Manhattan’da, dünyanın eğlence merkezi Brodway’in yanı başında bir salondaki şov çılgınca alkışlarla kesiliyor. Siyahi bir anne sahnede şarkı söyleyen kızı için bildiğiniz ‘zılgıt’ çekiyor. Program sonu, ‘Neden Türk okulu?’ diye soruyoruz. Heyecanla ve hiç düşünmeden şu cevabı veriyor: “New Jersey’deki Pioneer Academy of Science devlet okullarına göre daha fazla fırsat veriyor.”
Türklerin Amerika’ya geliş tarihi ve sonraki dönemdeki göçler hakkında kesin bilgiler bulunmuyor. 1960 sonrası, çeşitli tarihlerde göçler sürüyor. Amerika’da Türk toplumu adına ne oldu ise son 10 yılda oldu. New York, New Jersey gibi eyaletlerde açılan Türk Amerikan özel okullarının yanı sıra pek çok eyalette kültür merkezleri, diyalog dernekleri kuruluyor. Manhattan’daki Türk Kültür Merkezi, her yıl onlarca kültür-sanat etkinliği düzenliyor. Beyaz Saray’ın en stratejik 5 dil arasında saydığı Türkçe, Türk Kültür Merkezlerinde Amerikalılara ders olarak okutuluyor.
Türk Kültür Merkezi’nin organizasyonu sayesinde bir grup gazeteci New York’ta başlayan, Boston ve Washington’la devam eden bir haftalık gezide Türk toplumunun iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmek için verdiği çabaya şahit oluyoruz. Kongre’de milletvekili ve senatörlerle görüşmeler yapıyor, onların Türkiye’ye verdiği önemi birinci ağızdan dinliyoruz. Boston’da Harvard Üniversitesi ve Washington’da Middle East Enstitüsü’nün Türkiye konulu panellerine katılıyoruz.
Amerika’da ‘Bütün politikalar lokaldir’ diye bir söz var, Türkler bulunduğu bölgelerde mahalledeki komşularından başkana, milletvekili ve senatöre, dinî liderlere, etnik topluluklara, milletlere çok geniş bir yelpazede ilişkiler kurmuş ve bunu geliştiriyorlar. Türk okullarında sadece Türkler okumuyor. New York’ta yeni binasına taşınan Amerika’daki ilk Türk özel okulu Amity School’un müdürü Cengiz Karabekmez, “Beş dinden öğrencilerimiz var.” diyor. Türklerin en çok yaşadığı eyaletlerden New York’un Brooklyn Belediye Başkanı Marty Markowitz, elinde Türk bayrağı ile karşılıyor. Türk gönüllülerinin kurduğu sıcak temas ve Türkiye izlenimlerini anlatıyor; “Amerika’nın Türkiye büyükelçisi olmak istiyorum.” diyor.
Türk derneklerinin yaptığı Amerika çapındaki en büyük etkinliklerden biri çeşitli eyaletlerde düzenlenen büyük fuarlar. Diğeri eyalet başkentlerinde verilen dostluk yemekleri. Başkent’in göbeğindeki Turkic American Allience’ın başkanı Faruk Taban, 50 eyaletten 45’inde etkinlik düzenlediklerini söylüyor. Türkiye gezilerine 3 yıl içinde 500’e yakın milletvekili ve senatör götürülüyor. 6 merkezde festivaller düzenleniyor. Los Angeles’deki festivali geçen yıl 40 bin kişi ziyaret etmiş. Anadolu’dan gelen Ermenilerin de yaşadığı bu bölgede ilginç buluşmalar oluyor. Bazı Ermeni dernekleri tepki gösterse de özellikle ilk kuşak ve onların çocukları uzatılan eli havada bırakmıyor. New York’ta da Yahudi okulları ile ortak projeler üzerine çalışılıyor. Türk öğrenciler İslam’ı, Yahudiler ise Judaizmi anlatıyor. Özellikle iki dinin ortak noktaları öğrenciler tarafından keşfediliyor. Bu çalışma Washington’un da dikkatini çekiyor; önümüzdeki aylarda başkentte bir sunum yapılacak.
Washington’da Middle East Enstitü-sü’nün (Center for Turkish Studies) düzenlediği The National Press Club’deki panele, diplomatlar, akademisyenler, gazeteciler, düşünce kuruluşlarının temsilcileri büyük ilgi gösteriyor. Türk Amerikan ilişkileri masaya yatırılıyor. Türkiye üzerine Ankara’da duymaya alışık olmadığımız ülkenin gelişimi, potansiyeli ve güçlü geleceğine ilişkin cümlelere şahit oluyoruz. Tabiî ki bölgede yükselen Amerikan düşmanlığı, İsrail’le Türkiye’nin kötüye giden ilişkilerindeki kaygı da dile getiriliyor.
Amerika’ya çok ciddi bir Türk beyin gücü var. Ülkenin eğitim başkenti Boston’da çeşitli üniversitelere giden Türk öğretim üyesi ve öğrenci sayısı 5 bin 500’ü geçiyor. Önemli buluşlara imza atan Türk bilim adamlarının sayısı artıyor. Barış Adacıkları Derneği (Peace Islands Boston) Türkiye’den giden öğrencilerin ilk duraklarından biri. Başkan Birol Öztürk, Türkiye’de son yıllarda bilime verilen önemin beyin göçünü önümüzdeki yıllarda tersine çevirebileceğini söylüyor.
Amerika’da ekonomik olarak elbette büyük bir güç değiliz. Her eyalette küçük çapta diyebileceğimiz işletmeler çeşitli sektörlerde çalışan ve yanında yüzlerce kişi çalıştıran Türkler var. Büyük şirketler ekonomik ilişkileri istenen düzeye çıkaracak ataklar yapabilir. Tuskon, bazı eyaletlere Türk iş adamlarını götürüp yatırım fırsatları sunuyor. Derneğin Washington Temsilcisi Hakan Taşçı, “Bu çabalar bugünden yarına amacına ulaşabilir.” diyor.
11 Eylül 2011 terör saldırısından sonra yükselişe geçen İslam fobisi problemi ise hâlâ sürüyor. Son anketlerde yüzde 40 gibi oranda Amerikalı, İslam’dan korkuyor. Bu korkuyu da medya körüklüyor. Türklerin kendilerini anlatma çabaları İslam fobisi için de bir dalga kırıcı olabilir. Türkiye’ye götürülen Amerikalı gazeteciler, yazar ve akademisyenlerin özellikle bakış açısı değiştiği gibi Türkiye ve Türk İslamını her platformda anlatarak korkuları dağıtıyorlar. Türkiye’nin demokratikleşme çabalarının yine belli merkezler tarafından ‘ülke diktatörlüğe gidiyor; gazeteciler, askerler tutuklanıyor’ gibi tamamen tek taraflı bir şekilde propaganda faaliyeti ile anlatılması kafaları karıştırmış. Türkiye’nin darbelerle hesaplaşmadan demokratikleşmesi mümkün olmadığı gibi halkın taleplerine cevap veremeyen hiçbir partinin iktidar olma şansının bulunmadığını anlatmak gerekiyor. Yakın siyasi tarihimiz, statükoya kayanların yok olma örnekleri ile dolu çünkü.
Amerika başkanlık seçimi arefesinde. Ülkedeki en önemli gündem maddesi kimin başkan olacağı. Anketlere göre Barack Obama, Cumhuriyetçi aday Mitt Romney’in bir-iki puan önünde görünse de şansı ekonomideki olumlu gelişmelere çok bağlı. Manhattan’da görüştüğümüz Türk ekonomistler, 4 yıl önce başlayan ekonomik krizin 4 milyon insanın evini kaybetmesine sebep olduğunu, önümüzdeki yıllar içinde 4 milyon Amerikalıyı daha aynı akıbetin beklediğini anlatıyor. JP Morgan’da çalışan Mehmet Özhabeş, seçimlerin yapılacağı kasıma kadar ciddi bir kriz beklemiyor ve sürpriz bir gelişme olmazsa Obama’nın ikinci dönemde de başkanlık koltuğuna oturacağına kesin gözü ile bakıyor. Washington’da Amerikalı politikacılar ile düşünce kuruluşu yetkilileri, Obama’nın özellikle Suriye konusunu Türkiye’ye bırakmasının arkasındaki sebebin de seçim süreci olduğunu anlatıyor.
Türkiye bölgesinde yükselen bir güç olarak Amerika, Çin ve Rusya gibi ülkelerde de varlığını hissettirmek zorunda. Küçük ancak dünya siyasetinde etkili ülkeler bunu Amerika’daki güçlü lobileri ile gerçekleştiriyorlar. Türkiye’nin 10 yılda aldığı mesafeyi gelecek on yıl içinde daha da ileriye taşıyacağı kesin. Ancak bunun ivmesi bugünkü çabaların devamına bağlı. Türk büyükelçiliği yetkilileri de Türk gönüllü kuruluşlarının çabalarından memnun.
New York’taki göçmenlerin ilk durağı olan Ellis adasındaki kayıtlar arasında Türk izleri aradık ancak bulamadık. Osmanlı coğrafyasından gelen Müslümanların tek tük isimlerine rastladık. Amerika’ya 50 yıl önce gelen Türkler, İngilizce bilmedikleri ve yalnız kaldıkları için büyük travmalar yaşadı, çoğu kaybolup gitti. Her milletin Amerika’da bir göç hikâyesi var. Bir gün Türk toplumunun hikâyesi de yazılacaksa, pek çok girişimin şu son on yılda hayata geçirildiği kayıtlara geçecek