Birinci Dünya Savaşının yüzüncü yılında, unutulmuş olan o işgal yıllarına nasıl gelinmiştir ve ondan sonraki yıllarda bu topraklara Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, nasıl sahip olunmuştur hatırlayalım.
Birinci Dünya Savaşı 28 Temmuz 1914’te başlamıştır. Savaştan en büyük yarayı Osmanlı Devleti almıştır ve tüm Orta Doğu’yu bir daha geri almamak üzere kaybetmiştir. İttifak Devletleri'nin aleyhine devam eden savaşta, 29 Eylül 1918'de Bulgaristan savaştan çekilmiş, 4 Ekim 1918' tarihinde Almanya ateşkes talebinde bulunmuştur.
Bu askeri gelişmeler ve Almanya'nın mağlubiyeti sonucunda, İstanbul’da siyasi durum değişmiştir. İstifa eden Talat Paşa'nın yerine, Ahmet İzzet Paşa hükümeti kurmuştur. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği büyük savaşın sonunda Osmanlı, 30 Ekim 1918'de Alman İmparatorluğu ile mağluplar safında yer alarak Mondros Mütarekesi'ni imzalamak zorunda kalmıştır. Cephedeki komutanlar mütareke koşullarının ağır olduğunun farkındadırlar.
İtilaf Devletleri, Mondros Mütarekesinden hemen sonra, barış antlaşmasını beklemeden, Osmanlı topraklarını işgale başlamışlardır. Osmanlı imparatorluğunun sonunun geldiğini düşünerek, savaş sona ermeden birtakım düzenlemeler yapmayı kararlaştırmışlardır. Aralarında Osmanlı Devletinin paylaşılmasıyla ilgili gizli anlaşmalar yaparak, İngiltere; Boğazlar ve İstanbul’u Rusya’ya bırakmayı, Suriye, Adana ve Mersin Bölgesinin Fransa’ya verilmesini prensip olarak kabul etmiştir. Bu sırada Rusya Doğu Anadolu Bölgesinden de çok geniş topraklar istemektedir. İngiltere Orta Doğuya yerleşmek için faaliyete geçmiştir. Urfa, Maraş, Samsun ve Merzifon İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Antalya, Konya, Aydın ve İzmir Bölgeleri İtalya’ya bırakılarak, İngiltere ve Fransa İzmir’de birer serbest liman kurmayı kararlaştırmışlardır.
Büyük annelerimizin ve büyük babalarımızın dillerinden hiç düşürmedikleri, çok büyük acılar yaşadıkları işgal yıllarında yapılanları buraya sığdırmak mümkün değildir. Herkes tarafından bilindiği gibi, İşgalci güçler, ülkenin her köşesinde, bütün devlet binalarını ve karakolları denetim altına almış, aydınlar tutuklanmış, insanlar öldürülmüş, askerlerimiz yataklarında uyurken şehit edilmiş, paşalar süngülü askerler arasında götürülmüş, sıkı yönetim ilan edilmiş, toplantı halinde bulunan bazı milletvekillerimiz tutuklanmak üzere yerlerde sürüklenmişlerdir. Önemli asker, aydın ve devlet adamları Malta Adasına sürgün edilmişlerdir. İşgal yıllarında, hakaretler, tecavüzler, sebepli sebepsiz, gelişi güzel tutuklamalar, kadınlara, kızlara laf atmalar, sarkıntılık yapmalar olağan hale gelmiştir. Limanlarımızdaki gemi ve motorlara el konulmuş, halk aç ve çıplak bırakılmıştır.
Bu durum karşısında, padişah ve hükümet aciz duruma düşmüşlerdir. Çünkü bütün maddi ve manevi gücünü kaybetmiş, hatta bağımsız bir Osmanlı Devleti kalmamıştır. Osmanlı Devleti’nin yedi yüz yıllık egemenliği İstanbul’un işgaliyle sona ermiştir.
Bu önemli gelişmelerden sonra, Mustafa Kemal,” Davamızın haklılığı ve kutsallığı bugünlerde, Tanrı’dan sonra en büyük yardımcımızdır” diyerek, 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü Samsun’a ulaşarak, Türk İstiklal Savaşını başlatmıştır. Düşmanları ülkemizden kovmaya kararlı olan Mustafa Kemal, ordularına; "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz” emrini vererek 26 Ağustos 1922 sabahında, saldırıyı başlatmıştır. 30 Ağustos 1922 tarihinde, tüm düşman kuvvetleri Dumlupınar da yenilgiye uğramıştır. 9 Eylül 1922 tarihinde Atatürk’ün “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!...” emriyle, ordularımızdan kaçmakta olan düşman kuvvetleri İzmir yakınlarında denize dökülmüşlerdir.
30 Ağustos; Müttefik Kuvvetlere karşı, toplumun tüm kesimlerinin dil, din, ırk, mezhep, renk, kültür ve inanç farkı gözetmeksizin bir araya gelerek, omuz omuza, yan yana bir İstiklal mücadelesi verilmiş ve sonunda bütün cephelerde zaferler kazanılmıştır. 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşmasının imzalanmasıyla, hem bu zafer hem de bu zaferin ürünü olan yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüm dünyaca tanınmıştır. Mustafa Kemal; yeni, sağlam, dinç, çağdaş, laik, demokrat, sosyal bir Cumhuriyet Devleti kurmuştur.
30 Ağustos Zafer Bayramında, Vatanın her karış toprağı için canlarını seve seve vermiş olan ve kahramanca savaşmış, başta, bu Büyük Zaferin Baş Komutanı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle ve saygıyla anıyorum.
Gülcan Işık Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Bağımsız Denetçi.