Hawking'in kitabı bu sorulara her iki yönden de yaklaşmaktadır.
Evrenbilim evrenin bir bütün olarak incelenmesidir-yapısı-kökeni- ve gelişimi. Hawking'in Evrenbilim ile ilgili ortaya attığı soruların hepsini burada cevaplamayacağım, ama bir çoğu hakkında kendi yorumumu açıklayacağım. Burada şuna dikkat etmenizi istiyorum. Sakın Kozmoloji ile Kozmetik arasında bir bağ kurmaya kalkmayın. Kozmetik,saç ,deri ve tırnaklar ile ilgilenme sanatıdır, evrenle değil!
İşte Evrenbilimin yanıt aradığı birkaç genel ve temel soru :
- Evren öz ve kapsam olarak sonlu mudur, yoksa sonsuz mudur .
- Sonsuz mudur ? yoksa bir başlangıç geçirmiş midir ?
- Yaratılmış mıdır ? Eğer böyle değilse bugünkü durumuna nasıl gelmiştir ? Yok eğer yaratılmışsa bu süreç nasıl oldu ve buna etki eden etmenler nelerdir ?
- Fizik yasalarını ve değişmezlerini kim ya da ne belirler. Bu yasalar bir tesadüf sonucu mu oluştu , biri mi belirledi ?
- Evrenin şu anda bilinen boyutlarının ötesinde yaşayan başka varlıklar var mıdır ?
- Evren geri dönülmez bir şekilde küçülüyor ve büzülüyor mu yoksa genişlemeye devam edecek midir ?
Tanrının varlığı ile ilgili 5 temel ve geleneksel tartışma ile konuya başlayalım isterseniz. Belki bu alana hemen şimdi değinmek yerinde olmayabilir ama zaman içinde bu soruların ortaya çıktığını kendiliğinden göreceksiniz. Bu tartışmaların geçerli olup olmadığını tartışmak istemiyorum fakat astrofizik literatüründe bu tartışmalar aşağıdakilerden söz eder:
- Kozmolojik tartışma: evrenin varoluşunun nedeninin uygun bir anlamı vardır.
- Teolojik tartışma: evrenin tasarımının bir amaç veya yönlendirişle ilişkisi vardır.
- Akla yatkın tartışma: evrenin işleyiş tarzının düzenle, doğal kurallarla ve akılla bir ilişkisi vardır.
- Varlıkbilimsel tartışma: insanın Tanrı'ya ilişkin fikirlerinin (Tanrısal bilinçlilik) Tanrı tarafından içimize konulduğu.
- Ahlaki tartışma: insanın içine yerleştirilmiş doğru ve yanlış duygusu, yalnızca (yüce bir varlık tarafından içimize konmuş) doğuştan gelen yasanın bilinçliliğiyle tanımlanabilir.
Big Bang(büyük patlama)
Evrenin kökeninin kesin bir zamanının olduğuna ilişkin fikrine, bazı ünlü bilim adamları tarafından felsefi olarak direnilmiştir. Biz Arthur Eddington örneği ile başlayalım. Einstein'ın Genel Rölativite Teorisi'ni 1919'da deneysel olarak onayladı. Oniki yıl sonra, "Felsefi olarak, şu anki düzene kadar olan başlangıç fikri bana çirkin geldi ve gerçek bir boşluk bulmalıyım." Ve sonra "Başlaması için evrime sınırsız zaman tanımalıyız" dedi.
Albert Einstein'ın kendi Genel Rölativite Teorisi'ne olan tepkisi, Tanrı'yla karşılaşma tehdidi olarak gözüktü. Genel Rölativite denklemleri boyunca ilerlersek, evrenin kökenini yani zamanın gerisindeki başlangıç şeklinin izini yakalayabiliriz. Bununla beraber, onun kozmolojik çıkarımını açıklamadan önce, Einstein kozmolojik sabitini tanıttı : "fudge factor" denen hatalara açık bir statik (durağan) model geliştirdi. Einstein sonradan bilimsel kariyeri için büyük hata yaptığını fark etti. "Bir başlangıcın gerekliliği" diye adlandırdığı ve neticede "büyük varlığın gücü"dediği sonucu isteksizce kabul etti. Ama asla kişisel Tanrı gerçeğini kabul etmedi.
Evrenin başlangıcına ilişkin belirli fikre neden böyle bir direniş vardır? Bu doğrudan ilk tartışmaya döner, kozmolojik tartışma: a) Varolan her şeyin bir yaratılış nedeni vardır; b) Evren yaratılmışsa böylece; c) evrenin yaratılış nedeni vardır. Bu tartışmanın yönünün bazı fizikçilere rahatsızlık veren bir yöne doğru gittiğini görebilirsiniz.
1946'da Rus bilim adamı George Gamow, en eski ateş topu "big bang"in, saf enerjinin güçlü yoğunluğundan oluştuğunu ileri sürdü. Bu ateş topu, evrende varolan her şeyin özdeğinin yada maddesinin kaynağıydı. Bu teorinin ön varsayımı ise, big bang'in hemen sonrasındaki sonuç, evrendeki tüm galaksilerin birbirinden yüksek hızla uzaklaşıyor olmalarıdır. Sıcak big bang teorisinin sözlük tanımı "tüm fiziksel evrenin, tüm madde ve enerjinin ve hatta zamanın dördüncü boyutunun ve uzayın, sınırsız bir durumdan veya aynı sonsuz yoğunluk, ısı ve basınçtan dışarı doğru patlamasıdır."
Bell Telefon Laboratuar'dan Arno Penzias ve Robert Wilson'ın 1965'te geçmişteki mikrodalga radyasyon ışınımını gözlemlemeleri birçok bilim adamını, big bang teorisinin geçerliliğine ikna etti. 1992'deki daha başka gözlemlerin raporları, kozmolojistleri (evren bilimciler) anlaşmadan aynı fikirde oybirliğinde birleşmelerini sağladı: 15 milyar yıl önce evrenin başlangıcı vardı.
COBE (NASA'nın uydusu Kozmik Geçmiş Kaşifi)'den alınan 1992 gözlemleri hakkında, dünyadaki tüm gazetelerin ön sayfalarında bir hikaye gibi yayımlandı. The London Times, New York Times vb. Lawrence-Berkeley Laboratuar'daki takım lideri George Smoot'un açıklamasını yazdılar : "Tanrı'ya bakmak gibi bir şeydi." Tabii ki bu da hemen halkın dikkatini çekti.
Bilim tarihçisi Frederik Burnham keşfedilenler hakkında, oldukça ölçülü bir görüş belirtti : "Bu keşifler, Tanrı'nın evreni yarattığı hipotezinin, geçmiş 100 yıl içinde herhangi bir zamandakinden daha önemli olduğunu göstermektedir."
Herkes, sözde "big bang dalgacıkları" olarak görünen gözlemleri heyecan verici bulmadı. Elbette, evrenin durağan-modeli için çok güçlü ve ateşli tartışmış bulunan iki kişi, bu keşiflerin sonuçlarının hiçbirinden memnun değildi. Bunlar İngiliz Astronom Fred Hoyle ve San Diego, California Üniversitesindeki çok ünlü Jeffrey Burbidge'tir.
Burbidge'in (Hugh Ross ile yaptığı radyo konuşması) bu konulara ilişkin fikrini değerlendirirken, gözlemlerin felsefi anlamlarına bir göz atalım. Burbidge yeni deneye inanmıyor. O, kanıtların hayal kırıklığı içerisinde, durağan-model teorisinin hala güçlü bir savunucusudur. O bu yeni deneylerin "Big Bang ilk Mesih İsa Kilisesi" den geldiğini söylemektedir. Şunu söyleyebilirim ki, benim eski meslektaşım, Berkeley Laboratuar'ından George Smoot, bu durumdaki istisnadır. O kesinlikle gözlemlerine önceden varsaydığı herhangi bir dinin etkilerini katmamıştır.
Bununla beraber, Burbidge'in söylediği bir şey de doğrudur. O durağan-evren modeli hipotezini destekliyor ve görüşünün Hristiyanlığı değil Hinduizm'i desteklediğini belirtiyor. Bu doğru, evrenin durağan-model teorisi, eğer doğru olsaydı, Hinduizm'deki sonsuz devir için biraz destek sağlayacaktı. Big Bang teorisi, Hinduizm'e karşı önemli bir kanıttır.
Astrofizikçi Hugh Ross, bu konuda çok ikna edici bir makale yazdı. Bizi yeniden felsefi bir anlama getiriyor. Ross, şunu tanımlıyor:
"Zaman bir boyuttur. Şaşılacak neden ve etkiden meydana gelir ki... Zamanın başlangıcı evrenin yaratılışıyla beraber tesadüftür. Uzay-zaman teorisi böyle söyler. Evrenin oluşum nedenin, kozmos'un zaman boyutundan tamamen bağımsız, önceden varolan bir varlık tarafından oluşturulmuş olması gerekir. Bu sonuç, Tanrı'nın kim olduğuna ve ne olmadığına ilişkin Tanrı anlayışımız için çok önemlidir. Bize, yaratıcının üstün olduğunu , evrenin sınırlarının ötesinde çalıştığını söyler. Tanrı'nın evren olmadığını veya evrenin Tanrı'yı içermediğini / barındırmadığını söyler.
Bunlar bize, metafiziksel ve felsefi bazı önemli şeyler getiren, en popüler iki görüştür. Eğer big bang teorisi doğruysa, (en popüler görüş) Tanrı evrenle aynı şey değildir ve evren Tanrı'yı içermez (diğer popüler görüş).
Stephen Hawking yazılarında şunu söyledi: "yaratılışın gerçek noktası, şu an bilinen fizik yasalarının anlama gücünün dışında yatar" ve daha az bilinen fakat çok ünlü kozmolojist MIT'ten Profesör Alan Guth "yaratılış anı açıklanamaz olarak beklemektedir" dedi.
Tavsiye etmeyeceğim bir kitaptan alıntı yapmak istiyorum. Parlak bir fizikçi Leon Lederman, Nobel Ödülü sahibi."The God Particle" (Tanrı parçacığı) isimli kitabı vardır. Ve başlık kendini belli ediyor. ilk paragrafında yararlı bilgiler bulunuyor. Geri kalan kısmı SSC'nin yapılışından bahsetmektedir. The Super Conducting-Super Collider (Süper iletken-Süper Çarpışma) ki biz bunun olamayacağını biliyoruz. İlk paragraf harika, benim söylemek istediğim şeye çok yakın bir özet vardır:
Başlangıçta, boşluk, tuhaf şekilli / formlu vakum, hiçbir şeyi içermeyin hiçlik vardı. Ne zaman, ne madde, ne ışık, ne de ses vardı. Fakat doğanın kanunları oradaydı ve tuhaf vakumun potansiyelini tutmaktaydı. Mantıksal bir hikaye başlangıçla başlar, fakat bu hikaye evren hakkındadır ve tabii ki başlangıçla ilgili herhangi bir bilgi / veri yoktur, hiç, sıfır. İkinci bir trilyon bir milyar olgunluğundaki yaşa varıncaya dek, evren hakkında hiçbir şey bilemiyoruz. Bu big bang'teki yaratılışın çok kısa bir zaman sonraki halidir. Evrenin doğumuna ilişkin herhangi bir şey okur veya duyarsanız, birisi onu hazırlamıştır, biz felsefe çağında yaşıyoruz. Başlangıçta ne olduğunu sadece Tanrı bilir.
Lederman'ın Tanrı'ya ilişkin tüm söyledikleri bu kadardır. İlk paragraf ve bu kadar. Hawking'in kitabını bu kadar ünlü yapan şey, onun başlangıçtan sona dek Tanrı hakkında konuşmasıdır.
Stephen Hawking
Muhtemelen Hawking yaşayan en ünlü bilim adamıdır. Kitabı, "Zamanın Kısa Tarihi" kitabını size okumanızı öneririm. 10 milyon'dan fazla sattı. Sanırım, taslak halde yaklaşık 5 milyon sattı. Bir kitap için çok satmak, bilim tarihinde hiç duyulmamıştır.
Kitap hakkında bir de film vardır. Filmi de ayrıca iyidir. Hatta film hakkında bile bir kitap yazıldı. Hawking'in harika bir mizah anlayışı var. İkinci kitabının önsözünde şöyle yazmaktadır: "Bu filmin kitabının kitabı. Bilmiyorum, acaba filmin kitabının, filmini çekmeyi de planlıyorlar mı?"
Stephen Hawking'in bilimsel araştırmasını biraz anlatmaya başlamak istiyorum. Hawking ününü büyük detaylara girerek, özel saptadığı problemlerle ilgilenerek sahip oldu. Bunlar: Tekillik, kara deliklerin etrafındaki ufuklar ve zamanın başlangıcıdır. Şimdi, herkes emindir ki, eğer bir kara delikle karşılaşırsanız, bu karşılaştığınız son şeydir ve bu da doğrudur. Bir kara delik üçlü bir sisteme sahiptir ve merkeze öyle yoğunlaşmıştır ki çekim gücü her şeyin hatta ışığın bile kaçmasını engeller.
Hawking'in ilk büyük çalışması ünlü bir kişi olan Roger Penrose ve George Ellis tarafından1968-1970 arasında yayımlandı. Genel Rölativite denklemlerini destekleyen her çözümün, uzayın tekil sınırlılığına ve geçmişteki zamana teminat oluşturduğunu gösterdiler. Bu şimdi, "tekillik teoremi" olarak bilinmektedir ve bu son derece önemli bir buluştur.
Sonra, 1974'te kendi çalışmalarında, şimdi "Hawking Işıması / Radyasyonu" olarak bilinen, kara deliklerin patlamasıyla yok olan kuantuma ilişkin fikirlerini formüle dönüştürdü. Bunlar olağanüstü öneme sahip bilimsel işlerdir.
En çok alıntı yapılan "Zamanın Kısa Tarihi" isimli kitabı, aynı zamanda spekülatif yapan bir şey de vardı: 1984'te University of California'da (Kaliforniya Üniversitesi) profesör olan James Hartle ile çalışmak. Düzenli vakum yükselip alçalması modelini kullanarak, zamanın başlangıcından patlamaya kadar tüm evren için matematiksel yöntem geliştirebildiler. Bu aynı zamanda "dalga fonksiyonunda evren" olarak adlandırılır. Şunu vurgulamalıyım ki çok basit model kullandılar. Şimdi, böyle matematiksel deneyler çok spekülatifken, onlar sonuç olarak yaratılış olayında daha derin düşünmeye bizi ittiler.
Hawking kesinlikle, tarihteki en ünlü fizikçi olmasına rağmen Nobel Ödülünü kazanmamıştır. Bu insanları ikileme düşürdü. Onlar otomatik olarak Nobel Ödülünü aldığını zannettiler. Henüz değil. Bunun nedeni, Swedish Royal Academy (İsveç Kraliyet Akademisi)'nin ödül kazanmaya layık keşfin deneysel doğrulanışı veya kanıtların gözlemlenmesi gerekliliğidir. Hawking'in çalışması hala kanıtlanamamıştır. Matematik onun teorisidir, bununla beraber çok güzel ve düzgündür. Bilim henüz yeni yeni kara deliklerin varlığını doğrulamaya başladı. Onların "Hawking Işımasını / Radyasyonu"nu veya daha fazla teorik önerilerini tespit etmelerini bekleyelim.
Fikrime göre gelecek yıllarda veya iki yıl sonra kara deliklerin varlığına dair sağlam kanıtlara sahip olacağız. Elbette, zannediyorum ki verileriyle gelen gözlemci Nobel Ödülünü alacaktır. Böylece bence Hawking yakında Nobel Ödülünü almayacaktır ama , gerçi yine de dünyanın en ünlü fizikçidir.
Hatta Hawking'in araştırmalarının bazı yanları yanlış olduğu anlaşılsa bile, bilimsel düşünce tarihinin üzerinde derin etkiye sahip olacaktır. Einstein bütün bu konularda yanılmıştı. Özellikle kuantum mekaniğinde yanılmıştı ve ancak biz onu hala en büyük üç dahiden biri olarak hatırlayacağız.
Ve Tanrı
Zamanın Kısa Tarihi Yaşamının ilk yıllarında onu etkileyen kaynak annesi Isabel'di. Isabel Hawking 1930'ların İngiltere'sinde Komunist Parti üyesiydi ve onun oğlu da yaşamı boyunca bu entelektüel yapıya sahipti. 13 yaşına geldiğinde, Hawking'in kahramanı bir ateist filozof ve matematikçi Bertrand Russell' dı. Aynı yaşta, Bill Graham'ın 1955 yılında Londra'daki müjdeleme konferansı esnasında, iki arkadaşı hristiyanlığı kabul ettiler. 1992'deki biyograficilere göre, Hawking bu "eğlendirici ayrım"la karşılaşmak istemedi ve uzak durdu. Stephen Hawking'in Zamanın Kısa Tarihi kitabında, 13 yaşındaki inançtan olan uzaklıktan hiçbir şey bulamazsınız. Hayatının en önemli olayı 1962'nin Aralık ayının 31'inde gerçekteşti. Yeni yıl kutlama partisinde gelecekte eşi olacak olan Jane Wilde ile tanıştı. Bir ay sonra, korkunç bir hastalık teşhis edildi. Bunun ismi ALS (Amyotrophic lateral sclerosis). Kendisine ancak 2 yıl daha yaşayabileceği söylendi. Bu 32 yıl önceydi. Benim bu hastalıktan ölen 3 arkadaşım var. Çok korkunç bir hastalıktır. Böylece iki, üç ve beş yıl geçti. Bazılarının görüşüne göre, Stephen Hawking bir tıbbi mucizedir. Yaşamının bu noktasında, 1962'de, tüm notlarında orta derecede başarılı bir öğrenci olarak Cambridge Üniversitesinden mezun oldu. Bu biyografiyi hazırlayan kişinin bir alıntısını yapmak istiyorum. Jale Wilde'ın bu sahnede ortaya çıkması biraz şüpheliydi ama Stephen Hawking'ın yaşamı için büyük bir dönüm noktasıydı. İkisi beraber birbirlerini daha fazla görmeye ve ilişkilerini geliştirmeye başladılar. Jane , Stephen'ın depresyonunu kıran ve yaşamına ve işine ilişkin inancını yeniden yaratan bir insan oldu. Hawking için, nişanlanma muhtemelen o ana dek gerçekleşen büyük bir şeydi. Yaşamını değiştirdi. Yaşamak için bir şeyler ve kararlılık verdi. Jane'in yardımı olmaksızın, onun hayatındaki fikirlerini taşıması ve yapması hemen hemen olanaksızdı. 1965 Temmuzunda evlendiler. Hawking'in kendisi şöyle söyledi:" Gerçekten farklılık yaratan şey, Jane Wilde isimli biriyle nişanlanmamdı. Bu bana yaşamam için neden verdi." Kendi görüşüne göre Jane Hawking ilginç bir insandır. Sanırım, bir an önce kendisi için kocasının alanından mümkün olduğu kadar uzakta bir akademik alan seçti . Bu da Onun Ortaçağ Portekiz Edebiyatı doktorası olmasıdır !. Jane Hawking bir hristiyandır. 1986'da şu açıklamayı yapmıştır, "Tanrı'ya imanım olmasaydı, bu durumda yaşayamazdım." yani kocasının gittikçe kötüleşmesinden bahsediyordu."Kendimle beraber taşıyabileceğim iyimser bir yaklaşımım olmadığından, ilk yaptığım evliliği hiç yapamazdım. Bunu taşıyamaz ve kabüllenemezdim." Kitabın 10 milyon satmasının ve bilimde popüler olmasının nedeni, tüm insanların kaygılandığı amaçlarının ve anlamlarının problemlerinden bahsetmesidir. Kitap, hristiyan inancını açıkça, kısmen, kapsamaktadır, fakat nazikçe ve kin duyguları taşımadan. Saygı ve dikkatle yaklaşılması gereken bir kitaptır. Bir arkadaşımın Avustralya'da gelip konuşma yapmam için daveti üzerine, 1992'nin Aralık ayında bu makaleyi hazırladım. Arkadaşım bana, Sydney'de çok sayıda insanın bu kitabı satın aldığını ve bazılarının bunu okuyacağını belirttiğini söyledi. Böylece, bende sizi Zamanın Kısa Tarihi'ni okuyanlardan biri olmaya teşvik etmek istiyorum. Bölüm 2 "Zamanın kısa tarihinin" neden bu kadar çok sattığını açıklayan felsefi yönüyle konuya başlamak istiyorum. Stephen Hawking bu konuda şunu belirtmiştir :"Tanrı hakkında bahsetmeden evrenin başlangıcını açıklamak zordur." Benim çalışmalarım bilim ve din arasındaki bir çizgide bulunuyor, ama ben bu çizginin bilimsel yanında kalmayı deniyorum. " Tanrının bilimsel kurallarla tanımlanamayacak şekilde hareket etmesi oldukça mümkündür. Bu durumda her şey kişisel inanca kalmaktadır. Bilim ve Hristiyanlığın birbirine karşı yarışan birer dünya görüşü olup olmadığı kendisine sorulduğunda Hawking şöyle yanıtladı :" O zaman Newton yerçekimini keşfedemezdi." Çünkü Hawking Newton'nun güçlü bir inancı olduğunu biliyordu. "Zamanın Kısa Tarihi" pek net olmayan şeyler de söyler : örneğin " Eğer yalnızca bir tane olası birleşik teori olsa bile ( burada kendisi yerçekimi anlayışı ile kuantum mekaniğinin birleşiminden söz etmektedir.) bu yalnızca bir takım kurallar ve denklemlerden oluşur. Fakat bu denklemleri ateşleyen ve onları açıklayacak ev renin yaratıcısı kimdir ? Ben bu cümleyi çok seviyorum. Hawking kuantum mekaniğine inanmadığı için Einstein'la dalga geçmektedir. Kuantum mekaniğine niye inanmadığı sorulduğunda ise Einstein şu yanıtı vermiştir :"Tanrı insanla zar atmaz." Hawkings ise Tanrının insanla yalnızca zar atmadığını aynı zamanda bu zarları görünmez bir yere attığını söyler. "Zamanın Kısa Tarihini" ilk okuduğumda sayfa 122'ye kadar şöyle düşündüm:" Bu harika bir kitap ve evrenin zeka sahibi bir varlık tafından yaratıldığının mükemmel bir savunması diye düşündüm." Fakat sonra devam ettikçe gördüm ki bu muhteşem evrenbilimsel destan zayıf felsefe ve tanrıbilim tarafından bozuluyor. Örneğin şöyle devam ediyor : Başlangıçta bu kurallar Tanrı tarafından gelmiş olabilir; ama o zamandan itibaren O evreni kendi kuralları içinde gelişmesine bırakmıştır ve artık karışmamaktadır gibi görünmektedir.( sayfa 122). Hawkings görünmektedir demekle kesinliği olmayan önemsiz bir Tanrıdan Kutsal Kitapta açıklanmayan bir Tanrıdan bahsetmektedir. Onun bu dediğini de biraz deizm karışmış merak ve aynı anda her yerde olan boşlukta kalmış bir Tanrı anlayışı ortaya çıkmaktadır. Aklınız karışmasın diye Hawkings'in kendisine ateist olup olmadığı sorulduğunda kesinlikle hayır dediğini de belirtmek isterim. Bu şekilde suçlamalarla karşılaştığında gerçektende kızmakta ve bu tür iddiaların yanlış olduğunu söylemektedir. Kendisi bütün bu sınırlar içinde bir yerde olan bilinmezci-deist ya da başka bir şeydir. Kesinlikle ateist değildir ve hatta buna sempati ile bile bakmamaktadır. Kitapta en meşhur ve en çok alıntı yapılan yer ise şurasıdır : Evrenin bir başlangıcı varsa bir yaratıcısı olduğu anlamını da çıkarabiliriz.( Evrenbilim tartışması) Ama evrenin bir başlangıcı yoksa o zaman bu yaratıcı nerededir ?(sayfa 140-1). Bundan Hawking'sin Tanrı ile yaratılış arasında net bir ilişki kuramadığını görüyoruz. Stephen Hawking'in Tanrısının çok küçük olduğu sonucuna direnmek yersizdir. Kitabın sonunda şu sonuca varmaktadır: "Eğer bütün bir teoriyi keşfedersek Tanrının aklını da anlamış oluruz."(sayfa 175). Onun bu sözüne sempati ile bakıyorum ama bence biraz fazla iddialı bir söz. Ben onun bu sözünü şu şekilde ifade etmek istiyorum : birleşik tam bir teoriye sahip olduğumuzda Tanrı nın aklı hakkında daha fazla bilgiye sahip olacağız. Entropik İlke İşte bu noktada biraz entropik ilkeden bahsetmem gerekir: Bir çok bilimsel parametreler ve değişmezler vardır., eğer bunlardan herhangi biri biraz olsun değiştirilirse dünya canlılar için yaşanmaz bir duruma gelirdi. Hugh Ross'un kitabı "Yaratıcı ve Kozmos"u size tavsiye etmek istiyorum. Entropik ilke üzerine dayanaklı bir tartışma yaratmıştır ve aslında bir çok fizikçinin ve astronomun evrenin yalnızca ilahi bir başlangıcı olduğuna inanmakla kalmayıp , ilahi bir güç tarafından da dizayn edilme olasılığını göz önünde tuttuklarını söylemektedir. Böyle düşünen bir kişi de panteist astronom( kamu tanrıcı gökbilimci) George Greenstein'dir. Kendisinin şöyle bir açıklaması vardır: Bütün kanıtları gözden geçirdikçe doğaüstü bir varlığın hatta bundan daha öte bir varlığın bu işe mutlaka karışmış olduğu ortaya çıkıyor. Olası olan şu ki bu üstün varlık hakkında bilimsel kanıtlar bulmak bizi tökezletiyor. Evreni bizim yararımız için bu kadar ihtiyatlı bir şekilde yaratan Tanrı mıydı acaba ? NOT: Bu makaleler çevrildikçe eklemeler olacaktır. Çeviri tamamlandıktan sonra tek bir Word dosyası olarak buradan bilgisayarınıza indirebilirsiniz.