Çok acılar gördü bu ülke, kardeş kavgaları yaşadı; yalan ve kışkırtma üzerine çok evlatlarını kurban verdi…
Köy Enstitüleri gibi, yozlaşmış Osmanlı sarayı tarafından yüzlerce yıldır hor görülmüş, dışlanmış üretici halkın ve halk kültürünün yeniden doğuşu üzerinden temellenerek Batı ve Doğu kültürlerini harman eden, müzikle, sanatla insanı barışa, iyiliğe çağıran, yaparak ve yaşayarak eğitimle üretim temelli bir aydınlanma çağı açan kurumun kapatılması bu topraklara yapılmış en büyük ihanet değil midir?
Gerici ve din istismarcısı politikacıların yaptıkları kötülük orada da kalmadı.
1978 Maraş katliamında anne karnındaki bebeler baltalarla parçalandı, yüzlerce kişi öldürüldü, Çorum, Sivas olayları, 1977’nin 1 Mayıs’ı, henüz arka planı tam aydınlanmamış acı olaylardır. 16 Şubat 1969 Kanlı Pazarı’nın mimarları bugün politikada en yüksek mevkilerde vatan ve memleket üzerine nutuk atıyorlar…
Büyük ölçüde aydınlanmış olaylardan birisi ise, yıl dönümüne denk geldiğimiz 1955 yılında yaşanmış 6-7 Eylül kanlı saldırılardır.
Menderes yanlısı İstanbul Ekspres gazetesinde yayımlanmış, Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atıldığına ilişkin yalan haberle olayların fitili ateşlendi ve bir yerlerden örgütlenmiş olduğu belli provakatörler öncülüğünde beyinsiz tetikçiler sokakları doldurdu…
O gazete olağan koşullarda 20.000 basarken, o gün iki baskıda 290.000 satmıştı.
Resmi kaynaklara göre 4 bin 214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul tahrip edildi. Tabii bunlar resmi rakamlar sadece. Kiliselere saldırıldı, içindeki kutsal resimler, haçlar, ikonalar ve diğer kutsal eşyalar parçalandı. 73 Rum Ortodoks kilisesi ateşe verildi. Olaylarda 11 kişi hayatını kaybetti. Helsinki Watch örgütünün bir raporuna göre ise ölenlerin sayısı 15 olarak kayıtlara geçiyordu.
İlk saldırı saat 19.00 sıralarında Pangaltı'daki Haylayf Pastanesi'ne yapıldı. Ardından büyüyen kalabalık Kumkapı, Samatya,Yedikule, Beyoğlu'na geçerek gayrimüslimlerin toplu olarak yaşadığı birçok semtte önce Rumların, ardından da Ermeni, Yahudi ve hatta yanlışlıkla bazı Türklerin dükkânlarına saldırarak yağmaya başladı. Beyoğlu, Kurtuluş, Şişli, Nişantaşı, Eminönü, Fatih, Balat, Eyüp, Bakırköy, Yeşilköy, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Moda, Kadıköy, Kuzguncuk, Çengelköy’de olaylar doruğa çıktı. Tahrip edilen işyerlerinin yüzde 59’u Rumlara aitken, kalan yüzde 17’sinin Ermenilere, yüzde 12’sinin Yahudilere ait olması ise olayın ırkçı boyutunu gözler önüne seriyordu.
Sabri Yirmibeşoğlu (NATO güdümünde çalışan Özel Harp Dairesi ile ilişkili eski general) "6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı," diye açıkça söylemiştir.
Celal Bayar, İstiklal Caddesi’ndeki hasarı görünce, etrafındakilerin duyacağı bir sesle İçişleri Bakanı Namık Gedik’e “Galiba dozu kaçırdık,” demişti.
Beyefendiliğin, kibarlığın temsilcisi, milyonların sevgilisi futbolcu Lefter, insanlık tarihinde önemli bir yara açan 6-7 Eylül Olayları'nı şöyle anlatmıştı:
"15 gün önce gol attığımda omuzlardaydım. O gün ise kayalar ve boya tenekeleriyle karşılaştım. En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Evde ne pencere ne kapı kalmıştı. Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar. İstanbul'dan Emniyet Müdürü evime geldi. Gece gördüğü manzara karşısında 'Aman Allahım' demişti. Çok sordular kim yaptı diye, ama o gün de söylemedim, bugün de söylemeyeceğim."
Gün gelecek, belki de bilgi sızdırdığı gerekçesiyle milletvekilinin casusluktan tutuklu olduğu Suriye karmaşasının, Güneydoğu’da yaşanan acı olayların arkasındaki kirli ellerin bir kısmı da ortaya çıkacaktır.
Emperyalizm ve kapitalizmin ağabalaları dünyayı sömürmek üzerine kurdukları sistemde güçlü istihbarat örgütleri ve FETÖ örgütü gibi kültür ajanlarıyla İslam üzerinden kin ve fitne tohumları atıyor, kese doldurmak ve koltuğa oturmaktan başka kaygısı olmayan birileri de onlara gönüllü yataklık yapıyorlar…
Kendilerini liberal ve demokrat sayan, sol adına nutuklar atmış birileri de bu çevrelerle kol kola girerek Cumhuriyet’in temellerine saldırıyor…
Yakın tarihimizin acılarını ve karanlık günlerimizi bu şaşkınlıklar hazırladı. Bağışlanması mümkün olmayan ihanetler gördü bu ülke…
Görev, bu çirkin olayların arkasındaki gerçeği sorgulamayı görev edinmiş, çıkar ve iktidar heveslisi olmayan dürüst, namuslu insanlara düşüyor.
Yolumuz iyilikten, güzellikten, helal ekmek yemekten, alnı temiz yaşamaktan ayrı düşmesin dostlar;
Bizler çoğunluk olan yetim yıldızlarız ve barıştan, kardeşlikten yanayız; yeter ki, seslerimizi ve ışıklarımızı birleştirmeyi başaralım… Gününüz aydın olsun…
Eylül 2018, Alper Akçam
Yorumlar 2
Kalan Karakter: