Çünkü onların kaba bir klişeci ve en önemlisi de anti-demokrat olduklarından zerrece kuşkum yok.
Evet, bir zamanlar Türkiye'nin bir "Kürt sorunu" vardı.
Kürt halkının varlığını inkâr üzerine oturan devlet aklının yarattığı bir sorundu bu.
Devletçi-cumhuriyetçi-ulusçu elitin "makbul Türk" yaratmak için nasıl farklılıkları inkâr temelinde cebrî politikalara dayalı türdeş bir toplum yaratmak için çabaladıklarını biliyoruz.
CHP zihniyetinin taşıyıcı aktörü olan bu elitlerin "makbul Türk"ü, sadece Kürdü inkâr eden bir anlayış üzerine oturmuyordu, aslında kendisi gibi inanmayan ve yaşamayan Türk'ü de "iç tehdit" olarak kabul eden bir anlayış üzerine oturuyordu.
CHP elitinin devlet zoruyla "makbul vatandaş" yaratma projesi, "Türklük" iddiası taşımanın ötesinde gerçek Türk'le alakalı olmayan bir projesiydi.
Doğrudur, "makbul vatandaş" olmak için "Türk" olmak esası getiriliyordu, ama bu Türk CHP elitinin kafasındaki Türk'tü. Çünkü müşahhas Türk, dinine, diyanetine bağlı bir Türk'tü. Bu da haliyle CHP elitinin kabul edebileceği bir tip değildi.
O yüzden "makbul Türk" CHP eliti eliyle inşa edilen bir Türk'tür.
Politik Kürtçülerin CHP elitinin yarattığı devleti "Türklerin devleti" olarak kabul etmeleri, tarihsel olarak da, sosyolojik olarak da, kültürel olarak da doğru bir iddia değildir. Dahası, CHP devletinin zulmüne inançlarından ve yaşam tarzlarından dolayı maruz kalmış Türklere de yapılan büyük bir haksızlıktır.
PKK, Jakoben CHP elitinin izi sıra gidiyor.
"Türk Kemalizmi"ni "Kürt Kemalizmi"ne dönüştürüyor.
PKK "makbul Kürt" yaratmaya çalışıyor.
PKK kendinden olmayan ve kendisine karşı olan her Kürdü imha edilmesi gereken bir düşman olarak görüyor.
PKK'ya göre Kürt dediğin kendisi gibi olmalı. Kendisinden farklı Kürt, Kürt değildir.
PKK da silah zoruyla "makbul Kürt" inşası yoluna gidiyor.
Ergenekoncu-ulusalcı sistemin dün esas aldığı paradigmayı tersinden benimseyip dayatma yoluna gidiyor.
Paradigma aynı: Birinin dün "makbul Türk" üzerinden yaptığını öteki "makbul Kürt" üzerinden yapıyor.
PKK korkunç bir mezalim politikası izliyor.
Kendisinden farklı ve kendisine bir biçimde itiraz eden her Kürdü silah zoruyla ya hizaya getirmeye çalışıyor, ya da imha ediyor.
Ayrıntısına girmeme gerek yok.
Ezberciler "Kürt sorunu varlığını sürdürüyor!" demeye devam etsinler.
Kürt sorunundan kastedilen inkâr politikası ise bilinmelidir ki AK Parti iktidarı döneminde bu paradigma tarihe uğurlandı.
Ret, inkar ve asimilasyon politikaları AK Parti iktidarı döneminde sona erdirildi.
Ama paradoksa bakınız ki PKK tıpkı Ergenekoncular gibi en büyük düşman olarak AK Parti'yi görüyor.
Kürt sorunundan kastedilen bölgedeki devlet şiddeti ise çok şükür buna da AK Parti iktidarı döneminde son verildi.
Artık bölgede faili meçhuller yok.
Artık bölgede devlet adına tetikçilik yapan çeteler yok.
Ama bu derin çetelerden boşalan yeri dolduran bir PKK gerçekliği var.
PKK, AK Parti eliyle kaldırılan o derin yapıların ve çetelerin yaptığında daha fazlasını yapıyor kendisine muhalif olan Kürtlere.
O yüzden diyorum ki Kürtlerin artık bir PKK sorunu vardır.
Kürtler bugün PKK eliyle silahlı bir vesayet rejiminin altına sokulmak istenmektedir.
PKK'nın bu "makbul Kürt" yaratma projesine, silahlı baskılama, sindirme ve imha politikalarına karşı çıkmayanların "Kürtlerin özgürlüğü" bahsinde konuşmaları samimiyetsizliğin bir ifadesidir.
Kürtlerin asıl bugün PKK'ya karşı bir "özgürlük sorunu" vardır.
Devletin Kürtler üzerindeki şiddet sorununu dillerine pelesenk edenlerin Kürtlere yönelik korkunç PKK şiddetini meşrulaştıran argümanlarla arz-ı endam etmeleri demokrasi adına utanç vericidir.
Bu sorunu görmeyen o çakma liberallerin "şiddete karşıyız" söylemlerinin de, demokratlık iddialarının da hiç bir kıymeti harbiyesi yok.
***
Uludere olayını diline dolayan BDP'ye de, CHP'ye de bir çift sözüm var.
PKK'nın şiddet tarihinde onlarca Uludere var.
Kundaktaki Kürt bebelerine varıncaya kadar binlerce Kürt kanında PKK'nın eli var.
Ama nedense BDP'liler PKK'nın Uludere'lerine karşı çıkıp bir tek laf etmedikleri gibi tam tersine PKK'nın şiddetini/terörünü meşru gören açıklamalar yapmaya devam ediyorlar.
BDP "Kürt kanı" konusunda duyarlıysa PKK'nın döktüğü "Kürt kanı"nın da hesabını sorsun da görelim.
BDP ilkesel olarak öldürmelere karşı ise, PKK'nın katlettiklerine karşı çıksınlar da samimi olduklarına inanalım.
BDP ne ilkesel olarak silah siyasetine karşıdır, ne de Kürt kanı konusunda duyarlıdır.
BDP'nin Uludere olayında yaptığı bir istismar siyasetidir.
CHP'ninki de öyle.
BDP ağzıyla Uludere olayının üstüne sırf AK Parti'yi köşeye sıkıştırmak için giden CHP samimiyse eğer devlet oldukları o devr-i iktidarlarında önce Dersim ve Zilan katliamları dolayısıyla özür dilesin de görelim…
AK Parti Uludere konusunda ilk gün üstüne düşeni yaptı.
Olayı şiddetle kınadı. Olayda ihmali veya kastı bulunanların üstüne gidilmesi gerektiğini söyledi.
Adlî, askerî ve idari soruşturmalar açıldı.
TBMM'de Uludere komisyonu kuruldu.
Yargı henüz son sözünü söylemedi.
Kaba bir istismar siyaseti izleyenler Uludere'nin siyasi faturasını AK Parti'ye kesmeye çalışıyorlar.
AK Parti'nin yargının yerine geçip sorumlulardan hesap sormasını isteyenler, demokrasi ve hukuk anlayışlarını gözden geçirmelidirler.