Sözgelimi, "BDP'li vekillerin dokunulmazlıkları kalkarsa eskiye döneriz"
Sözgelimi, "AK Parti içinde kimse Başbakanın tersine konuşamaz!"
Bu son ezber bilerek ve isteyerek o birilerinin sıkça gündeme taşıdıkları bir konudur. Hep bir babayiğit ararlar maraza çıkartmak için. Ak Parti içinde ayrılık-gayrılık çıkarmak için.
Kendi liderlerinin sözünün üstüne söz söylemeyen başka partililer bile söz Ak Parti'ye geldiğinde bu teraneyi dillerine dolar dururlar nedense.
"Bakınız işte ben söyleyebiliyorum!" tuzağına her dönem birilerini düşürüp siyaseten boy ölçüşemedikleri Başbakan Erdoğan'ı ve partisini zayıflatmayı denerler kendi akıllarınca. Ama her seferinde de elleri böğürlerinde kalır.
Medya cazibesini de unutmamak lazım.
Çünkü bir kısım medya o eski ezberler üzerinden Ak Parti'ye ve Başbakana bir biçimde yüklendiğinizi gördüğü andan itibaren sizi baş tacı ederler. Gazete sayfalarından hiç düşmezsiniz.
Başbakanın BDP'li vekillerin dokunulmazlığıyla ilgili mesajına o eski ezberler üzerinden ters şeyler söylediğinizde bu yüzden medyanın ilgi odağına dönüşürsünüz.
Söylediğiniz tek şey: "Eskiye dönmeyelim, PKK'nın elini güçlendirir."
Peki çözüm ne?
Kestirmeden "dokunmayalım" ise orjinallik bunun neresinde?
Hep dokunduğunuzda bir şeyin çözülmediğini söyleyenler, nedense dokunmadığınızda neyin çözüldüğünü hiç söylemiyorlar.
Sahi çözüm, "Ne yaparlarsa yapsınlar dokunmayalım! Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" demekten mi geçiyor?
-----
BDP'lilerin dokunulmazlıkları kaldırılırsa PKK serhıldanlar dönemine geçecekmiş, sokakları terörize edecekmiş!
Türkiye siyaseti, Türkiye'nin demokratik hukuk düzeni hep bu tehdidin ve şantajın altında mı kalacak?
PKK "devrimci halk savaşı" kararını BDP'li vekillerin dokunulmazlığı kaldırıldığı için mi verdi?
BDP, meclis açıldığında dokunulmazlıklarına ilişildiği için mi boykot kararı aldı?
Silahların bir tehdit ve şantaj unsuru olarak kullanılmasına müsaade eden bir tek Avrupa ülkesi gösterilebilir mi?
Bölge halkını terörle sindireceksiniz, tehditle oy devşireceksiniz, bölgede silahların gölgesinde bir korku imparatorluğu yaratacaksınız, buna rağmen hiç kimse çıkıp size dokunmayacak öyle mi?
O yüzden içi demokrasiyle ve hukukla doldurulmuş yeni bir dokunulmazlık düzenine ihtiyacımız var.
-----
PKK'nın terör siyasetini meşrulaştıracak argümanların arkasına sığınmak, PKK silahlarını siyasal sonuç devşirmek için kullanmaya kalkışmak yasal bir siyasal partinin işi olamaz.
Dağ yerine meclisi tercih ediyorsanız, meclisin kurallarına uygun hareket etmek zorundasınız. Dağı meclise taşımak, dokunulmazlık zırhının arkasına sığınarak dağı özendirici söz ve davranışlarda bulunmak, en fenası bizzat sokakları terörize eden eylemlerin öncüsü olmak bir partinin işi olamaz ve böyle bir partiye Avrupa demokrasilerinde de zinhar müsaade edilemez.
Bu yüzden Başbakanın yaptığı şey, BDP'ye kendini demokratik yasal siyasetin zeminine çekme ihtarıdır.
BDP'yi meclisten sürme değil, meclis içinde tutarak siyasal bir aktöre dönüştürme uyarısıdır.
BDP bu uyarıyı dikkate almaz ve siyaseti terörize etmeye veya terörün siyasetini yapmaya devam ederse dokunulmazlıkların kaldırılması mecburiyet haline gelir.
-----
O eski ezberleri tekrarlayanlar çözümsüzlüğü derinleştirmekten öte bir iş yapmış olmuyorlar aslında.
Bilmeyen de sanır ki PKK terörü, "Kürt sorunu çözülmediği için" devam ediyor.
Bilmeyen de sanır ki, BDP'li vekillerin dokunulmazlıkları kaldırılmazsa dağın cazibesi ortadan kalkar ve PKK'nın eli zayıflar.
Bilmeyen de sanır ki BDP'nin eli siyaseten güçlenirse PKK zayıflar…
Oysa gerçek hiç de öyle değil.
PKK terörü "Kürt sorunu çözülmediği için değil, tam tersine PKK'ya rağmen çözülmek istendiği için" derinleşerek sürüyor. Çünkü PKK, "Benimle çözmezseniz size çözdürtmem!" diyor.
Bilmeyen ki sanır ki PKK içerdeki o malum güç odaklarından bağımsız bir örgüt. "Ergenekon'un Kürt seksiyonu" olarak iş gören PKK'nın hangi amaçla Ak Parti hükümetine savaş açtığı ortada. Kandil'deki terör baronları açık açık söylüyorlar bunu zaten.
Bilmeyen de sanır ki PKK kendi başına hareket eden bir örgüttür. PKK'nın arkasındaki devletlerin veya istihbarat örgütlerinin rolü görmezlikten gelinemez. PKK, o devletlerin Türkiye'ye karşı sürdürdükleri örtülü savaşın sadece ve yalnızca bir aparatıdır.
-----
Dokunulmazlıklar bahsinde "PKK güçlenir" diyenler, geçmişte ne diyorlardı peki?
"Kürt kimliği kabul edilir ve inkâr siyasaları sona erdirilirse PKK'nın eli zayıflar."
Peki ne oldu?
AK Parti iktidarı döneminde Kürt kimliği kabul edildi. İnkar ve asimilasyon politikaları bütünüyle sona erdirildi. Anadilde eğitimin dışında hemen her türlü demokratik ve kültürel haklar verildi. Cumhuriyet tarihinde hiç kimsenin telaffuz etmeye dahi cesaret edemediklerini bizzat Başbakan yaptı.
Buna rağmen PKK zayıflamadı.
O yüzden PKK'ya endeksli politikalar belirleme anlayışından herkes vazgeçmeli.
"Şunu yaparsak PKK zayıflar, şunu yaparsak PKK güçlenir!" biçimindeki anlayışlar, AK Parti'nin benimseyeceği anlayışlar olmamalı.
Başbakanın inşa ettiği siyasal hat, çok şükür bu anlayış üzerine oturmuyor. Başbakan PKK'ya endeksli politikalar belirleme yoluna gitmiyor. AK Parti'nin kendi siyasal hattını inşa ediyor. Ezbercilerin dönemi de kapanıyor.
Size tavsiyem: o eski ezberlerin hepsini koyun bir kenara, çünkü hepsinin son kullanım tarihleri geçti.
BDP de vakit varken karar vermeli: Meclis mi, dağ mı?