CHP’lileri sokağa çıkaracak heyecan ve sinerjinin arandığı biliniyor. Parti içi meselelerin yoğun tartışıldığı bir kongreler sürecinden henüz çıkıldı. Parti tabanı sokağa çıkmak gerektiğini zikretse de, bunu henüz başarabilmiş değil. Sizin hem il başkanlığı hem de Genel Merkez’de yaptığınız görevlerden biliniyor ki, sinerjisi bu yönde topluma açık olan bir siyasetçisiniz. Dolayısı ile tabanda sokağa çıkmak denildiğinde, özellikle İstanbul’da yankılanan ses ‘Gürsel Tekin’ oluyor. Bu illa ki, belediye başkanlığı anlamında değil fakat bu partiyi sokağa çıkarabilecek isim ‘Gürsel Tekin’dir şeklinde bir buluşma noktası oluşturuluyor. Siz CHP’nin sokağa çıkması konusunda neler düşünüyorsunuz?
Evet, eleştirileri kabul etmemek mümkün değil ama aynı zamanda galiba aslında kendimize biraz haksızlık ediyoruz. Ben seçimden sonra elli altı tane il dolaştım. Zannedersem hiçbir siyasetçi bir yıl içerisinde elli altı il dolaşmamıştır. Ben o illeri dolaşırken, turist gibi gidip gezmiyorum. Nerede sorun varsa o sorunların olduğu yerdeyim. İktidar partisinin en çok oy aldığı yerlerdeyim, iki gün önce de Adana’daydım. Adana’da gerek tarım işçilerinin yoğun olduğu, sabah 4:30’da oradaki işçileri ziyaret etmek için ırgat pazarına gittim. İnsan pazarı diyorum ben oraya. Orada AKP’nin en çok oy aldığı köyleri ziyaret ettim. Ardından Kıbrıs ziyaretimden sonra yeniden Adana’ya döndüğümde mağdur edilen hal esnafının sorunlarını dinledim.
Erzurum’da hayatını kaybetmiş TEDAŞ işçilerinin yanındaydım, İstanbul’da cayır cayır yanan on bir işçi kardeşimizin yanındaydım, Ayamama deresinde hayatını kaybedenlerin aileleri ile iletişimim devam ediyor, Urfa’da elektriği kesilen 28 bin köylüyle görüşmeye devam ediyorum, hemen yanı başımızda, Ankara’nın burnunun dibinde, Kırıkkale’deki işçilerle, emeklilerle omuz omuzayım, daha biraz önce atanamayan öğretmenlerle yan yanaydım, CHP işte budur arkadaşlar. Biz CHP’lilerin dedikodularla değil, mazlumun yanında var olan duruşuyla, haksızlığa karşı verdiği mücadeleyle, o büyük tarihsel misyonunu günümüzde de mevcut şartlar içerisinde başkalaşıma uğratmadan; vicdanların sesi olarak partinin duruşunu yansıtmamız gerekir. Sokağa inmenin bir formülü var; kapalı kapıların arkasında, kendi mücadele arkadaşlarının kuyusunu kazarak sokağa inemezsiniz. İnseniz dahi sesiniz cılız kalır, yalnızlaşırsınız.
-BU SORUMLULUĞUNU KAVRAYAMAYAN CHP ÜYESİNİN PARTİLİLİĞİ BİTMİŞ DEMEKTİR-
O açıdan diyebilirim ki, Sayın Genel Başkanım ve bizler hiç sokaktan ayrılmadık, hep yurttaşlarla beraberiz. Karşılaştığımız çok ciddi sorunlar var. Bir kere öncelikle defalarca vurguladığım, sizin aracılığınız ile de tekrardan dile getirmek istediğim bir konu var. Cumhuriyet Halk Partisi’nin çok büyük bir sorumluluğu var. Eğer aramızda bu sorumluluğu kavrayamayacak üyelerimiz, yöneticilerimiz varsa, fiili olarak partililiğini bitirmiş demektir. Benim İl Başkanı olduğum dönemde, -çalışma arkadaşlarım bilir, istediğinize de sorabilirsiniz, örnek olsun diye söylüyorum- kendi il merkezimde üç buçuk yıl içerisinde tek bir gün parti içi meseleleri, belediye başkanlarını çekiştirmiş değiliz. Hiç kimse cesaret edip de, il merkezinde bir başka arkadaşımızı çekiştiremezdi. Eğer hala bu manzaralar devam ediyorsa, ne yazık ki çok acı verici bir manzaradır. Bu huyumuzu bir kere bitirmemiz lazım.
-GÜRSEL’İ ÇEKİŞTİRMEK KİMSEYE BİR YARAR SAĞLAMAZ-
Türkiye’de sivil toplum örgütleri, hak arama örgütleri kalmadı. Bu iktidar hakkını arayacak bütün örgütlü yapıları hem siyaseten hemen hukuken linç etti. Türkiye’nin umudu olan bir tek siyasi parti kaldı, o da CHP’dir. CHP eğer enerjisini yurttaşın hak arama mücadelesine değil, arkadan onu bunu çekiştirmeye harcayacaksa, ‘Yazıklar olsun CHP’ye de Türkiye’ye de’ derler. Böyle bir lüksümüz yok, Türkiye’nin böyle bir şansı yok. Bizim kol kola, mazlumun yanında, zalime karşı mücadele vermemiz lazım. Sayın Genel Başkanım ve biz bunu yapmaya çalışırken, birileri kendi mücadele arkadaşlarının kuyusunu kazıyorsa, bu hareket ancak AKP iktidarına yarar, CHP’ye zarar verir ve bu Türkiye’nin sonu demektir. Dolayısıyla bu açıdan, bizim daha sorumlu davranmamız gerekiyor. Sorunların çok büyüdüğü bu ortamda, CHP’nin görevlerinin de büyüdüğünü artık CHP’lilerin fark etmesi gerekiyor. Gürsel’i çekiştirmek kimseye bir yarar sağlamaz.
Gürsel de bir başkasını çekiştirmekle kimseye yarar sağlamaz. Bu konuya daha geniş bir detayla örnek vermek istiyorum; Türkiye’de basın ülkemize çok büyük zararı dokunacak bir ‘çıkar hastalığı’nın pençesinden kurtulmak zorundadır. Şunu herkes bilmek zorunda; basınımızın büyük bir kısmı, sanki iktidar partisi AKP değil de CHP imiş gibi gece gündüz haksız saldırılarla bizi eleştirmekte, olmayacak kisvelerin içerisine sokmaya çalışıyor. Ya arkadaş, sormazlar mı insana, yani bu on yıldır iktidarda olan AKP’yi bunca yanlışa ve hukuksuzluğa, haksızlığa sebep olmuş bu iktidarı eleştirmeyeceksin, otuz küsür yıldır tek başına iktidara gelmemiş CHP’yi, muhalefeti yerden yere vuracaksın. Sanki memleketteki her kötülüğün altından biz çıkıyormuşuz gibi bir imaj yaratacaksın da yerden yere vuracaksın.
-MEHMET BARANSU’NUN İDDİALARINA TEKİN’DEN YANIT-
Mehmet Baransu ve o alanda hiç bilgisi ve yetkisi olmayan, dürüst gazetecilik adına o jargonda siyaset üreten arkadaşlarımız, bir CHP’li belediyenin yetkisi olmadığı bir konuda; değişik bir takım şeyler de ima ederek, konuyu da Arap saçına döndürerek, Fenerbahçe’ye, CHP’li belediye ve kurumlarına yönelik, iddialar üzerinden bir eleştiri mekanizması geliştirdiler. Peki, CHP bir eksiği görebiliyor mu burada?
Buradan çok açık söylüyorum; ‘Ey basın mensupları, ey bu medya kuruluşları; size bu haksızlığı yaptırtmayacağım. Gazeteci Mehmet Baransu iki haftadır bizim İstanbul’daki çok önemli iki belediyemizi ve Türkiye’nin en önemli spor kulüplerinden birisi olan Fenerbahçe’yi ve son aşamasında da CHP’yi, gizli bir tanığın iddiaları üzerinden, sanki isnat olunan suç kesinleşmiş gibi bu kurum ve kişileri zan altında bırakmak için saatlerce programlar yapıyorlar. Ben seyretmedim, arkadaşlarımız haber verdi.
Programda Baransu, Ataşehir Belediye Başkanı’na ‘Senin ne olduğunu bilen bir CHP Genel Başkan Yardımcısı beni arayarak teşekkür etti, Ataşehir Belediye Başkanı’ndan bizi sen kurtaracaksın dedi’ demiş. Ey Mehmet Baransu, bunu çıkıp bu hafta açıklayacaksın! Kim bu Genel Başkan Yardımcısı? Öyle imalarla, fitnelerle CHP’nin içerisine hizip katmayacaksın. Bunu diyen biri CHP Genel Başkan Yardımcısı olamaz! Hele Gürsel Tekin hiç olmaz! Ben gazetecilere dedikodu vermem. Benim en çok dostlarım basın mensuplarındandır. CHP tarihinde gazetecilerle ilişkisi en kuvvetli olan yöneticilerden biriyim. Ben dedikodu vermem, demeç veririm. Kimse bu Genel Başkan Yardımcısı bu hafta açıklayacaksın. Yoksa bunun altında kalırsın. Çünkü ‘gazetecilik’ adı altında hiç kimsenin hiç kimseyi zan altında bırakmaya hakkı yok, gazetecilik bu değil.
-RÜŞVET ARIYORSAN, TOKİ’YE VE BÜYÜKŞEHİR’E BAKACAKSIN-
Buradan bütün medya kuruluşlarına sesleniyorum, bu hafta Cuma günü bir televizyon kanalında esas rantı kimlerin yarattığını, yandaşlarına nasıl peşkeş çektiğini, rant işlerinden kimlerin anladığını ortaya koyacağım. Yüreğiniz varsa yazın yayınlayın. CHP’ye vurmak, sizin nazarınızda kolay. Sizlere bunu yaptırtmayacağım! CHP’yi size dövdürtmeyeceğim! Bu nasıl bir mantık? Orada ilçe belediyesinin plan yapma yetkisi yok. Türkiye’de hiçbir ilçe belediyesinin 1/5000’lik nazım imar planı yapma etkisi yok. Sen kalkıyorsun, buradaki 1/5000’lik plan yetkisinde kalan rantsal artıştan dolayı ilçe belediyesini suçluyorsun. Eğer burada gerçekten bir rant varsa, burada eğer gerçekten bir rüşvet ağı oluşmuşsa niye ilçe belediyesinin yetkililerine verilsin bu para? Burada planı yapan ya TOKİ’dir ya da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’dır. Eğer iddia ettiğin gibi bir rüşvet alıp verme durumu varsa, bu konuda hiçbir yetkisi olmayan ilçe belediyesine değil, ya TOKİ’nin yetkililerine bakacaksın ya da İstanbul Büyükşehir Belediye yetkililerine bakacaksın. Ben buradan iki belediye başkanımıza da eleştirdiğimi belirtmek istiyorum. Böyle saçma sapan iddiaların saf edildiği bir ortamda canlı yayına bağlanmamaları gerekirdi.
Sizin belediyecilik alanında da oldukça iyi olduğunuzu biliyoruz. Benim garibime giden bir nokta var, demin dediniz ya, konu konuyu açıyor diye; 100 milyar dolarlık bir rant var..
İki kez açıkladım, bir babayiğit de bana henüz cevap verebilmiş değil.
Peki, Büyükşehir yasasından sonra kapatılan belediyelerle ilgili sormak istediğim bir husus var. Ege ve Batı Marmara sınırından başlayan CHP’li belediyeler, 10 binlik, 5 binlik nüfusa sahip beldeler bunlar. Bunların %70’i CHP’li. Buradaki belediye başkanlarından, belediyeleri kapatılacak on iki başkanı ziyaret ettim. CHP’nin bu konudaki duruşu nasıl olacak? Halk tarafından beğenilen ve hizmet üreten bu kadrolar CHP yönetim anlayışı içerisinde nasıl değerlendirilecek, nasıl sahiplenilecek? Siyasi ve mülki sınırların değişmesinden ötürü devletin yeni bir yapılanması olacak bu bölgelerde. CHP ne yapmayı düşünüyor?
Birincisi şu, bizim tabi ki, AKP’nin sayısal çoğunluğu olduğu için tartışmamız gereken konu, Türkiye’deki belediyecilik sistemidir. Biraz önce ne konuştuk? Rant. Neden dünyanın başka bir ülkesinde rant yaratamıyorsunuz da burada yaratıyorsunuz? Fark etmez, hangi siyasi parti olursa olsun. Rantın sadece vatandaşa aktığı bir sistemi neden oluşturamıyoruz? Maalesef oluşturamıyoruz. Neden? Sayısal çoğunluğun AKP’de olmasından dolayı.
-CHP İKTİDARINDA BELEDİYELERİN YAPILANMASI-
Şimdi bir gece yarısı operasyonuyla, daha çok yerelleşelim dedikleri yerde ne yazık ki merkezileştik; tüm yetkiler Ankara’da toplandı. Kentsel Dönüşüm yasası ile zaten belediyelerin önemli yetkileri by-pass edilmişti. Bunun hala kimse farkında değil, belediyelerin en önemli yetkileri Tayyip Erdoğan ile Erdoğan Bayraktar’ın eline geçti. Şimdi önümüzdeki süreçte, birçok büyükşehirde iddialı olduğumuzu söyleyebilirim. Adana’da, Mersin’de, Eskişehir’de, İstanbul’da.. Bu çerçevede şu anda kapatılan beldeleri, büyükşehirleri inşallah biz aldığımızda, o belde belediye başkanlarımızı, belki adı belde belediye başkanları olmayacak fakat, şube müdürleri gibi değerlendireceğiz. Ne zamana kadar? CHP’nin iktidarlığına kadar. CHP iktidarında tüm belediyeleri yeniden toplumun hizmetine sunacağız.
Siz partinin basın yayın ve propagandadan sorumlu genel başkan yardımcısısınız. CHP’nin içerisinde biraz siyasi geleneğinden ötürü perde yok, şeffaf. Sıkıntıların olduğu dönemlerde basın tarafından da körüklendiğini biliyoruz. Bu saldırılar karşısında, örgütte küstürülen, köşesine çekilmek zorunda kalan eski yol arkadaşlarınızla birlikte bu haksızlığa karşı nasıl bir duruş sergileyeceksiniz?
-BU PARTİNİN ÖTEKİSİ OLMAYACAK-
İşte biraz önce ifade ettiğim gibi, ben CHP kimliği taşıyorum, CHP’nin ideolojisini benimsiyorum diyorsa; Türkiye’de tüm bu olup bitenleri içeride ve dışarıdaki bu sorunları ve kaygıları görmüyorsa, onun CHP’liliği tartışılır hale gelir. Tüm bu sıkıntıları görecek, yeni ve eski arkadaşını, hiç kimse kimseyi ötekileştirmeyecek. Bakın bu partinin Genel Başkanı diyor ki, ‘bu partinin ötekisi olmayacak’.. Ötekisi olmayan bir siyasi partinin, örgüt içerisinde arkadaşlarını ötekileştiren anlayışını kabul etmek mümkün değildir. Önümüzdeki süreçte herkesi bütünleyeceğiz, hele ki İstanbul’da daha kolay bütünleştiririz.
Çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ediyorum. Şunu ifade edelim hemen; Türkiye’nin üç tane sorunu var.. Ciddi yoksulluk var, perişanlık boyutunda.. Bugün bütün araştırmalara baktığımız zaman yoksullukta neredeyse uçurum haline gelmiş, Türkiye’nin %40’ı açlıkla yüz yüze. Türkiye aynı zamanda yolsuzlukta dünya birincisi olmuş. Yasaklarda dünya birincisiyiz. Bütün bunların üstünden gelecek kurum CHP’dir. CHP’lilerin bu çerçeveyi görerek hareket etmesi gerekmektedir.