"Ortadoğu'nun Balkanlaşması" desem acaba doğru olmaz mı?
Üstelik bu kez hem etnik çatışma hem de mezhepsel ayrışma tehlikesi ile karşı karşıyayız.
Nasıl ki Ortadoğu'nun tüm konu ve sorunları Türkiye'nin de konu ve sorunudur. Türkiye'nin meseleleri de Ortadoğu meselesidir. Birbirini etkiler, ayıramazsınuz.
Hem Kürt etnik dosyası, hem de Alevi-Sünni mezhep ayrışması bizi de göbekten bu sorunlar yumağına bağlıyor.
Peki ne yapmalı?
Kendimizi korumak için nasıl bir strateji izlemeli?
Her şeyden evvel, Irak'ın ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunmalıyız. Acı ama işin doğrusu şu dostlar, Hükümet izlediği politikayla her iki ülkenin bölünme sürecini hızlandırıyor. Kuzey Irak'a petrol ve ticaret gözüyle bakıyor, Suriye'ye Esad takıntısıyla...
Sünnilik perspektifine şuan, burada girecek değilim.
O halde acik dış politika değişikliğine gitmeli ve Devletimizin, Hariciyemizin geleneksel yaklaşımına dönmeliyiz.
Ve içe yönelmeli... 'Herkes için tam demokrasi' demeli. Şu anda tam ters yönde ilerlemeye başladık. Birlik ve beraberliğimiz için en büyük tehlike budur. Düşünsenize, Ortadoğu paramparça olurken bütün Kürtler, bütün Aleviler ne bekler, ait olmak istedikleri bir ülkeden ne ister? Kaliteli demokrasi, eşit vatandaşlık, aşırılıktan uzak ılımlı yaklaşımlar ve müreffeh bir yaşam..
Yani alternatifleri arasında tartışmasız en iyisini seçmek. Bu mantık, Türkiye'yi küçültmez; büyütür. Her anlamda.
Sözü Avrupa Birliği'ne getirmek istiyorum. Bir an hayal edelim; AB'ye girmişiz. Bırakın Türkiye'den ayrılık senaryolarını, bütün bölgenin toplum ve hatta devletleri gözlerini Türkiye'ye çevirecektir. Hükümet, burada da şimdiki ikircikli tutumunu terketmeli, ilk dönemindeki gibi sıkı sıkıya AB perspektifine sarılmalı
Ülkemizi korumak için ortak akla ve evrensel değerlere ihtiyacımız var. Öfke, şiddet, intikam ve baskı diline değil.
Dün, 'bilge lider' Aliya İzzetbegoviç'in ölüm yıldönümüydü. Bilirsiniz Aliya; "iktidara gelirseniz hal ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendinizi beğenmişlik etmeyin" demiş ve yöneticileri şöyle uyarmıştır:
"unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir.''
Ve herkes er veya geç önce milletin, sonra ve nihayet Allah'ın önünde hesap verecektir."