İlişkilerimiz normalleşme sinyali veriyordu. Heyet Geldiği zaman da Önder Bey, yakın ilgi gösterdi.
Bir müddet sonra Hanak Kaymakamı Süleyman Bey’le Önder Bey tartışması basına yansıdı. Çok inciticiydi. İlimdar Bey İstanbul’da idi. Telefonla bilgi verdim. Tepkisiz kalmamı, beklememi istedi. Bende bekleyeceğimi, ancak birlikte bir değerlendirme ve tavır arzuladığımı, bu olmazsa bile kişisel tepkimi ifade edeceğimi söyledim. Ancak, Önder Bey, kiminle ne görüştüyse, beni tahrik edici davrandı ve ben de Dr. Hanım’ hakkındaki cümlesinin (bir kaymakamın yalan söylemeyeceği varsayımıyla) inciticiliği, davranışlarının, örnek yaşaması gereken bir devlet adamına yakışmamasının ve ilçemin ‘Dallas’la eşleştirilmesinin (basında) oluşturduğu baskıyla tepkimi gösterdim.
Sinsi siyasete fırsat vermiş oldum. Önder Bey’i de bu sinsi siyasetin kucağına itmiş oldum.
Önder Bey de, daha önce “adamları-dostları” olduklarını söyledikleri, başta Genel Sekreter Mete Bey, İl Milli Eğitim Müdürü Şemsettin Bey, İl Bayındırlık Müdürü Vedat Bey ve dolayısı ile etkilerindeki tüm bürokrasiyle, her olacak işimiz de, olmaza-yokuşa sürülür olduk. Bu işlerden örnekleri yeri geldiğinde anlatacağım. Şimdilik adlarından bahsedeyim; 1- SEKAB (Serhat illeri Kalkınma Birliği)’ne hazırladığım, Çıldırlı Aşık Şenlik Kültür Merkezi Projesi, 2- SODES (Sosyal Destek Programı)’na hazırladığım 5 Proje (2’si Aşıkşenlik’te, 3’ü Çıldır Merkez’de), 3- 2010 Yatırım Programında yer alan Aşıkşenlik İ.Ö.Okulu yeni binası, 4- Çıldır Başköy Grup yolunun (2009 yatırım programında 5 kilometresi yer almış ve bütçesi de ayrılmış olan yolun yeni KÖYDES ödeneğiyle yapılması ) asfaltı. Engellenen, ötelenen projeler ve işler oldu.
Önder Bey hakkındaki valilik soruşturması aşamasında, Çıldır KHGB’ de birçok yanlış tespit eden, vali yardımcısı Alper Bey’de cephe alındı. Milletvekili Saffet Bey’in, eski vali Cebiroğlu’nun bir encümen toplantısında açıkladığı 1999 yılında valilik hesaplarına –Sınır Ticaret Fonuna- gelen, giren 17 milyon doların akıbetinin bilinmediği, yok olduğu, bu hususta, defterdarlıkça bir inceleme başlattığının duyulmasından sonra, Vali Cebiroğlu ile arası açılmış, Doktor meselesinden dolayı, daha önce (Çıldır Sağlık Ocağı’ndaki, kaymakamlar arasındaki tartışmadan önce meydana gelen tartışmadan, benim sonradan haberim oldu) Önder Bey’le Selim Bey arasında gerginlik yaşanmış, Saffet Bey de bu sınır ticaret fonuyla ilgili incelemeden sonra, Genel Sekreter başta olmak üzere Cebiroğlu’ndan kurtulmak için bu dörtlünün katkısını almış söylentilerini de doğrularcasına, bir borç ödüyormuş gibi, akşam mesai sonrası Önder Bey’i, saat 19-20 sularında, makamında ziyaret etmişti. (Cebiroğlu’nun görevden el çektirilmesi ve bu işte Saffet Bey’in ve Sınır Ticaret Fonunda kaybolan 17 milyon doların araştırılmasının etkisini gazeteci Mustafa Küpeli (tel: 542 533 5889 ) Siyasal Birikim Gazetesinde, www.siyasalbirikim.com.tr/ Cebiroğlu gittikten sonra yazdı ve yayımladı.
Yeni Valimiz, olaylara tam vakıf değildi ve işler sarpa sarıyordu. Bakanlık müfettişlerinin raporunu, Ankara’ya giderek öğrenmiştim. Ama gereği yapılmıyordu. İlçe’de, daha önce bir birine hasım olan insanlar hısım olmaya başlamış, AKP-CHP ittifakına, yeni yetme bir dedi-kodu yayımcısı, türedi bir ‘müteahhit’ katılmıştı.
İftira-karalama-hakaret-yalan serbest, istismar sınırsızdı. Yalan-dolanla fitne büyütülüyor, maksada yürünüyordu.
Otopsi, kadavrayla yapılır ve en kesin tahlil ve tespit o zaman yapılır. Bende epey seyrettim.
Seyir yeterli hale gelince, ilde yapılan ön incelemenin de sonuçsuz kaldığını öğrenince ( yani Önder Bey, ilde ‘aklanınca’ ve Vali yardımcılarımız ile Valimiz Mustafa Tekmen Bey’inde telkinleriyle, önce KHGB meclis toplantısına katıldım ve sonrasında Önder Bey’le görüşmeye başladım. Uzun uzun ‘sohbetlerimiz’ oldu.
Su soruşturma sürecinde, Başköy, Kaşlıkaya’nın seçimde seçilen ilk muhtarı ve Baltalı muhtarının şahit olarak dinlenmesini talep etmiştim. Baltalı muhtarı çağırılmadı ve dinlenmedi, diğer iki muhtar ise doğru davrandılar ve bildiklerini ve dürüstçe söylediler. Diğer benim bilgimin dışında ifadeye taşınmış olan birçok insan ya yalan, ya bilerek bilmediğini ve eksik söyledi. Buna ilçe özel İdare Md. dahil, İl Genel Meclisi Bşk. dahil, Önder Bey de dahil!
Hepsi elimde bu ifadelerin. Örnek olması ve bildiğimin bilinmesi ve ibretlik olması için bir ifadeden bahsetmek istiyorum.
Soruşturma sürecinde, İlçemizdeki bir müdür (Y.C), 10. ayda patlak veren “kaymakamlar tartışması üzerine kendisiyle görüştüğümü ve görüşürken (dikkat edilsin lütfen; 7. ayda haberi çıkmış olan ) Çıldır Gölü kenarındaki tesislerde, Milli Eğitim İl Md. ve Önder Bey’in, yanlarında iki bayanla gece geç saatlere kadar eğlendikleri konusunda konuştuğumuzu ve ertesi gün (yani kaymakamlar tartışmasını konuştuğumuz 10. aydaki günün ertesi günü!) bu eğlencenin haberinin Kuzeyanadolu Gazetesi’nde yayınlandığını (7. ayın ilk haftası çıkan haberi 10. ayıda yayınlıyor Y.C) gördüm” diyor. Yani “7. ayda çıkan haberi (tarih vermeden) Nejdet Kanbir yaptırdı” demeye getiriyor. 3 aylık geriye dönük yalan!
Birde üzüldüğüm husus, Gölbelen muhtarının yanlışa sürüklenmesidir. Biz bu köyün su işinde boru başı bağlama – boruların döşenmesi ve ‘gömlekleme’ denilen, boruların üstünün az bir toprakla kapatılması işini köylünün yapmasını zaten KHGB encümeninde kararlaştırmıştık. Böyle yapılması da normal. Tüm işleri bu sezon öyle yaptık; Kurtkale ve Sazlısu da olduğu gibi.
Ancak muhtarı kim ya da kimler yanlış yönlerdi – bilgilendirdi ise, sanki müteahhidin işini, o köylülere yaptırmış, ben de bunun üzerine gitmişim gibi bir algıyla, gereksiz ve yanlış bir pozisyon aldı. Oysa olay tersidir. İşi köylülere biz yaptırdık. Biz karar verdik bu yönde ve uygulama böyle oldu. Ancak bu işin parasının müteahhide ödenmesi yanlıştı. Bunu da Önder Bey yaptı. Muhtar beni hiç dinlemedi, sormadı, söylemeye çalışınca da gereksiz tepki ile tartışma çıkardı ve dinlemek istemedi ve köylünün yapmadığını söyledi. Önder Bey’i bu işten sıyırmaya alet oldu. ( Bilinmesini istediğim bir husus da şudur; Gölbelenli tek bir kişiyi dahi bu konuda şahitlik için dinletmedim. Onlarca insan şahitlik edebilirdi. Hatta Muhtarın, komşularını, incitici sözlerle bu yapım işine, caminin hoparlörüyle anons yaparak çağırdığının ses kaydını bile teftişe sunmak mümkündü. Ama komşuluk hukukunu bozmak doğru bir davranış olmayacağı için, muhtara rağmen, böyle bir yolu bildiğim halde doğru bulmadım ve kullanmadım.
NE KAYBETTİM?
Belki birçok iyi niyetli ama olayların iç yüzünü bilmeyen insanımızın nezdinde bir miktar itibar kaybettim. İnanıyorum ki bu insanlarımız bir şekilde bir gün gerçeklere vakıf olacak – ki, bu yazmalarımın bir amacı da odur- ve herkese gereken ve hak ettiği değeri verecektir.
Ama, benim üzerimden, toplumun bir kesimine, özellikle benim yaşadığım Aşıkşenlik kasabasına ve güzergahtaki köylere haksızlık yapıldı. Çocuklarına kötülük yapıldı. İlçenin en yoğun ve en standardı yüksek yoluna yapılacak asfalt yapılmadı. Taşıma merkezi olan, 11 dersliğinde eğitim-öğretim görülen okulu yapılmadı. Tuvaletinin tamiri bile, Önder Bey gittikten sonra yapıldı.
SEKAB ve SODES’e yaptığım toplam 6 proje engellendi.
Bunlar, telafisi mümkün şeylerdir. Umarım iyi bir KÖYDES ödeneği gelir ve 2011’de gurup yolu yapılır ve umarım ki acil olan İ.Ö. Okulu, hiç olmazsa programa alındığı gibi (MEB 2004-45 nolu projeye uygun) 2011’de yapılır. Bu iki konunun ayrıntısını sonraya bırakıyorum. Ayrıca yeri gelince SEKAB ve SODES projelerinden de bahsedeceğim.
NE KAZANDIM?
Önder Bey ile uzun uzun ‘değerlendirmeler’ yaparken, su sürecin kime ne kattığını, nasıl dersler çıkardığımızı da konuştuk. O’nun kazancı kendinde!
Ben iki ömür daha yaşasam, insanımıza siyasi ‘seçkinlerimize’ ve güdük bürokratlarımıza ilişkin öğrendiklerimi öğrenemeyeceğim bir tecrübe kazandım!
Soruşturma süreci sonunda Valilik makamına iki kez yazılı müracaat yaparak sonucu istedim. Sonucu iki husus için istiyordum. Birincisi itiraz yolunu kollanmak, ikincisi kimin ne dediğini ve nasıl bir aklama yapıldığını merak ediyordum. Yani insanların tutumlarını öğrenme arzum rahat bırakmıyordu beni.
İki müracaatıma da “şikâyetçi” olmadığım gerekçesiyle olumsuz yanıt verildi. Yapacak bir şey yoktu.
Gün geldi yeni kaymakamlar kararnamesi çıktı.
Birde ne olsa beğenirsiniz? Ardahan Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan bir posta geldi. Önder Bey hakkındaki soruşturmaya yer olmadığına dair kararını, başsavcılık bana tebliğ etmesin mi?
Zamanlama şaşırtıcı olsa da istediğim olmuştu. Niye şaşırtıcı bulduğumu da yazsam iyi olacak. Soruşturma sürecinin sonucunu alamadığım süreçte, bir gün Başsavcıya giderek durumu anlattım ve bunun Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde olması gerekirken olmadığını, kendisinin bu durumu nasıl gördüğünü merak ettiğimi söyledim. Birkaç gün sonra da, bu ziyaretimi Çıldır Kaymakamı Önder Bey’e, başsavcının telefonla bildirdiğini, Önder Bey’den öğrenmiştim. O zaman da “Başsavcı, niye size bu bilgiyi vermiştir sizce” diye Önder Bey’e sormuştum. Aldığım cevapta ilginçti, aktarmayacağım. Ancak yorumum şu; Başsavcı da benim aracılığımla Önder Bey’e yumruk atmak istiyordu! Bu tebligatta böyle bir şeydi sanki.
Bu tebliğ üzerine dilekçe vererek tüm dosyanın fotokopisini aldım. Uzun uzun ve tüm ayrıntısıyla inceledim. Hala arada bir açar okurum dosyayı!
Ve oturdum bir itiraz yazdım. Çünkü savcılık tebligatında bu hak bana tanınmıştı. Bu itirazın akıbetinden önce Ardahan’da Hukuk’tan bahsetmem gerekiyor.
ARDAHANDA HUKUK
Hukuk sistemi tartışmaları teorik bir tartışma olduğu halde, yargı sistemi somut bir tartışma konusudur. Ülkemizdeki yargı sistemi tartışılırken de “geciken adalet, adalet değildir” sözüyle özetlenen ve mahkemelerin iş yükünün fazlalığından da kaynaklandığı söylenen bir olumsuzluk eleştirisi yapılır. Benim Ardahan’da ise gözlediğim hızlı bir yargı sürecinin varlığıdır.
O kadar hızlı ki, daha önce bahsettiğim gibi, sanki bir tehdide, sanki “ayağını denk al ha!” der gibi, hakkımda açılan kamu davasında, mahkeme huzurunda savunmam alınmadan, daha ilk duruşmada, tek celsede hüküm kuruldu ve ceza verilerek “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” karar verildi. Yani ensendeyiz ayağını denk al! İtiraz halinde esastan bakılmayan bir karar. İtirazım sonuçsuz kaldı. Ya sayın yargı, bir beni dinle, yıllarca süren davlalar, zaman aşımından düzen davalar yığınla bu ülkede. Bir ay sonra karar verilse kıyamet mi kopar? Bizde “kutsal” denilen savunma hakkımızı kullansak olma mı? Gerek yok: Ardahan’da adalet hızlı. Hızlı olduğu kadar da, idareyle ilişkili bir yargı! İki örnek var önümde. Biri 2009 yılı İl Özel İdaresi Denetim Komisyonu Raporu hakkında, diğeri Çıldır eski kaymakamı Önder Bey hakkında.
Örnek Olay -1-
Önder Bey’le ilişkili olanından başlayalım anlatmaya. Soruşturmaya yer olmadığına dair kararın bana tebliğ edildiğini söylemiştim. Ayrıntılarına girersek;
Çıldır KHGB başkanı ve Çıldır (eski) kaymakamı Önder Çan hakkında 03.03.2010 tarihini taşıyan ve idarece yapılan ve hazırlanan 15 sayfalık “Araştırma Raporu”nda;
A- “İDARİ YÖNDEN, 4483 sayılı kanun hükümlerine göre ön inceleme yapılması gerektiği”,
B- “DİSİPLİN YÖNÜNDEN, 657 sayılı kanunun 125/D-1 maddesi uyarınca disiplin soruşturmasının açılmasının gerektiği”,
C- “MALİ YÖNDEN, (Nejdet Kanbir’e, bana da 356 TL lik kısmı düşen, diğerlerine düşeni yazmayacağım, bir miktar paranın) kişi borcu olarak tahsilinin gerektiği” yönünde kanaat belirtilmiş.
Bu araştırma raporu üzerine başlatılan ÖN İNCELEME sonunda ise aynı idare “SORUŞTURMA İZNİ VERİLMEMESİ” kararı vermiş. (Bende 356 TL ödemekten kurtuldum böylece!)
Sonrası daha ilginç ve olayı örnekleştiren, Ardahan’da kamu hukukunun işleyişi şöyle;
Ve YARGIDA SÜREÇ BAŞLIYOR; NOT; Devam Edecek.
Nejdet Kanbir DSP Ardahan İl Genel Meclisi (Çıldır) Üyesi