Zübük Ardahan’a gelmeden namı çoktan gelmişti.
ZÜBÜK –1
Ardahanlılar sabah davul zurna sesleriyle uyandılar. Her sokakta bir davul zurna çalıyor ve bazı oyun bilenler tek bar oynuyor, bazen çocuklar eşlik ediyorlar. Bazen davulcu ara veriyor bağırıyor:’’Duyduk duymadık demeyin! Devlet büyüklerimiz Ardahan’ı kurtarmak için Zübük Ağamızı gönderiyor. Zat-ı âlileri bugün gelecek ve şehir stadında bir konuşma yapacak. Ardahan’ı nasıl kurtaracağını anlatacak Bütün ahali davetlidir, duyduk duymadık demeyin’’ diyor tekrar davulunu çalmaya başlıyordu.
Ardahan henüz il olmuş, bir hareketlilik göze çarpıyordu. Devlet, il olan ilçelere ne kadar yardım veriyor kimse bilmiyordu. Zübük gelmeden,bütün hazırlıklar tamamlanmış, karşılama heyetleri kurulmuştu.Döviz ve pankartlar da unutulmamıştı haliyle.. ‘’Zübük gelecek Ardahan kurtulacak’’, ‘’Zübük gelecek göç duracak, Çocuğun iş bulacak’’, ‘’Ardahan’ın her sokağına bir fabrika yapılacak’’, “Ardahan’a Üniversite yapılacak’’, ‘’Türkiye seninle gurur duyuyor. ZÜBÜK AĞAM’’ diye yazıyordu pankart ve dövizlerde. Zübük’ün yandaşları, onun devlet büyükleriyle çektirdiği fotoğrafları büyütmüş, Zübük’ün büyüklüğünü anlatırken ‘’Yarının başbakanıdır, cumhurbaşkanıdır’’ onu yere göğe sığdıramıyordu diye halka onu telkin ediyorlardı... Zavallı Ardahan halkı, bu güne kadar ne bir Zübük görmüş, ne de bir Zübük Ardahan ve ilçelerinden gelip geçmiş. Zübük öylesine gizemli, öylesine bilinmez bir yabancı terim ki, sadece Aziz Nesin’i okuyanlar ve Kemal Sunal’ın filmini izleyenler bilir ve tanırdı Zübüğü bu bahtsız ve şirin yörede…
Zübük’ün yandaşları, bir ay boyunca gece gündüz demeden Ardahan’ı Zübük’ün resim ve pankartlarıyla donatmışlardı. Koskoca şehir Zübük’le yatıp, Zübük’le kalkıyordu. Köylerden akın akın gelen insanlar onun heyecanını yaşarken bu ‘’büyük kurtarıcı’’olarak lanse edilen kişiyi görmek için adeta can atıyorlardı. Umutsuz ve yoksul köylüler ineğini, danasını, koçunu veya bir koyununun kulağından tutmuş şehre getirmiş.’’Büyük Kurtarıcı’’Zübük Ağa’nın kendilerini kurtaracak olmalarının verdiği umutla, onun önünde hayvanlarını kesmek için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı.
Bugüne kadar kandırılmayan Ardahan halkı, Zübük için çok farklı konuşuyor ve düşünüyordu. Onu büyük bir kurtarıcı olarak görüyor, bu güvene istinaden de Zübük Ağa, yapacaklarını mebus olmadan pankartlara yazıyor, fotoğraflarını yollara asıyor, ‘’Hareketin olduğu yerde bereket olur’’diyen köylü “Zübük” diyor başka bir şey demiyordu. Son gün bütün hazırlıklar tamamlanmıştı.. Kesilecek hayvanlar süslenmiş. Kurbanları kesecek olan kasaplar beyaz elbiselerini giymiş Zübük’ü bekliyorlardı.
Zübük çok kilolu olduğu için onu taşıyacak iki Kırkpınar başpehlivanı tutulmuş, Zübük şehre geldiğinde onu omuzlarına alıp stada kadar taşımaları için pehlivanlara iyi bakılıyor, Zübük’ü taşırken güçleri kesilip yere düşmesinler diye. Güngör Odabaş’ın Lokantası’nda tatlı ve etli yemekler yediriyorlardı Taksici ve minibüsçülere, paralar verilerek insanları köylerden şehre getirmeleri sağlanıyordu.
Arabasını ne kadar çok köylüyle doldururlarsa aldıkları ücrette ona göre artıyordu şoförlerin. Bütün hazırlıklar tamamlanmış ve ahali bu ‘’Büyük kurtarıcı’’yı karşılamak için şehrin girişinde bekliyorlardı. Zübük’ün yandaşları bütün şehri balonlarla süslemiş.. Ardahan’da balon şişiren makine sı olmadığı için, balon şişirmekten çocukların dudakları, dilleri şişmişti.. Zübük, şehre gelmeden bürokratları tehdit etmeyi de ihmal etmemiş, ‘’Beni karşılamaya gelmeyen memur ve bürokratları Hakkâri’ye süreceğim ‘’demişti. Yazıyı alan bürokratlar birer araba tutmuş, daireleri kilitlemiş, Zübük’ü alkışlayıp gözüne girmek için hazır kıta yol kenarında bekliyorlardı.
Halkla beraber şehrin sokaklarında aşağı yukarı koşup duruyorlardı. Kurtuluş Savaşı’nda Ardahan’a gelen Kazım Karabekir Paşa, Deli Halit Paşa’yı bile böyle bir şatafatla karşılamamışlardı. Cumhuriyet’ten sonra Ardahan il olarak böyle bir heyecan, coşku görmemişti. Zübük’ün yandaşları biraz korku, biraz saygı, bütün şehir üzerinde enteresan bir hava estirmişlerdi. Herkes Zübük’ten bir şey bekliyor, siyasetçiler korkuyor, bürokratlar sürülme korkusu ile uyku uyuyamıyorlardı.
Hasköylü deli Hemme kalabalığı yarıp Zübük’ün bir adamına yaklaşıp ‘’Zübbük emmi para dağıtıyormuş. Muhtarlar almış bende almak istiyorum. Beni ona götürür müsünüz? ‘’deyince muhtarlar hemen ortadan kaybolmuştu. Her kafadan bir ses geliyordu. Cami hocası, Zübük’le ilgili merakını okul müdürüyle gidermeye çalışıyordu. Müdüre dönüp: “Müdür bey, bu Zübük nasıl bir adam? Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı, Başbakan’lık veya bakanlık yapmış mı? Yoksa bir pir mi, şeyh mi, padişah torunu mu? Müdür bey bu Zübük kimdir?” demişti. Müdür de bunun üzerine,‘’ Zübük denilince Aziz Nesin’i tanırım ben de. Kemal Sunal’ın oynadığı filmde halkı kandıran, dolandıran, dalga geçen Zübük’ü tanırım. Başka da Zübük Mübük tanımam hocaefendi’’ demişti. Zübük gelmeden, yandaşları mikrofonu ellerine alıp beklemekten yorulan Ardahanlılar’a ‘Büyük kurtarıcı’larını anlatırken yere göğe sığdıramıyorlar, ‘’Zübük büyük adam.
Bütün devlet adamları onu sever, onun korkusundan Ardahan’a büyük yatırımlar, fabrikalar, okullar yapacaklar Ardahan kurtulacak.’’diyorlardı. Artık Zübük, Ardahan için bir kurtarıcı, Allah tarafından gönderilen bir ermiş gibi lanse edilmişti. Şairin dediği gibi “ En büyük mutsuzluk yalnızlıktır. Fakat en büyük mutsuzluk umudun tükenişidir.” İşte Zübük Ardahanlının umudunun tükendiği bir anda ortaya çıktığı için halk sahiplenmişti. Yaşlı Mehmet amca içini çeke çeke şöyle mırıldanıyordu.. ‘’Hele işe bakın! Demek Ardahan’da adam kalmamış, bu Zübük kurtaracakmış. Şimdi bu Zübük Ardahan için bir umut, kurtarıcı konumuna gelmiş, başka çaremi var? Beceriksiz siyasetçiler meydanı Zübük’e bırakınca boşlukta böyle Zübük’ler tarafından doldurulmuş.
Daha Zübük Ardahan’a gelmeden yeni doğmuş bebeklere, gelinler onun ismini koymaya başlamışlar, işi bu sosyal devletin Ardahan’da olmadığını, koskoca Ardahan’ı elinde sihirli değneği olan Zübük’ün kurtaracağına herkes inanmış durumda. Doğru, başlar ayak, ayaklar baş olunca bu memlekete daha çok Zübük gelir yalandan kurtarır gider.’’diyordu Ardahanlı gazeticiler, Zübük’ü İstanbul’dan tanıyor ve onun İstanbul’daki çalışmalarını bir zaman haber yaptığı için Ardahanlıları nasıl parmağında oynattığını iyi biliyordu.
Zübük Sefaköy’de kurucusu olduğu Hemşehri Derneğini kullanarak önce İstanbul İlçe Teşkilatı’nda siyasete başlamış, buradan dengesiz hareketleri ve söylediği yalanlar yüzünden Belediye Başkan aday adaylığını kaybedince hemen istifa etmiş başka partiye geçmiş, buradaki bakan hemşehrisi, ‘’Buralarda senin gibi adamlar siyaset yapamaz! Git gariban Ardahanlılar kirlenmemiş, saf temiz insanlar, tam sana göre ‘’demiş ve Ardahan’a göndermişti. Gazeteciler bunu bildiği için hemen manşet atmıştı. ‘’Gitti!.. Gitti! Ardahan gitti!’’ diye sekiz sütuna bir manşetti bu..’’Bu Zübük Ardahanlı değil, Şavşatlı’dır. Bunun niyeti milletvekili olmak. Ardahan’a girerse kimse çıkaramaz. Ardahan’ın başına bela olacak. Ardahan geri gidecek… Kirli siyaset yapacağı için işsizlik artacak, bunun yüzünden Ardahan boşalacak. Bu Zübük, sanıldığının aksine gudumsuz bir adamdır’’ diye yazan gazeteyi Zübük’ün kiraladığı adamlar toplayıp yırtıyorlardı.
Bütün bu olan bitenlere Ardahanlılar seyirci kalmışlardı. Ancak gazetecilerin pes etmeye niyeti yoktu. “Bekleyin görün, bu Zübük hepinizin yüzünü gözünü yırtmaya başlayacaktır.’’diyordu. Zübük’ten sonra herkesin pabucu dama atılmıştı. Kimse Ardahan’ın ileri gelenleriyle ilgilenmiyor, çoğu kez görmezden geliyorlardı. Siyasetçiler ise Zübük’e gösterilen aşırı ilgiden rahatsız, ağızlarını bıçak açmıyor, parti binalarından dışarı çıkmıyorlardı. Zübük Ağa’nın ayağı toprağa bastı. Kars Havalimanı’nda bir karşılama töreni hazırlıkları vardı ki; insanlar karınca gibi bir o yana bir bu yana heyecanla koşuşturuyor, arada bir uçağın ineceği alana bakıyor, uçağın inmesini heyecanla bekliyorlardı. Zübük’ün konvoyu havalana giderken Kars’ın içinde de dolaşıp tozu dumana katıyorlardı.
Kars’ın önderleri Kars halkına, ‘’Yıllardır böyle bir karşılama görülmemiştir Bu adam şeyh de olabilir ‘’demişlerdi. Onlar da Zübük’ün konvoyunun arkasından gidiyorlardı ve Kars için de bir şeyler istemek için ayrı bir grup oluşturmuşlardı. Karslılar Zübük’ü kapmak için biraz daha uyanık davranıp yollara kırmızı halı döşemişler “Zübük ağa Kars’ı da kurtarsın” diye pankartlar asmışlardı. Uçak inince sloganlar atılmaya başlandı. Davullar ve zurnalar çalıyor..Ortalığı bir birine katıyordu.
Zaman zaman Karslılarla Ardahanlılar arasında Zübük’ü paylaşma tartışmaları çıkıyor. Kimi zübüğe sarılıyor kimi eğilip zübüğün bastığı toprağı öpüyordü. Zübüğü kapmak isteyen Karslılar ve Ardahanlılar arasında çok çekişme olunca, Zübüğün önce çekitini, gömleğini ve atletini çeke çeke yırtınca, Zübüğün büyük göbeği ortaya çıktı. Artık Kars Havalimanında Zübük rüzgârı esiyordu. Sonunda Zübük eğilen iki delikanlının omuzlarına bindirildi ve Karslılara bir konuşma yaptı.
Havaalanında yer yerinde oynuyordu. Halk,bu güne kadar böylesine içli bir konuşma dinlememişti ve bu konuşmanın ardından Zübük’e aşık olmuşlardı ‘’Karslılar kendi aralarında ‘Kurtarırsa bu memleketi bu adam kurtarır’’ diye mırıldanmaya başlamışlardı. Konvoy Kars’tan Ardahan’a hareket edince, Karslı hanımlar arkasından kovalarla su dökmüş, ancak gazeteler Zübük’ün gelişine pek sevinmemişti.’’ Aye bu köpeoğlu hardan geldi. Hamamımızın suyu bitifti’’diyorlardı. Bütün Karslılar, Çobanoğlu’nun “Bir hışımla geldi geçti peh peh peh Kiziroğlu Mustafa Bey hey hey heeey Şu dağları deldi geçti Ağan kim paşan kim Hanım kim nigar kim Kim kim kim kim Kiziroğlu Mustafa Bey bir beyin oğlu zor beyin oğlu Ah onla sırdaş olaydım peh peh peh Anadan onbeş olaydım hey hey heeey Ben onla kardeş olaydım Ağan kim paşan kim Hanım kim nigar kim Kim kim kim kim Kiziroğlu Mustafa Bey bir beyin oğlu zor beyin oğlu Hay edenden haya tepe peh peh peh Huy edenden huya tepe hey hey heeey Köroğlunu suya tepe Ağan kim paşan kim Hanım kim nigar kim Kim kim kim kim” Kiziroğlu Mustafa Bey bir beyin oğlu zor beyin oğlu türküsüyle Zübüğü Ardahan’a yolcu ettiler. Zübük’ün namı kısa zamanda Köroğlu’nu geçmişti. Herkes bir torpil için Zübük’e yaklaşmak, elini tutmak, fotoğraf çektirmek için birbirini eziyordu. Zübük Ardahan’a gelene kadar bütün köylerde önü kesilmiş, kurbanlar kesilmiş, misafir edilmek istenmişti. Zübük bu ilgi karşısında herkesi kucaklamış, o köyleri nasıl kurtaracağını anlatmış işsiz gençlere de iş sözü vermişti. Arada bir çocuklara paralar dağıtıp onlarında gönlünü feth etmişti. Herkes kıbleye dönüp ‘’Allah’ım sen Zübük Ağamızı başımızdan eksik etme’’ diye dualar etmeye başlamışlardı.
Müjde!.. Müjde!... Zübük Ağamız geldi. Zübük’ün Ardahan’a gelişi müjdelenmiş, bütün Ardahan ayağa kalkmıştı. Aylardır gözü yolda olan Ardahanlılar, kadın, kız, yaşlı, genç herkes karşılamak için yollarda… Zübük’ü yakından görmek için bir birileri ezip geçiyorlardı. Ardahan girişinde büyük bir kalabalık göze çarpıyordu, sloganlar birbiri sıra patlıyor “Zübük gelecek Ardahan kurtulacak!” “Türkiye seninle gurur duyuyor” Yer gök inliyordu. Para dağıtılan çocuklar ufak pankartlarla yürüyüş yapıyorlardı. Kurbanlar kesiliyor, hayvanların böğürtüsü yeri göğü inletiyordu. Ardahan sokakları kan revan içinde. Pehlivanlar Zübük’ü arabadan alıp o kalabalığın içinden kürsünün yanına kadar getirmişlerdi. İki Kırkpınar güreşçisi öyle terlemişlerdi ki. Ter kokusundan kimse yanlarına yaklaşamıyordu. Zübük gerile gerile mikrofona gelmişti. Beş dakika konuşmadan bekledi ve herkes nefesini tutmuş Zübük’ün konuşmasını bekliyorlardı.
Zübük bir mebus gibi konuşmaya başladı. Alkışlar tezahüratlar arasında konuşması sürekli kesiliyordu. Zübük daha heyecanlı ateşli konuşuyor, ‘’Değerli canlarım! Ben bu memleketi kurtarmaya geldim. Benden önceki siyasetçiler beceriksiz basiretsiz adamlardır. Ardahan’a hainlik etmişlerdir. Benim canlarımın Batı’daki insanlardan farkı nedir? Ben yarın erkenden Ankara’dan getirdiğim su motorunu alıp, köylerin yolunu tutacağım ve suyu olmayan köye su, köprüsü olmayan köye köprü, yolu olmayan köye yol, okulu olmayan köye okul, sağlık ocağı olmayan köye sağlık ocağı, fabrikası olmayan İlçelere birer fabrika, Ardahan’a üniversite yapıp sizi bu sefaletten, yoksulluktan çaresizlikten ancak ben kurtaracağım’’ “Sayın Ardahanlı hemşehrilerim! Sizi canım kadar seviyorum.
Ben sizin hizmetkârınızım. Ardahan artık dünya şehri olacak yarından tezi yok bütün caddeler şantiyeye dönecek. Sn. Başbakan arkadaşımdır sözünü aldım. Bütün banka borçlarınızı sileceğim’’ diyor, borçlu köylü alkışlıyor. Zübük ilginin karşısında adeta feryat ediyordu. 4 ay sonra olacak genel seçimlerde kendisini garantilediğini anlayınca içinde gizlediği milletvekili adaylığını açıklamış oldu. Alkış alkış alkış Mustafa KÜPELİ mustafakupeli36@gmail.com
DEVAM EDECEK, BEKLEYİN!