların inşaa edilmekle olmadığını, bunun yanında tarihe, kültüre,sanata,estetiğe aönem vermekle de olduğunu unutmayın. GILGAMEŞ destanında ne diyor ;BİLGİ,BİLİM yaşam felsefimiz olsun. Ya bize turist niye gelmiyor diye hayıflandığınızı da duyar gibiyim (yukarı da bahsettim) ama turist niye gelsin bize azizim, siz turist olsanız gelir misiniz? Eski çağlarda yaşam hep sulak bölgelere kurulurmuş, ,medeniyetler bu bölgeleri arar bulur medeniyetlerini öyle inşaa ederlermiş, biz de ise ne hikmetse şehrimizin ortasında koskaca bir nehir ve bu nehir ki romanlara hikayelere destanlara konu olmuş KÜR nehri yani Kura nehri ama biz bırakın medeniyet kurmayı kurulan medeniyetimizi bir adım ileri taşıyamıyoruz? Eyy şehrimizi yönetenler bu sitemim sizleredir, evinizi nasıl seviyorsanız bu ARDAHAN’ı da öyle sevin, lafla değil ama gözle görülür şekilde, iyi bir yaşam hakkı hepimizindir.
Saygılarımla,
Yorumlar
Kalan Karakter: