Anayasa referandumu ile halkımız, yüksek yargıya, 'Kriz üretme, siyaseti tanzim etmeye kalkışma' mesajını vermişti.
12 Eylül referandumu ile eski yargı düzeninin eski Türkiye'de kaldığına inanmıştık.
Haşim Kılıç konuşurken salondaki yüksek yargı temsilcilerini süzdüm ve 'Haşim Bey, eski Türkiye'nin yargısı adına konuşuyor' dedim.
Kürsüde, sırtına eski Türkiye'nin gardırobundan seçtiği cübbesini geçirmiş, eski yargı adına racon kesen, siyasete ayar veren bir Haşim Kılıç vardı.
Bir yandan siyasilere haddini bildirirken diğer yandan da eski Türkiye'nin eski yargı düzenine, 'Bakın sizin sözcünüz ve haminiz benim' diyordu.
Oysa Anayasa Mahkemesi Başkanı olduğunda kriz üreten değil, çözüm getiren bir Anayasa Mahkemesi olmaktan söz etmişti.
Oysa siyasete had bildiren değil, siyaseti aydınlatan bir Anayasa Mahkemesi Başkanı olmayı arzu etmişti.
Geldiği noktada Yekta Güngör Özden gibi had bildiren bir Anayasa Mahkemesi Başkanı oldu.
Anayasa Mahkemesi'ne seçildiğinde haddi bildirilmek istenenlerden biriydi. Anayasa Mahkemesi'ne veda etmeye hazırlanırken had bildirenlerden biri oldu.
Anayasa Mahkemesi geleneğinde had bildiren başkan çok oldu.
Zaten had bildirmeyen başkanı, başkandan saymadılar.
İmran Öktem'leri gördük.
Muhittin Taylan'ları, Yekta Güngör Özden'leri, Ahmet Necdet Sezer'leri.
Ama Anayasa Mahkemesi'nin tarihinde Haşim Kılıç gibi bir başkan ilk kez oldu.
O yüzden sevdik.
O yüzden bağrımıza bastık.
Başörtüsü yasaklarına karşı düştüğü şerhin altına imzamızı bastık.
Parti kapatmalara karşı çıkan tutumunu alkışladık.
Hatta bu uğurda Kürt partilerinin kapatılmasındaki tavrını dahi tartışmaya açmadık.
Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş yıldönümlerinde sanki kendi yıldönümümüz gibi yerimizi alıp, 'İnsan odaklı yargı' çıkışlarına can-u gönülden destek olduk.
İstedik ki Haşim Kılıç'ın açtığı yoldan başka Haşim Kılıç'lar gelsin.
Kırşehir'in bir dağ köyünde 8 çocuklu bir ailenin çocuğu da Anayasa Mahkemesi Başkanı olsun.
Kavgamızdı bu bizim.
Eli nasırlı, şapkalı, poturlu, başı yazmalı insanların çocukları da Cumhurbaşkanı olsun, Başbakan olup ülkeyi yönetsin, Anayasa Mahkemesi'ne başkan, orduya paşa olsun.
Bu mücadelenin bir simgesiydi Haşim Bey.
Belki de o yüzden çok sevdik.
Onda kendimizi bulduk.
'Taşralı, pis köylü' diye aşağılanan milletin çocuklarının, bu ülkenin mukadderatına hükmetmesini istedik.
Biz onda kendimizi gördük ama belli ki o artık kendinde bizi görmüyor.
O artık kendinde torna ustası Ahmet Hamdi Gül'ün oğlu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü,
Reis Kaptan'ın oğlu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı görmüyor.
Kendinde bir parça Yekta Güngör Özden, bir parça Ahmet Necdet Sezer görmüş olmalı ki, onlar gibi konuşuyor, onlar gibi davranıyor.
Onlar gibi had bildiriyor.
Rejimin çatık kaşlı müfettişi edasıyla, parmak sallıyor.
Biz sana kırıldık Haşim Bey.
Seni bizden bellediğimiz için.
Hani bilirsin.
Hallac-ı Mansur'u Enel Hak mesleğinde sarf ettiği bir sözden dolayı idamına hükmetmişlerdi.
Hallac-ı Mansur darağacına çıkınca taşlamaya başladılar.
Onlara tebessümle karşılık verdi. Ta ki dostu, arkadaşı Şibli gül atana dek.
Yıkıldı Hallac. Taş atanlara değil, gül atan Şibli'ye baktı ve 'Dostun attığın güller yaralar beni' dedi.
Hem gülleriniz, hem taşlarınız yaraladı bizi.
Pir Sultan Abdal misali,
'Şu ellerin taşı bana hiç değmez
ille de dostun bir tek gülü yaralar beni'
Yüksek Mahkeme içinden de size küsenler var.
Bırakın Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamının onayını almayı, konuşma metninizi o salonda görmüşler.
'Bilgimiz dahilinde değildi' diyorlar.
***
Aldanmayın onların sahte alkışlarına. Hukuk manifestosu demelerine.
Sabih Kanadoğlu'na da Vural Savaş'a da öyle demişlerdi.
Onların geçmişi, sizin gibi önce alkışlayıp sonra öldürdükleri ile dolu.
Hatırlıyorlar mı Erkan Mumcu'yu Abdullatif Şener'i.
Yeni dostlar edinmek için eski dostlarını sırtlarından hançerlediler. Bu yüzden bizim mahallede selamları alınmıyor onların.
Ebu Müslim El- Horasani misali;
'Düşmanlarını kazanmak için dostlarını küstürdüler, ama düşmanlarını kazanamadıkları gibi dostlarını kaybettiler'
Sizin ki de o hesap Haşim Bey.
Kendi ellerinizle öldürdünüz Haşim Kılıç'ı...