"10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü`nü her yıl bir bayram olarak kutlarken, son yıllar da sadece üzüntü ile ve özleyerek, buruk, sönük bir hava içerisinde kutlanmaya başladı."
Basın emekçileri, 1961 yılından beri kutlanan 10 Ocak Çalışan Emekçi Gazeteciler Günü`nü AKP’nin basın ve daha birçok emekçinin kazanılmış haklarını ellerinden zorla alınmaya yönelik olarak, IMF’nin emriyle hazırladığı ve TBMM’den geçirmeye çalıştığı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası(SSGSS) yasa tasarısının tehdidi altında geçirdi.
Kutlamada; Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Nazmi Bilgin, "gazetecilerin yıpranma tazminatının Avrupa Birliği(AB) kriterleri bahane edilerek yok edilmeye çalışıldığını" dile getirdi.
Yine İstanbul Gazeteciler Derneği(İGD) Başkanı Engin Köklüçınar; “İstanbul`un sis altında kaldığı gibi gazeteciler de bugün sis altında. Biz 10 Ocak tarihini gazetecilerin üzerindeki bu sisi kaldırmak için bir araya geldiğimiz gün olarak kabul ediyoruz” dedi. Köklüçınar, gazetecilerin basın ve toplum yaşamı içinde her geçen gün yalnızlaştırıldığını üzülerek dile getirdi.
Şimdi Dünya’nın birçok ülkesinde Gazetecilik mesleği onurlu, saygın ve halen 4. kuvvet olarak görevini yaparken, tarihin her döneminde Türk Halkının gözü, kulağı, gür sesi olan medya siyasete yön verme, ülkeye yön verme, hükümetler kurma ve düşürme, haksızlıklara karşı çıkma, yolsuzlukları kamuoyuna aktarıp suçluları adalete teslim etme, güçlüye göçsüzleri ezdirmeme gibi çok önemli görevlerini yerine getirirken 4. kuvvet olarak yerini uzun yıllar korumuştur.
Medya gücünü ne zaman kaybetmeye başladı
Türkiye Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Metin Göktepe gibi gazetecileri mafyaya ve çetelere karşı koruyamamış. Bu değerleri kaybettikten sonra gazetecilik 4. kuvvet olarak yerini yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştır.
İşadamları, şantaj ve tehditlere Medya aracılığıyla para kazanma yolunu öğrendikten sonra özelikle basından gelmeyen, habercilik kültürü olmayan, servetle haberleri kolayca değiştiren cüzdanı vicdandan üstün tutan medya patronları kamuoyu desteğini alamayınca da habercilik yol haritasın kaybetmeye başlamış. Hele Haberleri yırtılıp atılan gazetecilerin kalemleri kendi patronları tarafından kırılmaya başladığı dönemlerde medya, asli görevine aykırı hareket edince medya inandırıcılığını ve halk desteğini iyice kaybetmeye başladı.
En önemlisi ise Patronlar tarafından yayınlanmayan haberler ise, çalışan gazetecileri mesleğinden soğutmaya, uzaklaştırmaya başlayınca haber kaynaklara azalmaya başladı.
Son yıllarda Büyük rantlar dönmeye başlayınca habercilik anlayışından uzaklaşan Türk Medyası, işi tamamen ticarete dökünce tava tencere satmaya başladı.
Bu olumsuzlukları içinde vicdanlarını kirletmek istemeyen gazeteciler, çalıştığı medya guruplarından birer birer ayrılıp köşesine çekilmeye başladılar. Habersiz kalan Medya (B) planını devreye sokarak ajansların haberleriyle günü kurtarmaya çalışınca, yeni haber anlayışıyla Türk halkı idare delmeye çalışıldıysa da halk arasında medya rant peşinde dedikodusu medyayı büyük bir oranda halk arasında yıpratmıştır.
Gelelim yerel basına, çeşitli imkansızlıklara, baskılara rağmen, başarıyla ayakta durabilme gücünü göstererek büyük bir özveriyle yerine getirmeye çalıştıkları kamu hizmeti yapmanın gayreti içinde olup hassas, ciddi ve önemli konularda gündem oluşturabilen, hiçbir tesir altında kalmaksızın görevlerini tarafsız, güvenilir ve objektif olarak yürütmeye çalışan gazetecilerin yerel yönetimler tarafından çalışmaları özgür habercilikleri zaman zaman engellenmiştir.
Toplumun bilgilendirilmesi, ışık tutulması, ülke yararına yönlendirilmesi ve aydınlatılması gibi kutsal bir görevi yerine getirmekte olan yerel basınımız, Arazi mafyalarıyla ortak çalışan belediyeler haklarında yazı yazan gazeteleri belediyeye sokmadıkları gibi, ortak ihale koşturdukları Mafya bozuntusu Müteahhitleri, Gazetecilerin reklâmlarını kesmiş, uslanmayan gazeteciler tehdit edilmiş, çok ileri giden gazeteciler de dövdürülünce ve bu baskı yöntemlerini her gün artıran yerel yönetimlerin baskısı sonucu dinamik gazetecilik kültürü gelecek kuşaklara taşıyacak bütün kalemleri kırmak için büyük gayret göstermektedirler..
Gazetecilerin, reklam şantajlarıyla haber yapma özgürlüklerini elinde almaya başlayan yerel yöneticiler, insani ölçüde çalışabilmesi ve kamuoyunun sesi olma görevini başarıyla yerine getirebilmesi, çaba gösteren bir fikir işçisi, basın çalışanlarının Hiçbir ekonomik olanaklar sağlanmadığı gibi AB projesinin ön gördüğü şekilde her kıraathaneye 3 yerel gazeteye üye olma zorunluluğunu dahi uygulamaya sokmayan da belediye başkanları. Basının dostu ve gazetecileri çok sevdiklerini bar bar bağırmaktadır.
Şimdi, İletişim ve basın özgürlüğünün, bütün hak ve özgürlüklerin garantisi ve güvencesi “Gücünü Halktan alan ve halkımızın sağlam kaynaklardan tarafsız haber alma hakkını kullanmasını sağlayan ve toplumdan gelen istekleri yansıtma görevini üstlenen yerel gazetecilerin kalemini kıran, gazetecilik mesleğini yapmasını engellemek için çaba gösteren belediye başkanları Yılda bir kez 10 Ocak’ta basına şirin görünmek için gazeteciler gününü kutlarlar, peki hangi yüzle…