ILO nedir, ne zaman ve kimler tarafından kurulmuştur, kimler üye olabiliyor ve üye olunca neler oluyor, Türkiye bu kuruluşa üyemidir, üye ise hangi sözleşmeleri imzalamıştır, hangilerini imzalamamıştır? Sorularının yanıtlarını yazmaya çalışacağım.
ILO; 1919 yılında kurulmuş, daha sonra birkaç kere tadil edilerek, 1946 yılında Birleşmiş Milletler’in uzmanlık kuruluşu olmuştur. Merkezi İsviçre’nin Cenevre kentindedir. ILO uluslararası çalışma standartlarını sözleşmeler ve tavsiyeler yoluyla ifade etmektedir.
Bu sözleşme ve tavsiyeler; evrensel ve sürekli bir barışın ancak sosyal adalet temeli üzerinde oluşturulabileceği ilkesinden hareketle tam istihdama ulaşılması, yaşam standartlarının yükseltilmesi, işçilerin kendilerine en uygun işlerde çalıştırılması, mesleki eğitim imkânlarının sağlanması, kalkınmanın nimetlerinden herkesin eşit şekilde yararlanmasını sağlamaya yönelik politikaların uygulanması, çalışanların yaşam ve sağlığının korunması, örgütlenme ve toplu pazarlık hakkının tanınması ve sosyal güvenliğin yaygınlaştırılması gibi amaçları bulunan ILO, tüm faaliyetlerini işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan “üçlü yapı” ilkesine dayalı olarak yürütmekte ve bu özelliği ile diğer uluslararası kuruluşlardan farklılık göstermektedir.
ILO’ ya 185 ülke üyedir.Türkiye'nin ILO ile ilişkileri 1927 yılına kadar dayanmaktadır. Ülkemiz Milletler Cemiyeti'nin üyesi olmadığı için o yıllarda ILO çalışmalarına gözlemci statüsüyle katılmış, 1932 yılında Milletler Cemiyeti'ne üye olunca ILO'nun da üyeliğini kazanmıştır. Ülkemiz, o tarihten bugüne kadar ILO çalışmalarına üye ülke sıfatıyla katılmıştır.
Türkiye 1932 yılından günümüze kadar toplam 189 ILO sözleşmesinin 57’ sini onaylamıştır. 132 ILO sözleşmesini ise henüz onaylamamıştır. ILO sözleşmelerinin onaylanması halinde, onaylayan ülke için bağlayıcı hale gelmektedir. Sözleşmeleri imzalayan ülkelerin, sözleşmeleri ne ölçüde uyguladıkları etkin şekilde denetlenmektedir.
ILO neden son günlerde gündemden hiç düşmüyor? Çünkü Türkiye, ILO’nun 176 numaralı “Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi”ni henüz imzalamadı. Sözleşme maden işletmesi sahiplerine, hükümetlere, işçi ve temsilcilerine önemli sorumluluklar getirmektedir. Özetleyecek olursak bu sözleşme ile işverenler;
- Yerin altındaki tüm kişilerin isimlerinin ve muhtemel konumlarının her zaman ( yani gün boyunca) doğru şekilde bilinmesi için bir sistem kurmalıdır.
- Güvenli ve sağlıklı çalışma ortamı koşullarının sağlanması açısından, madenin gerekli elektrik, mekanik ve iletişim sistemini de kapsayan diğer ekipmanlarla inşa edilmesi sağlanmalıdır.
- Madenin, işçilerin tayin edilen işleri kendileri ile başkalarının güvenlik ve sağlıklarını tehlikeye atmayacak şekilde gerçekleştirmesine olanak sağlanmalıdır. - Yer altındaki işyerlerinin tümünden iki çıkış sağlanmalı, bu çıkışlar yüzeye ayrı ayrı çıkış noktalarından bağlanmalıdır.
- İşçilerin maruz kalabileceği çeşitli tehlikelerin tespit edilebilmesi ve maruz kalınıyorsa bunun seviyesinin belirlenmesi için çalışma ortamının izlenme, değerlendirilme ve düzenli teftişi sağlanmalıdır. - Erişim izni verilen tüm yer altı çalışma mekanlarının yeterli havalandırması sağlanmalıdır.
- Maden işletmesinin doğasına uygun şekilde, yangınların başlaması ve yayılması ile patlamaları önleyecek, tespit ve mücadele edecek tedbir ve önlemler alınmalıdır.
- İşçi güvenliği ve sağlığına ciddi tehdit oluşması durumunda, operasyonların durdurulması ve işçilerin güvenli bir noktaya tahliye edilmesi garantiye alınmalıdır.
- İşveren, her madende ayrı ayrı öngörülebilen tüm endüstriyel ve doğal afetler için acil müdahale planı hazırlamalıdır. - İşçilere, hem verilen iş, hem de güvenlik ve iş sağlığı konularında yeterli eğitim programları ve anlaşılabilir talimatlar sağlanmalı ve bu ücretsiz yapılmalıdır.
- İşverenler riski kaynağında bertaraf etmek, güvenli çalışma sistemleri tasarlamak, kaza riskleriyle ilgili işçileri bilgilendirmek ve kaza olduğunda gerekli tıbbi yardıma ulaşmalarını sağlamalıdır.
- İşverenler sözleşmeyle kaza sonrasındaki sağlık ve kurtarma etkinliklerinin kalitesinden de sorumludurlar. Hükümetlerin ise; teknik kılavuzları hazırlamak, denetimleri düzenlemek, denetimlere ilişkin gerekli yasal düzenlemeleri sağlamak, kazaları etkili soruşturmak gibi sorumlulukları vardır.
Bu sözleşme ile işçi ve temsilcilerine de sorumluluklar yüklemiştir. Bunlar; riskli durumları bildirmek, güvenlik ve sağlıklarına ilişkin koşullara dair bilgi edinmek, güvenlik ve sağlık önlemlerinin karar süreçlerine katılmak gibi sorumlulukları vardır. Görüldüğü gibi İşin fıtratında sadece facia yok, işin fıtratında güvenlik önlemleri de vardır.
Biz hala 100 yıl önceki İngiltere’yi, 150 yıl önceki Fransa’yı örnek gösteriyoruz. Neden bizden kat be kat fazla üretim yapan ülkelerde kaza olmuyor veya yok denecek kadar az oluyor diye örnek göstermiyoruz. Her şeyden önce zihniyetimizi değiştirmeliyiz.
Ölümler madenin fıtratından değildir, yetkililerin ihmalkarlığındandır. Kazaları ve ölümleri engellemek için uygun yasalar çıkarmak, 176 numaralı ILO sözleşmesini onaylamak, gerekli kontrolleri yapmak, yapmayanlara caydırıcı yaptırımlar uygulamak, çalışanlara haklarını hatırlatmak, insan hayatı ve haysiyetinin korunması için gerekenlerin yapılması şarttır.
Gülcan Işık Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Bağımsız Denetçi
Not: Yazının hazırlanması aşamasında; Türkiye Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ve ILO Türkiye ofisi internet sitelerinden yararlanılmıştır.