Kendisinin de o dönem bu doğrultuda açıklamalarda bulunduğunu belirten Hatipoğlu, pişman olduğunu kaydetti. Ardından,
“Özeleştiri yapıyorum. Pişmanım. Hem kendi arkadaş grubumuzun içinde hem de medya eliyle farklı yönlendirildik. Özel Harp Dairesi tarafından planlanmış bir senaryoyu göremedik.” dedi.
Demokratik Üniversiteler Platformu Başkanı Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu, dün Kanal 5’e yayınlanan ‘Son Gündem’ adlı programa katıldı. 24 Ocak 1993’teki Uğur Mumcu suikastına ilişkin önemli açıklamalar yaptı.
Hatipoğlu, medyanın, bir dönem belli yapılanmalar tarafından kullanıldığını ifade etti. Mumcu’nun öldürülmesinin hemen ardından, yine medyanın devreye girdiğini anlattı.
Basının bir ‘dezenformasyon görevi üstlendiğini’ vurgulayarak, “Olayın gerçek faillerinin görülmesi engellendi. Ben de o dönem farklı açıklamalarda bulundum.
Özeleştiri yapıyorum. Pişmanım. Hem kendi arkadaş grubumuzun içinde hem de medya eliyle farklı yönlendirildik.” dedi. Dezenformasyonun 28 Şubat döneminde çok daha etkili kullanıldığını kaydeden Hatipoğlu, şöyle konuştu: “Hatta Danıştay saldırısının ardından da kartel medya yine devreye sokularak olayları farklı mecralara çekmeye çalıştı.
Uğur Mumcu ve Danıştay saldırısı İslami çevrelere yıkılmak istendi. Mumcu’da başarılı oldular ama Danıştay saldırısı tutmadı. Bu iki olay da tamamen Özel Harp Dairesi tarafından planlanmış bir senaryoydu.”
Tahir Hatipoğlu, Mumcu cinayeti dosyasının derinlemesine yeniden ele alınmasını da istedi. “Türkiye’de laik-anti laik çatışması çıkartarak, darbelere zemin hazırlayan yapılar deşifre edilmelidir.” çağrısında bulunarak, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok ve Necip Hablemitoğlu cinayetlerinde de ‘derin devlet’ izinin aranması gerektiğini dile getirdi.
A. Necdet SEZER Devredeydi, ATADIĞI
REKTÖRLERİ MİTİNGLERE yönlendirdi
Hatipoğlu, 2003’teki ‘Ordu göreve’ pankartının açıldığı miting hakkında da değerlendirmelerde bulunarak, “Talimat MGK’dandı. Hayata geçiren de dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz’dü. MGK’nın talimatı doğrultusunda üniversitedeki akademik kadroları Gürüz baskı altına aldı.
Anıtkabir’e ‘Cumhuriyet elden gidiyor’ diye yapılan çıkarmalar da Gürüz’ün dayatmaları sonucunda gerçekleşti.
Hatta dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de devredeydi. Atadığı rektörlerden mitinglere katılmalarını istedi.” ifadelerini kullandı.
O dönem, bazı rektörlerin kendi aralarında, “Darbe geliyor, biz makamlarımızı koruyalım.” şeklinde konuştuklarını aktaran Hatipoğlu, rektörlerin bu yönde birtakım garantiler de aldıklarına işaret etti. Konuşmasının sonunda, “Sonuçta aynı zihniyet.
Maskeleri ise her zaman Kemalizm oldu. Bunun sayesinde bir dönem dokunulmazlık elde ettiler.” şeklinde konuştu