Gelin, şöyle bir düşünelim, bu 12 yılda hayatımızda neler değişti?
Siyasi ve ekonomik istikrar dönemi..
Sosyal çalkantı, toplumsal kutuplaşma ve gerginlik günleri..
Toplum muhafazakarlaştı, ne var ki; değerler aşındı ve içleri boşaltıldı. Hem dini, hem milli, hem de insani değerler aşındırıldı.
"Gösteri toplumu"...
Daha çok harcayan, daha çok tüketen; memnun ama mutsuz bir halk..!
Bir devrim gibi başlayan ama son dönemeçte kendi yarattığı statüko canavarının esiri olan...
Daha ilk günden 'köhnemiş siyasetin sembolü ORAN sitesindeki milletvekili lojmanlarını yıktıran ama 2014'de dünyanın en büyük saraylarından birini yaptıran...
Başbakanlık konutunda değil de Keçiören'deki apartman dairesinde
oturmayı tercih eden, ama şimdi AK Saray'a taşınan...
İlk Türkiye turuna, "ben halktan biriyim, Anadolu'yu otobüsle dolaşacağım" diyerek çıkan ve şimdi 200 milyon dolarlık jet aldıran...
Bunu daha fazla uzatmayacağım, gerek yok.
Bu dönemde demokratikleşme adımları atıldı. Avrupa Birliği reformları. Ancak ne zamanki 'bu devlet benim artık' anlayışı yerleşti işte o zaman 'devlet, benim' çizgisine gelindi. Önce frene basıldı sonra geri vitese geçildi
"Kaldıracağız" denilen YÖK'e bakar mısınız!
Ya o, yerden yere vurulan MGK toplantılarına ne demeli ?
Üniversiteler susmuş, iş dünyası korkmuş, medya AKP'nin ideolojik aygıtına dönmüş.
En önemli kazanım sağlık alanında yaşandı. Duble yolları da buna eklemeliyim. Tamiri ve telafisi imkansız zararlar eğitimde yaşandı, yaşanıyor.
AKP gelecek dediği için hep kazandı, artık geçmiş demeye başladı.
Hep umut aşılıyordu,şimdi korku rüzgarları estiriyor.
Liberal ekonomiyle ülkenin yelkenlerini şişiriyordu, baskıcı ve müdahaleci ekonomiye dönüldü.
AB yörüngesindeyken uçuyorduk, Müslüman Kardeşler güzergahında şarampolden yuvarlanıyoruz.
Muhafazakar demokrattık, sadece muhafazakarlığımız kaldı.
AK Parti, çalışkan ve iddialı söylem ve eylemiyle topluma özgüven aşıladı. Ancak bütün duygu ve durumlarda olduğu gibi gerçeklikten kopulur, aşırılığa kaçılırsa ne yaşanırsa işte şimdi onu tecrübe ediyoruz.
Mutavazı idik, şimdi kibir sendromuna yakalandık.
Uzlaşma arar iken intikam avına çıkar olduk.
Artı ve eksileriyle 12 yılın özeti böyle. Hafta boyu detaylandıracağız. Bu şaşırtıcı değişimin nedeni yolsuzluk iddiaları. Çok güçlü ve karizmatik liderler, uzun iktidar dönemlerinin bir noktasında ciddi ve yaygın yolsuzluk iddialarına muhatap olunca ne yapıyorlarsa Erdoğan da aynısını deniyor.
Medyaya kızıyor, eleştirileri düşmanlık gibi görüyor, baskı uyguluyor ve kendi kitlesinin saflarını sıklaştıracak ötekileştirme stratejisi uyguluyor.
Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçilince de taktiklerini değiştirmedi. Sonsuza dek kazanmak zorunda olduğu bir oyuna soyundu.
İlginçtir, 2002'de kendileri dışında herkes AKP derken neredeyse tüm özellikleri ve politikalarıyla olumluydu. Zaman içinde herkese "AK Parti" dedirtirmeyi başardılar.
Ancak bu kez herşey tersine döndü, tablo olumsuzlaştı ve neyin AK kaldığı kocaman 12. iktidar yılında bir soru işareti.