20. Yüzyıl'ı yeniden yaşamamak için ayağa kalkan kitleleri, dizlerini kırıp bir daha harekete geçemeyecek hale getirmek isteyenlerin niyeti nedir?
Sudan'dan İran sınırına hatta Güney Asya'ya uzanan bu kuşak üzerinde Birinci Dünya Savaşı döneminden daha beter kaos senaryosu uygulanmasının sebebi nedir?
Türkiye'de ve yakın çevremizdeki bütün ülkelerde, demokrasi ve özgürlük adına en önde yürümeleri gerekenlerin, bunu defalarca taahhüt etmişlerin, bütün varlık sebepleri bu olanların, diktatörlerin arkasına sığınmalarının, türlü türlü bahanelerle zorbalardan yana tavır koymalarının sebebi nedir?
Türkiye'ye karşı oluşturulan 'şer ekseni' ile gönül bağı içine girip anında mevzi alanların bu ülke ile ilişkileri nedir? Kendi ülkelerine, kendi insanlarına yönelttikleri bu küstahça öfkenin kaynağı nedir?
Arap Baharı dediğimiz bölgesel değişim dalgasını boğup, Kuzey Afrika'dan Türkiye sınırlarına kadar bütün coğrafyayı yangın yerine çevirenlere, daha da çevirmek isteyenlere emir kulu olmanın onursuzluğu nasıl bir şeydir?
Önceki gece Şam'da kimyasal silahlarla ölen çocukların son anlarının görüntülerinden bile vicdanları sızlamayanların, bunu bile politik/ideolojik tarafgirlik içinde yorumlayanların ruh hali nedir?
Gözlerini kan bürümüşçesine herkese saldıran, herkesi itham eden, herkesi tehdit gören, acı ve merhametten nasiplenmemiş, sadece öfke dağıtanların kalkıp ülkelerin geleceğine talip olmalarının, kuşandıkları nefretle önümüze çıkanların beslendikleri kaynak nedir?
20. Yüzyıl'ın başında bir Büyük Oyun oynandı bu coğrafyada. Atlas Okyanusu'ndan Pasifik kıyılarına uzanan zengin kuşakta, yeryüzünün medeniyet kuşağında insanlık tarihinin en acı hesaplaşması yaşandı.
Kaybedenler üzerine yüzyıllık projeler hazırlandı. Sömürünün, ezilmenin, aşağılanmanın, onursuzluğun, zalimliğin, fakirliğin, iç savaşın, işgalin en ağırı yaşatıldı.
Bir asır boyunca, bu coğrafyanın insanları diz çöktürüldü, ayağa kalkması engellendi. Kendi yöneticileri tarafından, satın alınanlar tarafından, sömürge valileri tarafından en beter haliyle ezildi.
Ruhlarını efendilerine satmış bu köle tacirleri üzerinden, sadece bu coğrafya için şekillendirilmiş ideolojiler, etnik çatışmalar, mezhep kavgaları, su anlaşmazlıkları, petrol paylaşımı, mahalli meseleler yüzünden yüzbinler hayatını kaybetti.
Kendi savaşlarının, şirket çıkarlarının bedelini bize ödettiler. Onların çıkarları için birbirimizi boğazladık. Ülkelerimizi harabettik. İnsanlarımızı yok ettik. Birbirimizden nefret ettik.
Ülkelerimiz, şehirlerimiz, mahallelerimiz, evlerimiz bölündü. Onlar için yüzyıllık bir bedel ödedik.
Ama bunları bize coğrafyanın kaderiymiş gibi pazarladılar. Şiddet bizim ruhumuzda vardı! İslam'ın sınırları kanlıydı. Müslümanlar şiddetten besleniyordu. O kanlı sınırları merkeze taşıdılar. Şehirlerimize, evlerimize taşıdılar.
21. Yüzyıl, bu 'kader' değişecek dedik. Değişmeliydi. Kitleler patlamak üzereydi. Yüzyıllık uyku bitmişti. Zihinler açılmıştı. Uyanma, kendimize gelme, ayağa kalkma vaktiydi.
Bir büyük dönüşüm yaşanacaktı. Zorba rejimlerin, atanan yöneticilerin, kendi halkını baskı altında tutup coğrafyayı yönetenlerden emir alanların, azınlık yönetimlerinin, oligarşik yapıların, monarşilerin sonu gelecekti.
Refah, adalet, özgürlük yaygınlaşacaktı.
Tarih yeniden hatırlanıyordu, kaynaklarımızın, ülkelerimizin bize ait olduğunu görmeye başlamıştık. Büyük Oyun'un nasıl bir senaryo olduğunu sokaklar bile öğrenmişti.
Son yirmi yılda çok mesafe aldık. Kendimizi, ülkemizi, geçmişimizi farkettik. Geleceğimizi kendi gözlerimizle görür olduk. Kendi cümlelerimizle konuşmaya başladık.
Bu değişim sadece bizi değil, küresel sistemi de değiştirecekti. İktidar paylaşımı yeniden yapılacaktı. Uluslararası sistemin köleleri değil, uygulayıcılarından olacaktık.
Bu mücadelenin, bu aydınlanmanın, bu kendine gelmenin Mısır'ı yoktu, Suriye'si yoktu. Türkü, Kürdü, Arabı yoktu. Öfke ile değil, hesap sormak için değil, intikam almak için değildi. Sadece 'üzerimizden elinizi çekin' diyorduk.
Korktular… Hesap bozulunca paniklediler. Uydu yönetimlerin devrilmesi kendilerinin devrilmesiydi. Coğrafyanın ellerinden kayıp gitmesiydi.
Yeni bir 'Büyük Oyun' kuruyorlar şimdi.
Diktatörleri geri getiriyorlar. Bize yeni bir 20. Yüzyıl dayatıyorlar. Yeni Mübarekler, Bin Aliler çıkarıyorlar. Bütün ülkelerde kaos senaryosunu devreye sokuyorlar.
Bu, büyük bir istila hareketidir. Yeniden işgal, yeniden kuklalar, yeniden iktidar-kaynak denklemidir.
Ama ok aydan çıktı. Gerçeği görenleri yeniden aptallaştırmak mümkün olmayacak.
Hiçbir ülke, bir daha köle tacirlerine bırakılmayacaktır.
Bu yüzyıl, hesaplaşma yüzyılıdır.