Alışmışlar hep istismar siyasetine…
Gerilimden ve çatışmadan beslendikleri ne kadar da belli…
Tutturmuşlar Taksim meydanı diye..
Orasının miting için şu aşamada uygun bir alan olup olmadığıyla alakalı değiller…
İlla da dedikleri olacak bu sendika beylerinin…
Bu beyler bilmiyorlarsa öğrensinler, demokrasi her isteyenin her istediğini yapabileceği bir rejimin adı değildir…
'Nerede istersem orada miting yaparım!' restleşmesi bir tür meydan okumadır…
Miting mi yapmak istiyorsunuz?
Buyurun Kazlıçeşme meydanı sizi bekliyor…
Veya başkaca meydanlar…
1 Mayıs'ı bayram coşkusuyla kutlamak mı istiyorsunuz?
Size meydan mı yok?
Mitinginizi yasaklayan mı var?
Hayır!
Tam tersine bugünü resmi tatil olarak ilan eden bir hükümet var karşınızda…
Ama o ideolojik genleriniz o hükümetin anlayışına düşmanlıkla sarmalanmış…
1 Mayıs'ı bu ideolojik düşmanlığınızın bir bahanesi olarak kullanıyorsunuz...
İşin gerçeği bu…
Lafı eğip bükmeden söylüyorum işte:
Sizinkisine düpedüz meydan okuma derler!
Demokratik biçimde elbette meydan okuma hakkına sahipsiniz!
Eyvallah!
Ama ben istediğim yerde istediğim zaman miting yaparım diyemezsiniz…
Bu ülkenin her iki seçmeninden birinin oyunu alan bir iktidar partisi bile kendisi için ayrılan Kazlıçeşme meydanında mitinglerini yapıyor…
Başkaca partilerimiz de…
Maksadınız miting yapmak ise, bayram gibi kutlamaksa 1 Mayıs'ı, işte size meydan!
Şehir hayatını felç etmeye hakkınız yok…
Şehrin göbeğinde terör estiren marjinal sol örgütlere yataklık etmeye hakkınız yok…
Hiçbir demokratik ülkenin hükümeti buna izin vermez…
Taksim'in elbette sembolik bir değeri var…
Buna itiraz eden bir hükümet de yok…
Gelirsiniz o karanlık güçlerin yaptığı katliam meydanına çelenklerinizi bırakırsınız, orada basın açıklamanızı yaparsınız, sonra belirlenmiş güvenli ve rahat alanda mitinginizi yaparsınız, olur biter…
Sahi amacınız üzüm yemek mi, bağcı dövmek mi?
AK Parti Hükümetine karşı ideolojik bir meydan okuma içinde olabilirsiniz, ama bunu demokratik kurallar içinde yapmak zorundasınız…
Herkes gibi sizler de kurallara uyacaksınız…
Bu satırları 1 Mayıs günü İstanbul'dan Ankara'ya uçmak üzere olduğum havaalanında yazıyorum…
İstanbul'un üstüne sinen o korkuyu yol boyu hissetmemek mümkün değildi…
Artık bu sol sendikal örgütlerin 1 Mayıs kutlamalarındaki istismar siyaseti görülmelidir diyorum…
AK Parti Hükümetine duyulan bu derin nefretin temelinde öyle iddia edildiği gibi hak, emek ve özgürlük gibi taleplerin yatmadığını bilelim…
Bu başka bir oyun…
Bu oyunun figüranlarını tanıyoruz…
İpi elinde tutan asıl güç odakları da hepimizin malumu…
Statükonun derin sol yüzünü oluşturanlar 1 Mayıs üzerinden bir meydan okumaya yöneldiler…
Bu derin sol güçlerin çözüm süreci karşısındaki tutumlarına bakarsanız ne dediğimizi anlarsınız elbette…
Bu meydan okumanın şifresini çözmek hiç de zor değil…
TARİHİ BİR SÖZ
Başbakan Erdoğan'ın geçen Salı günkü grup toplantısında söylediği şu söz herkes tarafından önemle not edilmelidir:
'Kirli bir savaşın kazananı olmaz. Şerefli bir barışın kaybedeni olmaz.'
Hep birlikte kazanacağımız bir çözüm sürecinin arifesindeyiz.
Tam da bu süreçte meydanlara başkaca şiddet yanlısı unsurların sürülüyor olması sizce tesadüfle izah edilebilir mi?
'KÜRTLERE STATÜ' MÜ?
Çözüm süreci, PKK'nın taleplerinden değil silahlarından vazgeçtiği bir sürecin adıdır.
Ama birileri ısrarla Karayılan'ın 'Kürtlere statü' vb. sözleri üzerinden hem çözüm sürecini bulandırmaya, hem de AK Parti'ye yönelik suçlamalarda bulunmaya başladılar…
Karayılan'ın 'statü'den anladığı nedir bilmiyorum, ama AK Parti'nin 'statü'den anladığı şey Başbakanın ağzından defalarca dile getirilmiştir: Herkesin bu ülkede hür ve eşit vatandaş olarak yaşaması!
Etnik aidiyetler üzerinden ayrıcalıklı bir rejim oluşturmak AK Parti'nin hiçbir şekilde kabul etmediği/etmeyeceği bir olgudur.
.'Eşit statü'ye dayalı bir demokratik vatandaşlık rejimi, AK Parti'nin Türkiye toplumuna vadettiği bir şeydir.
'Kürtlere statü' gibi laflarla Ergenekoncu-ulusalcı güç odaklarının değirmenine su taşıyan açıklamalarda bulunmak, çözüm sürecinin ruhuyla bağdaşmaz.
Hiçbir talep, silahları bırakmanın koşulu olamaz.
Hatırlatmak bile gereksiz: Silahların bıraktırılması sürecinde ortaklık, hiçbir şekilde taleplerde ortaklık anlamına gelmemektedir.
Herkes kendi fikrinin siyasetini sadece ve yalnızca halkın gücüne dayanarak yasal zeminde sürdürecektir.