Saygı değer okurların izniyle önce iki kısa değerlendirme ile iki vekil adayının sözlerinin kıymetini görelim, sonra da biraz uzun olmayı icap ettiren son değerlendirmemizle, 2015 Milletvekilliği Genel Seçimi için son sözlerimizi söyleyelim.
1-Ensar ÖĞÜT; “Ben bu kez milletvekili olmak istemiyordum sayın Genel Başkan ısrar etti” yollu bir sözünü broşürünün birine yazmış. İNANMIYORUM. Kimsenin de inandığına İNANMIYORUM. Bencilliğin getirdiği ‘kayıp’ı ayıpla örtmenin manası da faydası da yok. (nokta)
2-Saffet KAYA; “Çıldır-Ardahan-Karadeniz Bağlantılı Demiryolu…” yatırımını 2008”de kendisinin Ardahan için aldığını ve “nerede” olduğunu sormuş bir broşüründe. Daha önce de (http://arsiv.kuzeyanadolugazetesi.com/yazdir.php?type=A&item_id=5006 )
11 Haziran 2013 yazdım, Orhan Atalay’a da bunu söylettiler, bu söylentinin ilk sahibi kuşkusuz Saffet Kaya’dır, ikinci kez ve farklı bir güzergâhla, “Kars-Susuz-Ardahan-Karadeniz” diyen SERKA Yönetim Kurulu doğal üyesi Ardahan Belediye Başkanı Faruk Köksoy’dur. Orhan Atalay’ı da yönlendiren de sanırım O’ dur.
Kısaca akla aykırıdır, Ardahanlı ile alay etmektir. Akılsızcadır. Çünkü. Karadeniz’e Ardahan’dan tren gitmez, coğrafya uygun değildir. Sayın Kaya’nın diğer sözlerini değerlendirmeye gerek yoktur. (nokta)
3- Orhan ATALAY: Ha şimdi biraz uzatacağız ister istemez; şöyle ki; Orhan Atalay, AKP Ardahan mitinginde 5 Mayıs 2015 günü yaptığı konuşmada freni boşalmış kamyon gibi üzerimize geliyor. Bu hırsı anlamak mümkün ancak kabullenmek mümkün değil.
Ne diyor Sayın Atalay; “2002 öncesi Türkiye’yi biz ‘Eski Türkiye’ diye tanımlayıp, ayaklar altına aldık, O, Eski Türkiye’de siz değerli insanların dini yasaktı, dili yasaktı, düşüncesi yasaktı…”
Peki kast edilen nedir? 12 Eylül rejiminin getirdiği kimi yasakların içinde bunlar da var doğru, ama Orhan Atalay bize bunu söylemiyor. Demiyor ki “12 Eylül 1980 rejiminin yasaklarını ayaklarımızın altına aldık”, 2002 öncesi tüm TÜRKİYE TARİHİNİ suçluyor.
Mevcudu beğenmemek, kendisi iktidar olsa bile kendisini de yeterince beğenmemek ilericilerin kimyasında var. İlerlemenin doğasında var. Bu satırların yazarı da kendini ilerici-ilerlemeci saymaktadır ve toplumsal düzenle-yaşamla ilgili olarak, hiç olanla yetindiği görülmemiştir. Ancak, Orhan Atalay’ın tümüyle ayaklar altına aldığı ve dili-dini-düşüncesi yasak edilmiş saydığı ülkeye, Ardahan’ın vatan parçası diye katılması Türkiye Devleti’nin fiili kurulmasından sonra olmuştur. Öncesinde mevcut devlet-hanedanlık ise Ardahan’ı terk etmişti, Rus Çarlığı’na savaş tazminatı olarak MASADA vermişti! Bu gerçeğe rağmen, ESARETE rağmen dilini-dinini-düşüncesini terk etmemiş, Çarlık Rusyası tarafından konulmuş yasaklar varsa da bu yasağa uymamış bir topluma, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ Mİ YASAKLADI dilini, dinini, düşüncesini? Rus Çarlığına esarete rağmen benliğini koruduğunu, düşüncesinin kaybolmadığını Ocak 1919’daki Ardahan Kongresiyle göstermiş bir yöreye söylenen söze ne diyeceğiz?
Esarete ve 12 Eylüle rağmen, Ardahan’ın Türkü Türk, Kürdü Kürt, Türkmeni Türkmen, Yerlisi Yerli, Terekemesi Terkeme olarak yaşamış ve bir biriyle dünür olmuş, kirve olmuş, bir birinin cenazesini kaldırmış, bir birinin toyunda halay çekmiş, türküsünü söylemiş. Ve hala da öyledir. Bu topluma tarihine küfürle-nefretle bakmasını öğütleyemezsiniz!
Madem 2002 öncesi her şeyimiz yasaktı, siz bu benliğinize 40 yaşından sonra bir günde mi kavuştunuz, zembille mi geldiniz?
Bu kadar hırs, bu kadar kendini inkâr, bu kadar toplumuna yabancı, bu kadar Cumhuriyet karşıtlığı ancak bir insan ‘dönme’, ‘devşirme’ olursa anlaşılır olabilir. Yani kraldan çok kralcılık, Ardahanlı birine hiç mi hiç yakışmıyor.
Dün kitap yazacaksınız “Doğu Batı Kültüründe BİRLİKTE YAŞAMAK” üzerine felsefe sahibi olduğunuzu söylemiş olacaksınız, bu gün bizimle birlikte yaşamak istemediğinizi bağıracaksın!
Ha diyeceksiniz ne kitabı? Sanırım doktora tezini genişleterek yayınlamış ve dikkat çekici bir yayıncıdan; Kurucusu ve Onursal Başkan Fetullah Gülen olan bir vakfın, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfının yayınları arasında çıkan kitabında Orhan Atalay, Müslümanların diğer dinlerden olanlarla birlikte yaşamalarının felsefi ve tarihi ve dini temelleri üzerine ciddi bir çalışma yapmış.
Siyasete girince yavaş yavaş bozulmuş görüyoruz kendisini. Örnek mi?
Tarihi sırasıyla yaklaşımlarının nasıl değiştiğine bakalım;
Kitaptan iki yıl sonra;
1- Atalay; "Ardahan'da tarih yazmak için yola çıktık"
19 Mayıs 2011
"Tarih yazmak için çıktık bu yola. Bugüne kadar siyasetten bu millete kim hizmet etmişse Allah ondan razı olsun. Çünkü bu millete hizmet etmenin yolu siyasetten geçer. Siyasetin dışında da başka bir yol yoktur…”
|
http://www.ardahanhaberleri.com/haber/3006/atalay-ardahanda-tarih-yazmak-icin-yola-ciktik
11 Haziran 2011
CHP'nin yalan ve iftiralarla siyaset yaptığını, MHP ve Bağımsız adayın ırkçılık üzerine siyaset yaptığını açıklayan Atalay; "Ardahan halkı meydanları doldurarak bu şer ittifakınaprim vermediğini ortaya koymuştur" dedi.
|