Dün Gazetemizde yayınlanan AK Parti Milletvekili Sn.Orhan Atalay'ın açıklamasının son kısmında çok çarpıcı ve bir o kadar da düşündürücü sözler ve açıklaması yer aldı.
Atalay,Ardahan'a atamalarda AK Partili veya Ardahanlı olmasına bakmadığını, görevlere liyakat esasına göre atama yaptığını anlatmış, derdinin kendisi ve oy kaybı olmadığını belirten Atalay Ardahan'da hiç bir siyasinin söylemeyeceği sözleri söyleyerek herkese bir mesaj vermiş ve duruşunu sergilemiş.
Atalay'ın bu açıklamalarından dolayı gazetemizi arayıp tepki koyan o kadar AK Partili ve Ardahanlı oldu ki bizler bile şaşırdık. Bir ilin iktidar Milletvekilinden beklentisi olan Ardahanlı AK Partili Bürokratlar ile, AK Partiye oy veren ve beklentisi olan Ardahanlı hemşehrilerimiz bu açıklamanın doğru olmadığını, bu sözleri söylemenin hizmetini anlattığı bir yazının sonuna konmasının yeri ve zamanı olmadığını söyleyerek şunu belirttiler.
Ardahanda eski siyasiler zamanında atanmış ve halen görevinin başında bulunan ve AK Partiyle alakası olmayan liyakatsız bir sürü idarecinin olduğunu söyleyerek, Sayın Milletvekili önce Ardahandaki bu liyakatsız bürokratları temizlesin, çıksın kimi ne amaçla atadığını açıklasın ve kendisine oy veren Ardahan kamuoyunu ve Ardahanlı AK Partiye gönül vermiş Bürokratları incitecek laflar söylemesin ve Partisinin ilkeleri doğrultusunda hareket etsin temennisinde bulundular.
Ardahan'da oluşan bu tepki ne sonuç verecek bilemiyoruz ama biz gazete olarak bu konuyu gündemimize aldık ve kamuoyu ile paylaşıyoruz.
İşte AK Parti Milletvekili Sn. Orhan Atalay'ın o çarpıcı açıklaması:
Ardahan’daki kamu kurum ve kuruluşlarında son dönemlerde yapılan bazı atama ve yer değişmelere de değinen Atalay, ölçüsünün Ardahanlı olmaktan ziyade Ardahan’a yararlı olmak olduğuna dikkat çekti.
“Benim derdim kendim olsaydı gelecek oy hesabı uğruna her tarafı Ak Partili ve Ardahanlı ile doldururdum. Böyle bir emelim olmadığı, aksine derdim ve davam Ardahan’a hizmet olduğu içindir ki, ‘kim ve nereli olursa olsun ama Ardahan’a, Ardahanlıya yararlı olsun’ ilkesinin esas alınması kanaatindeyim.
Amacım, “Benim kabilemin yalancı peygamberi, öteki kabilenin hak peygamberinden daha iyidir” ilkelliğine ve tutarsızlığına düşmemektir. ‘Emaneti ehline vermek’ ise özellikle yönetimde izlenmesi gereken en temel ahlâki ilke olmalıdır.
Benden himaye, kıyak, atama vb. şahsî beklenti içinde olanların küslükleri varsa - ki vardır- bilinsin ki tek sebep budur. Ben insanların benim partimden, kabilemden, ilimden, ilçemden oluşuna değil, ilgili işe ehliyetli olup olmadığına bakıyorum, o kadar.
Ayrıca hiçbir görev hiç kimseye babasından kalmış bir miras da değildir. İşgal ettiğiniz görev size bir nimet devşiriyorsa, o nimetten başkalarının da hakkı vardır. Yok, eğer bir nimet değil de sırtınıza bir külfet yüklüyorsa o zaman da bırakın o külfeti biraz da başkası taşısın, siz de rahat edin” değerlendirmesinde bulundu