###30 Eylül’de imza günü yapılacak
Göle’li hemşehrimiz Olcay Kasımoğlu yeni kitabı için tanıtım ve imza günü 30 Eylül 2012 Pazar günü, saat 13.15’te, Bakırköy sahil yolu, Kenedi Caddesi. No:27’de, Ziya Türkü Evi (Konferans salonu) yapılacak
###Kasımoğlu Şairleri Yazarları davet etti
“Yüreğimde Sakladığım Son Sözüm” adlı kitabın İmza gün hakkında gazetemizin soruların yanıtlayan Şair Olcay Kasımoğlu;
düzenlenen imza gününe tüm kitap ve şiir severleri davet eden Olcay Kasımoğlu daha sonra İstanbul’un bir çok ilçesinde de imza günleri düzenleyeceğini kaydetti…
Şair Olcay Kasımoğlu’nu biraz tanıyalım
Kimlik kayıdında doğum tarihi 28.02.1969'u gösterse de, annesi temmuz ayı yağmurlu bir yaz akşamın da doğduğunu söyler.
İlkokul, orta, lise öğrenimini Ardahan Göle'de bitirdi.
Üniversite içinİstanbul’a geldi. Marmara üniversitesi sağlık birimleri (Hemşirelik) bölümünü okudu.
Kendini anlatırken; yaşamın zor koşulların da düşlerin gücünü keşf etti. Kalabalık bir aile içinde geçen çocukluk yılların da düş kurmayı öğrendi.
Gençliğinde düşlerinin peşine düştü çoğu zaman zorluklar bedenini istila etse de hiç vazgeçmedi.
Zaman oldu, oda yalancı baharlara aldandı.
Esrik bir ruhla sevimli aptal aşıklar gibi dolaştığı yerler de kendini buldu. En çokta insanların sızlayan yerinden sevmeye çaba gösterdi. Nedendir bilinmez hep acı çekenlerin yanında kendini buldu.
Ne zaman kendine dönse, muhakkak bir çıkmaz yol çıkar ve dolanır, dolanır sonra kendine çıkardı. Kendine çıkan yollar da hep mücadele ve sabır vardı. Sanki hayat kendi rönasansını ona hep mücadele den yana çizmişti.
Fikir bahçesinin kendine açtığı zamanı hatırlamıyordu, kendini bildi bileli fikir bahçesine yolunu çizmişti.
Edebiyatın kapılarına adım attığından beri de; şiirin ve yazı yazmanın gönül sırdaşlığını keşf etmişti, biliyordu söz derinler de ve en çok yaralar da bu derinler de köze dönerdi.
Artık yazının ve şiirin yolcusuydu.
Aşka, insana,doğaya ve kendine duran...
Artık baktığı herşeyin iç yüzünü görmeye başlamıştı. Kelimelerin içlerine sakladığı arka odalar da dolaşmayı öğrendi. Bir gülümsemenin, tatlı bir sözün en katı kalplerde ki değişimini gördü.
Nice insan yüreğinin, hiç öpülmemiş, sevilmemiş olduğuna şahit oldu. Mesleği gereği çok insan tanıdı ve hayatlarının görünmeyen taraflarına şahit oldu. Dünyaya gelen bir çok çocuğun ilk nefeslerini içine çekti.
İnsan hakları bildirgesi”ni okudu, Kuranı-kerimin mealini, tevrat, incil, zebur, siyası, toplumsal içerikli birçok kitap okudu. Kitapların insanı nasıl silkelediğini, yeni bakış açıları kazandırdığını ve kendiyle yüzleştirdiğini gördü, okumanın gücüne inandı.
En çokta şiirle geçirdiği saatler kısa, şiirden uzak geçirdiği dakikalar uzun geldi.
Yazarken içinde ki duyguları telden, süzgeçten geçirdi. En namahrem duygularını sınava çekti.
Hayatın da yaşadığı hiç bir şeyden pişmanlık duymamayı öğrendi.
Yanlış seçim ve sonuçlarını yaşamak akabinde yaşadığın üzerin den tecrübe ve deneyimin olmazsa olmazlarını öğrendi. Ve geçmişini bir “öğretmen” olarak kabul etti.
Henüz cevaplayamadığı birçok soru olsa da yaşamın aydınlığın da insanlara durmayı seviyor.
Yaşamın çok özel bir hediye olduğuna, yaşanması gerektiğine, yaşı kaça vurursa vursun yüreğindeki çocuğa inanıyor. Çocukluğunda ki yaylaların serin esen rüzgarlarını, ilkbahar da açan kardelenleri ve yere uzanıp gecenin karanlığın da kendine seçtiği yıldızın yüreğine göz kırpan dostluğunu özlüyor.
Şimdiler de en büyük hayalı; Savaşsız bir dünya ve açlıktan ölmeyen çocuklar ve şiddetin olmadığı mutlu yuvalar, insan olmanın erdemine yakışır bir dünya düzeni.
İlerde sallanan bir koltukta, denizin karşısında dalıp gideceği günler.!..
Zamanın ilerisinde bir yerde düş dünyasının konukları arasında kalbinin eşini görmek istiyor.
Sevimsiz duyguları darağacına asacağını ve bu yaşamdan çıkaracağını söylüyor.
Yaşamda ki yükü ağır; içine süzüldüğü dünyanın eşit olmayan dengelerine ve doğuştan verilen hakların sadece fikirden yoksun, paradan zengin insanların elinde olmasına çok kızıyor.
Yaşam hakkının, haktan anlamayan cahillerin elinde olmasına kızıyor.
Hakkaniyetin derin sulardan sudan sebeplerle çıkartılmasının öfkesini taşıyor, bir de adam olmayanların adammış gibi libaslara sarılmasına kızıyor.
Her şeye rağmen dilinden türküler düşmüyor.
Hala yıldızları sayıyor yaz gecelerinde yıldızlarla hoş beş ediyor, kimselerin bilmediği bir lisanı var. Bütün güzel şeyleri içinde ki sesle dinliyor.
Hala vaktinden önce açıyor yapraklarını...
Ne olursa olsun;
“Hala bir yani umudu yeşil, bir yanı mavi”…
Ve diyorum ki aç gözlülükten uzak; esir olmadım, hiç kimse tutsak edemedi beni. Olur da bir gün merdivensiz kuyulara düşersem, içimdeki;
görmek isteyenlerin gördüğü, satılık olmayan, değer biçilemeyen, elden ele geçmeyen, takası yapılmayan, içinde güzel şiirler okunabilen, en güzel ve en zor olanını "YAŞAMAK" sanatına dönüştüren yüreğimi çıkarın gün ışığına yeter... Diyor Olcay Kasımoğlu
İbrahim Küpeli/İstanbul/Siyasal Birikim