Adını İlçenin Güneyinde yüksekliği 3 Bin metreyi geçen dağlar arasında beslenen Posof Çayından almaktadır. Batı-Doğu istikametinde akmaya devam eden Posof Çayı, Gürcistan Cumhuriyeti ile sınır çizdikten sonra Gürcistan topraklarına girer. Gürcistan topraklarında Kura Nehri'yle birleştikten sonra Hazar Deniz'ine dökülür.
Posof'un tarihi çok eskidir. Makedonların kralı İskender M.Ö. IV yüzyıl sonlarına doğru doğu seferine çıktığı zaman Kafkasya'da ona karşı çıkan kuvvetli bir Türk varlığı olduğu bilinmektedir. Bu Türkler Kafkasların kuzeyinden güneye göç eden ilk Kıpçaklar ile Bun-Türk olarak bilinen Türklerdir. Bun-Türk yerli Türk anlamına gelmektedir. Posof ilçesinde ekonominin tarıma dayalı olması nedeniyle nüfusun %80'i köylerde yaşamakta, İlçe nüfusu kayıtlara göre 57 340'dır. Büyük göç hareketlerinin gözlemlendiği ilçede göçlerin tamamı sadece ekonomik sebeplerden değil, bölgedeki iklim şartları, eğitim, sağlık, ulaşım…
Yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Tarım sektöründe istihdam edilen nüfusun büyük bölümünü kadınlar oluşturmaktadır. Bunun sebebi olarak başta iş sahalarının olmayışı ve erkek iş gücünün diğer kentlerde iş aramak için gitmesi gösterilebilir.
Posof ilçesinde bitki varlığı oldukça zengindir. Meşe, çam, ladin, kayın, karaağaç, gürgen, fındık, vb. ağaçlardan oluşan bir doğal orman alanına sahiptir.
Topraklarında sanayi tesislerinin bulunmayışı, bitkisel üretiminde kimyasal girdi ve tarım ilaçlarının kullanılmayışı nedeniyle organik tarım için uygundur.
Dünyada sadece Kafkasya bölgesinde bulunan ve endemik bir kuş türü olan Dağ Horuzu (Huş Tavuğu), ülkemizde sadece Artvin ve Ardahan'ın Posof bölgesinde bulunmaktadır.
Kısaca tanıyalım;
1971 doğumluyum. 1992-1996 yılları arasında Posof sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı öğrenci yurdun da müdür olarak görev yaptım. 1998-2001 yılında Atatürk üniversitesi Oltu Yüksek Okulunu halı-kilim teknikeri olarak bitirdim. Şu an A.Ö.F. Kamu yönetimi ikinci sınıf öğrencisiyim. Üç yıl İstanbul da kişisel gelişim seminerlerine katıldım. Evliyim, iki çocuğum var.
Posof merkez muhtarı olarak görev yapıyorum. Hobilerim; okumayı, yazmayı ve hayatı bütün renkleriyle çok seviyorum. Posof'ta ilk kişisel resim sergimi açtım.
Bir ara tiyatroya merak sarmıştım. Posof'un yetenekli gençleriyle her şeye rağmen sevgi tiyatrosunu kurmuştuk. Kazandığımız parayla araba kiralayıp Kars Ani harabelerini ve Çıldırın tarihi yerlerini gezmiştik.
Posof çok güzel bir ilçe, Gürcistan 'la Türkgözü sınır kapısı bulunan halkıyla sınır bekleyen ve hapishanesi olmayan ender yerlerden birisi. Okuma oranı üniversite olarak Türkiye ortalamasının üzerinde.
Göç oranı, sağlık ve iş alanı eksikliğinden dolayı yüksek. Türkgözü pala mahallesinde kömür yatakları bulundu. Barajlar yapılıyor. Kafkas arısının doğal gen merkezi ve organik tarımın yapıldığı bir yer. Dağ Horuzu (Huş tavuğunun) bulunduğu ender yerlerden birisi. Doğayı ve doğallığı sevenler için bulunmaz bir yer. Sosyal imkanları ise; gençlik ve bayanlar adına kısıtlı bir yer.
Muhtar olmadan önce anneler günü günlerde şiir geceleri, canlı müzik eşliğinde geceler düzenliyorduk. Ama bu da yeterli olmuyor. Posof anlatılmaz Posof'u görmek lazım.
Dört erkek adaya karşı kazandığımız muhtarlık seçimlerinden sonra Posof'ta ne gibi değişiklikler oldu? Çalışmalarımızdan bahseder misiniz?
Ben hayata hiçbir zaman cinsiyet olarak bakmadım. Çünkü; her insan ayrı bir yetenek üzerine yaratılmıştır. Cinsiyet farklılıklarımız elbette vardır, olmalıdır ama birbirimize üst ya da alt olmak için değil. İş hayatında işimin gereği neyse ona bakıyorum cinsiyet olarak kendimi ayırt etmiyorum. Posof yeniliğe açık olduğu için değişimde en çok desteği yaşlılardan görmem beni daha mutlu etti. Yaşlılar bu kadar yeniliğe açıksa diğerlerini bahsetmeye gerek yok. Çok büyük değişiklikler olmadı. Çünkü kimsenin elinde sihirli değnek yok. Muhtarlık önceden devamlı açık bulunmazdı. İşiniz olunca muhtarı siz bulurdunuz. Onlarda kendilerine göre haklı, çünkü geçinmek için ek iş yapmak zorundalar. Atatürk bize seçilme hakkını 1935'te verdi. Biz daha yeni yeni başlıyoruz. Bundan hüzün duyuyorum. Çünkü; 7474 yıl gecikmiş olmamız Atatürk'ün o şartlarda düşündüklerini bizler ne yazık ki bu şartlarda düşünemedik. Onu tam anlayamadık, birbirimizi olduğu gibi kabul etmeyip didişmedikten zaman kaybettik. Atatürk'ün hayatı ve vecizelerini anlamak lazım.
Muhtar olarak sıkıntılarınız oluyor mu?
Özellikle İl Özel idaresi ve Kaymakamlık sorunlarınızı biliyor ve dikkate alıyor mu?
Muhtar olarak elimize geçen para 320 TL. Bunun hepsini Bağ-Kur'a yatırıyorum. Kanun maddesini olduğu gibi söylüyorum: bölüm 5 harçlar, madde 38:muhtarlık işlerinde alınacak harçlar yalnız muhtarlara aittir. Muhtarlık işlerinin yürütülmesi için gerekli olan kira, ısıtma, aydınlatma, hizmetli ücreti, kırtasiye gibi ücretler bu harçlardan ödenir. Çoğu evraklarda kaldırıldığı için bu gelirlerde hemen hemen yok gibi, Mühür iki lira, eviniz kira, çocuklarınız varsa bu şartlarda nasıl yaşanılır olmayan gelirle!
Muhataralık ihtiyaçları nasıl alınır? bir de olmayan parayla, hizmetli ihtiyacı nasıl karşılanır? Özelliklede mahalle muhtarları! Devletimiz işçi çalıştıranlara en az asgari ücret ödeyin ve sigortasını yatırın diyor. Biz de devlet büyüklerimizden bizler için de aynı şeylerin düşünülmesini istiyoruz. Sayın devlet büyüklerimiz biz muhtarlar uzaylardan gelmedik ve güneş enerjisiyle de çalışmıyoruz. Bizlerin de sizler gibi zaruri ihtiyaçlarımızı karşılamak ve çocuklarımızı yetiştirmek için maddiyata ihtiyacımız var. Gerekli düzenlemelerin yapılması için talepte bulunuyoruz. Sayın Ardahan Valimiz Mustafa Tekmen ilimize yeni atandı, projelere önem veriyor, bu anlamda şanslıyız. Sayın kaymakamımız Muammer KÖKEN de çok çalışkandır, bir sorun yaşamıyoruz. Özel İdare müdürümüzle de sorun yaşamadık.
Bir de ''(Zaman Cimrisinden) şarkılar bizi ne kadar anlar''adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Yazarken neyi amaçladınız?
Ben okumayı çok seven bir insanım. Dokuz yaşında ilk okuduğum roman Yaşar KEMAL'in İnce Memed'iyle başlamıştım. Sınıfımıza gelen müfettiş inanamamış öğretmenimize ''yalan söylüyor hoca hanım''demişti bunu duyunca ayağa kalkıp inanmıyorsanız anlatayım demiştim. Kısaca bahsedince Müfettiş sormuştu ''kimi sevmedin?'' ''tabi ki ağayı'' demiştim. Çünkü insanlara zulüm ediyor hiç utanmadan çıkarken ''Emine'nin Türkçesine beş verin hocam''demişti. Ve ''süpürgesi yoncadan Eminem şarkısı bilir misin?''demişti.
Okuyorum ama tek taraflı değil. Her düşünceden yazarın kitabı vardır kitaplığımda. Kimin dediğine değil ne dediğine bakarım. O yüzden ne olur herkes kitap okusun, hayatı okusun kendi gibi olmayan insanları da gerçek aydınlık adına bahçedeki farklı, renk, gül kabul etsin ama ülkenin ortak amaçlarında tek yürek olsun. Bunu Demokrasi ve Çanakkale'de bizlerin iyi yaşaması için canlarını veren Şehitler için, Atatürk ve Silah Arkadaşları için istiyorum. Bunu için yazmıştım.
Okumayan bir millet olduğumuz için Aziz NESİN tarzı kısa kısa sıkmadan okunabilecek bir kitaptı. Şimdi yazmaya kalksam daha farklı olurdu. Çünkü hayata bütün pencerelerden bakmayı, yazarlardan ve hayattan öğrendim. Teşekkürler Mevlana, Sadi, Tolstoy, Yaşar Kemal… ve nicelerine. Size de teşekkür ederim. Yayın hayatınızda başarılar dilerim. Her şey gönlünüzce olsun, ülkemiz huzurla dolsun, güzel olan ne varsa bizleri bulsun. www.ardahanhaberleri.com