Geçtiğimiz genel seçimlerin de iktidar partisi AK Parti’den 2. sırada Ardahan’da milletvekili adayı olan Ardahanlı iş adamı Orhan Gökdemir, başta Karaman'ın Ermenek İlçesi'nde maden ocağı faciasında olmak üzere son aylarda meydana gelen iş kazaları ve diğer olayların olduğundan fazla abartıldığını, bunun da ülke ekonomisine vurulmak istenen darbenin bir parçası olduğunu ileri sürdü.
Ardahan'da Hoçvan bölgesinde bulunan kendi köyüne dev bir tarım işletmesi de kuran ve MUSİAD Ankara 2. Başkanı, Ardahan İl Temsilcisi Ardahanlı iş adamı Orhan Gökdemir, yaşanan olayların olduğundan fazla abartılması ve gündemde tutulmasının amacının ülke ekonomisine zarar vermek ve 2015 yılında yaşanacak olan ekonomik daralmada ülke ekonomisini çökertmek olduğunu belirtirken, başta hükümetin olmak üzere herkesin bu duruma dikkat etmesi gerektiğini belirtti.
**İşte Gökdemir’in gündemle ilgili ilginç yazısı..
Değerli dostlar hepinize hayırlı bir hafta sonu tatili diliyorum. Bugün sizinle son zamanlarda peş peşe gelen maden, inşaat ve tarım sektörlerindeki işkazaları ile ilgili bir şüphe, endişe ve derin düşüncemi paylaşmak istiyorum.Burada ki gayem hem kamuoyunun hemde devleti yönetenlerin bu toz duman havada gözden kaçırmamaları gereken uluslararası,tehlikeli ve sinsi bir ekonomik savaşa dikkatlerini çekmektir .Şimdi gelelim meseleye;Türkiye'nin temel ekonomisi dört ana sektöre dayalıdır.
1.Tarım ve Hayvancılık
2. Madencilik.
3. İnşaat
4. Otomotiv
Yukarı da belirttiğim dört ana sektörden otomotiv hariç, diğer üç sektör dışarıdan ithalat yapmadan doğrudan topraklarımızdan, ülkemizin doğal ve milli kaynaklarıdır. Yani doğal servet ve zenginliklerdir. Ülkemiz katma değerini bu sektörlerden elde eder.
Bu sektörleri modern teknolojilerle bezeyip ihracat miktarını arttırırsa cari açığını kapatacağı gibi cari fazla verecektir, buda Türkiye'nin 2023 hedeflerine rahat ulaşması için zemin hazırlayacak, doğal ve milli kaynak sağlayacaktır.Bu tespit ve izahatından sonra, dikkat çekmek istediğim hususlara gelmek istiyorum.
Son zamanlarda peş peşe gelen maden kazaları, inşaat kazaları, tarımsal alan kazaları ve bu kazaların kökü dışarı da olan medya ile dünyanın kaymağını yiyen sömürgeci beşli çetenin ve bunların veled-i zinaları olan bazı ülkelerin bu iş kazalarını dillerine dolamaları beni düşündürdüğü gibi, devleti yönetenleri de düşündürmelidir.
Şimdi düşünmemiz ve gözden kaçırmamamız gereken hususları arz edeyim.1. Menfi kamuoyu oluşturup, devlet yöneticilerini korkutup bu sektörler üzerine ağır yükler getirerek işadamlarını yıldırıp bu alanlardan çekilmelerini sağlamak.
2. Bu sektörlerde üretimi azaltarak fiyatların artmasını sağlamak. Dolayısıyla hem dünya ile rekabet şansını kaybettirmek hemde enflasyonu azdırmak.
3. Türkiye'nin Türkiye'nin öz kaynakları olan ve en büyük zenginliği olan bu sektörlerden istifade edemez hale getirip, bu alanlarda da kendilerine bağımlı hale getirmek.
4. Türkiye’yi bir yangın yeri gibi gösterip, halkın ve yöneticilerin moral, motivasyonlarını kırıp, içine kapanır halde meşgul etmek ve kalkınmayı önlemek.
5. Bütün bu olumsuzluklar neticesinde 2023 hedeflerini akamete uğratmak. Bu maddeleri çoğaltabiliriz. Ancak arif olan anlar hissiyle bura da kesiyorum. Peki bunları neden yazma ihtiyacı duyduğumu merak edenler varsa onuda arz edeyim. Aylardır, haftalardır, günlerdir hem ulusal basınımızı hemde uluslararası basını izliyorum.
Bir sürü yazar çizer siyasetçi akademisyen sivil toplum yöneticileri hepsi konuşuyor. Hepsi koro şeklinde hükümeti, işletme sahip ve yetkililerini suçluyor ve bunları kötü adam ilan ediyor. Ama hiçbirisi sorunları bilimsel olarak tespit edip, bunlara bilimsel çözüm önerileri sunmuyor. Yani hem refah ve zenginlik istiyorlar hemde dükkanı kapatıp gidin diyorlar. Konuşanların çoğu hayatında bir elma ağacı dikip, bir elma üretip yememiştir.
Bir tavuk besleyip, bir yumurta üretip sofralarına koyamamışlardır. Yani çoğu hazır yiyici... Ve hayatlarını laf üreterek dedikodu yaparak fitne fesat üreterek kazanırlar. Bunlar bilerek veya bilmeyerek ülkeyi karanlık gösterip, madenleri kapatmak, modern inşaatları durdurarak tarım ve hayvancılığı yapılamaz hale getirerek bunları yapan insanları yıldırıp, vazgeçirerek ülke ekonomisini çökertmeye sebep olup, Türkiye'nin kendi kendine yettiği ve ihracat yaparak dünya ile yarıştığı bu alanlardan da çöküp dışa bağımlı hale gelmenin zeminini hazırlıyorlar.
Tabii ki insan canı en kıymetli değerdir. Can ve mal güvenliği ile iş güvenliği en üst seviyede olmalıdır. Bu tartışmasız bir konudur. Ben şimdi bu konuya girmeyeceğim. Çünkü herkes hamaset yapıp bunu konuşuyor. Benim dikkat çektiğim şey hiç kimsenin konuşmadığı konudur.
Son sözüm ve önerim;Ey devleti yönetenler! Dikkat ediniz. Bura da bir ekonomik tuzak var.Ey televizyonlarda arz-ı endam eden bol sözlü müdavimler artık biraz da milletin ve bu milletin seçtiği hükümetinin ve devletinin hayrına olacak konuşmalar yapın. Benim gibi aciz bir kardeşinizin fark ettiği yukarı da belirttiğim tehlike ve tuzakları sizin gibi ulu zevat fark etmeyecek kadar zavallı mı? Yoksa !...
Bu yazıyı ülkeme bir vicdan borcu olarak ve vicdani sorumluluk çerçevesinde duygusal bir halet-i ruhuye içinde büyük tabloya bakarak kaleme aldım.İstemeyerek kusurum olduysa affola.
Orhan Gökdemir/İşadamı