_Turgut ağabey'e ithafen!...
Sükun'un avazı sus ve pus'du ki!..
Kahvede karanlığı seki yapıp kurkuna yerleşen akşamın Ardahanlıları; zırıltıya hasrettiler.
Leylek Palas'ın işletmecisi Kulu Emi, çocuklarıyla çalışıyor..
İntercontinental elektirik ağına bağlanmayan elektirikler sarı ve ölü kısığı sanki. Adam anlamıyor: lambanın altında mısın?
Kahvenin akşamı her münhasiriyetiyle Yenimahalleli ve Kaptanpaşalılara aideti-i vechiyle has..
Leylek Palasa veya mahalleye mi geldin? Çok anlaşılır değil.
Malı, mulu alaflayıp kağıt oynamaya sonrasında gelmiş mahallelilerin üstünden buram, ot ve ahır kokusu tütüyor.
Rahatsızlığa, ne ve kim düçar olacakmış ki. O koku tabiatın soluklanırken , camların arkasındaki Leylek Palasa uğrayan nefesiydi.
"Buyur edin! Eğleşsin hele doğanın orjinal çocuğu! Hatırına değmeyin; yadına bişe gelmesin?
Sessizlik ve avazsız sükutta Leylek Palas, yeryüzünün "Görkemli kaybolmuş" kahvesiydi:
Bu saatte camların sırçasından yola seyre bakanlar farkında değildiler.
Kahvenenin sahibi Nasip Uygur ve kardeşiydi. Ahırları boşaltıpta burayı yaptırmıştı. Nasip Hocanın babası.
Her halükarda beğenilen mimarisiyle anlatmak isteğini insanın dilinde hasreden güzel binanın, üç kat yüksekliği "Leylek Palas" ismine maruf edilmişti..
Dairenin bir çeyreğine alan itibariyle inşaa edilmiş. Geometrinin büyüsü de şansa, nasıl denk gelmişti?
Yola nazır kısım: Çemberin kavis ayrıtıdır. Düz iki doğru Zekeriya Işığın ve Alper Hoş'un binasına nizamlı.
"İstasyon " Ambiyansı gibi akşamdan geceye yürüyen Kahvenenin sakinleri son boşluğa kulak vermiştiler. Duymuyor! İşitmiyordular.
Leonard Cohen kılığında herifin biri oturmuş. Camlara; dışarı göz geziyordu. Kavis tamamen cam- şişe yani sırça dedikleri kelime.
Akşamın sakinleri ne rahat. Kimsenin çıtı çıkmıyor. Kırklara karışsalar, haberini alan olmaz, bunların!.
Kuzine ağzı karal Balyaka kömürü doldurulmuş.
Isıtıyor ve yanma sesi çıkmıyor.
Radyo " Phılıps" marka, ışığı yanıyor. Duyulmuyor.
İki kağıt oynayan kişi fantinin kaç gittiğini hesabediyor, aralarında.
Seslerini kendileri de duymuyor. Kayıp, mükemmel kayıp adamlar mı, bunlar?
Leonard Cohen kılıklı adam:
_Closing time- time for you go to back to the places you will from...der gibi yapıyor.
".... Zaman yaklaşıyor. Geldiğin yere gideceksin ve ayrılacaksın buradan...."
Leonard Cohen burasına mı? dedi: " Mükemmel kaybolanlar,kaybedenler!"
Closing time, şarkısı çalınsa radyodan şimdik..
"Unutma beni, unutama beni.."
Gözünü kaldıran radyoya dikilip Esmeray'ın şarkısını işitmeleri lazım geldiği insiyakiyle deviniyorlar.
Esmeray'ın avazı ve camlarda terleyen buğu yolda yürüyen eve yetişmeye çalışanlara ve içeride gözlerini ruhlarının penceresi yapmış kahvenecilere lütufları çağrıştırıyor!
Kaybedenlerin: " Görkemli kaybedişleri"
Abdullah Beyin Leylek Palası veya Park Palas.
Unutama beni? Unutma beni, cümlesinde, dilenme, ilenme cümlesi oluyor.
Leonard Cohen keşke:
Kaybetme beni, kaybedeme beni, deseydi!
Burada deseydi!
Buraya yakışıyor!..