Zübük’ün Ardahan çıkarmasının faturası Ardahan Belediyesi’nin çöpçülerine kesildi. Bir sabah Ardahan sokaklarında Zübük’e beddua eden çöpçüler ter kan içinde sokaklarını süpürüyorlar. Ardahan Belediyesi’nden aylardır maaşlarını alamadıkları için hepsi zayıf, fersiz düşen işçiler etrafı temizlemekte çok zorluk çekiyorlardı. Çöpçüler bir taraftan kesilen kurbanların kanlarını yıkıyor, bir taraftan sokağa atılan Zübük’ün kartvizit, resim ve afişlerini topluyorlardı. Tören bitmişti ama herkesin hevesi kursağında kalmıştı.
Çünkü Ardahan kurtulmamış, hiç kimse oğlunu kızını işe koyamamış; yol, su, elektrik, fabrika, hava alanı, baraj yapılmamıştı. Deli Hemme, Deli Tecco, Deli Abbe Celil, ve Deli Je je para alamayınca kaldırıma oturmuş hüngür hüngür ağlıyorlardı; “Muhtara var, herkese var, bize neden yok?” diyordu. Ardahan, Ardahan olalı böyle bir zulüm görmemiş, herkes bir şaşkınlık içinde Ardahan kurtuluyor da bizim haberimiz mi yok? Bu güne kadar siyasete para bulaştırılmamış. Çıkar, para, yalan bulaşınca birden herkesin siyasete iştahı kabarmış. Cadde, sokak, kahveler, köy dükkânlarında herkes siyaset konuşuyor. “Oy demek namus demek” kavramına ne olacak?
Bir sürü soru ortalıkta sahipsiz dolaşıyordu. Oy bezirgânları türemiş, herkes Zübük’e “Köyün oyu benim cebimde, parayı bastır al oyu” diyorlardı. Ardahan yeni bir dönemece girmiş, kirli bir siyasetin sinyallerinin sesi ta... Ankara, İstanbul ve İzmir’den duyuluyordu. Gurbetteki aydınlar bu kirli siyaset döneminin başlamasının önünü nasıl kesileceğini düşünüyorlardı. Ardahan öylesine bir hızlı dönemece girdi ki; ya bir devrim yaşayacak, ya da o hızla virajı alamayıp bilinmeyen bir yere gidecek, kaza yapacak telafisi zor yaralar alacaktı.
Duruşuyla, aydınlık yüzüyle yıllarca Türkiye ve uluslararası güvenilir bir siyasi çizgisi olan. Ardahan’ın aydınları, bu hızlı değişimin renkli vaatlerinin havada uçuştuğu, umutların dağıtıldığı ortamda, hele yoksul kesimin bir pay kapma peşindeyken gidişattan büyük bir üzüntü duymaktalar. Şimdi bir taraftan yoksullaştırılmış seksen yılda bir tas su bile verilmemiş, yolu, suyu yok, okulu yok, sağlık ocağı yok, hastanesi yok, kısaca yok oğlu yok. Bir kenti düşünün.
Bir taraftan önceki seçimlerde Kars – Ardahan - Iğdır’dan milletvekili seçilenler konvoyla gelmiş köylere girmeden il ilçe ve beldelerde birer konuşma yapmış. Sadece ileri gelenlerin elini sıkmış. Bazıları vekiller seçim bölgelerine gelmeden şapkalarını göndererek seçilmişler. Bu seçilen milletvekilleri vatandaşa hep mesafeli durmuş, köyleri gezip vatandaşa sarılmamış, “Benim canlarım” dememiş, “Ben sizin hizmetkârınızım” dememiş, yaylalarda gece onlarla yatmamış. Eski vekiller tenezzül edip vatandaşla bir fotoğraf çektirmemiş.
Zübük gibi böylesine halka sıfır yaklaşmamış. Bir taraftan Adalet Partisi’nin 46’lıları; Gadana Zikri, Güngör Amca, Fezo Amca, Cemal Baydar, Taştan Amca gibi elli yıllık emektar siyasetçilerin pabucu dama atılmış. “Böyle bir felaketin Ardahan’ın başına geleceğini kırk yıl düşünsek aklımıza gelmez” deyip kara kara düşünüyorlardı. Bir taraftan adeta bütün Ardahanlı onu anlatıyor. Bazı anneler çocuklarını bile Zübük’ü anlatarak uyutuyorlar. Zübük milletvekili olmadan Ardahan’a böylesine bir popülizm aşılanmamış.
Sanki herkes feleğini şaşırmıştı!.. Bir taraftan bu güne kadar hiçbir siyasetçi köylünün, garibanın elini tutmamıştı. Gariban köylü siyasetçiyle fotoğraf çektirmemişler. Köylünün çoğu meclisin yolunu bilmezken, Zübük Ağa; “Ben seçilirsem, herkes gelecek başımın üstüde yeri olacak. Mecliste birlikte yemek yiyeceğiz” demiş. Ardahanlı; ayağı tezek kokan, yırtık pantolonla, saç sakal dizinde, garibanlaştırılmış duygularıyla oynanan Ardahanlı TBMM’de yemek yiyecekti. İşte köylüye büyük bir rütbe takılıp gönülleri fethedilmişti. Bu kirli siyaseti hiç bir gücün engellemesi mümkün değildi.
Yoksulluğun belini büktüğü Ardahan’da insanlar yıllardır bedava oy vermiş, şimdi ise yeni bir para kazanma kapısı açılmış. Siyaset hızla kirleniyor. Yeni oluşan oy simsarları, çıkar gurupları parayla oy satmak için bir sürü senaryolar uydurup, para almanın yollarını arıyorlar. Daha doğrusu siyaset Ardahan’da yeniden şekilleniyor. Hele saatlerce bir yolcu için bekleyen, taksitini zor ödeyen taksiciler, minibüsçüler davul-zurnacılar, şakşakçılar daha çok yağcı olanlar da ağanın karşısında el pençe eğilenler de belirleniyor. Yıllarca dik duran Ardahan’da eğilenlerin sayısı da hızla çoğalıyordu. Bir taraftan karşılama törenleri daha renkli bir şekilde hazırlanıyor. Sayıları çok artınca karşılama töreni Zübük’ün adamlarını dışında kimse o karenin içine giremiyor. İtibari artan Zübük her gün hızlanıyor, her düğüne katılıyor. Gelinlerle fotoğraf çektiriyor.
Dernek gecelerini kaçırmıyor. Gecelerde ozanların sazlarına para takılınca onlarda; “Zübük Ağam” diyor başka bir şey demiyorlar. Gittiği her gece hatıra fotoğraflar çektiriyor. Gazetecilere bol bol haber yaptırıyor. Her geldiği yere 50 kişiyle girip çıkıyor. Su motorları hazırlanmış, hangi köyün suyu yoksa belirlenmiş, oy komisyoncuları tespit edilmiş, köylere girmeden karşılama komiteleri hazırlanmış. Köylü Durmuş amca Ardahan’da partinin önünde duran su motorunun etrafında 10 kez dolandıktan sonra, Veli öğretmene sordu: —Bu motor mu bize su verecek? Öğretmen Veli: — Tabi amca. Elektriği bağladın mı iş tamam —Peki, elektrik parası kim ödeyecek? —Tabi suyu kullananlar. — Benim güzel öğretmenim, Türkiye’nin en fazla suyu bizde var. Parasız su varken niye paralı su? Bu motorun yaktığı elektriği, bu fakir Ardahanlı ödeyemez Veli öğretmen: —Durmuş Amca, ben de bunun bir oyun olduğunu, oy almak için kullanıldığını biliyorum.
Siyasetçi Ardahan’ın eksiklerinin, sorunlarının giderilmesi için Meclisin önünde veya Genel kurulda yatıp, sitem etmesiyle alabilir. Ardahan’da 239 köy var. Bu böyle çözülmez! Bu bir siyasi ahlaksızlıktır!.. Bu siyasi kirlilik Ardahan’ı perişan eder, bunu durdurmak lazım. — Öğretmen bey nasıl duracak? Köyden gelen önce bu adamın elini öpüyor, sonra işine bakıyor —Durmuş amca bu motorla Ardahan’a elli yılda su gelmez. Bu bir siyasi oyundur. Aman kapılmayın !.. — Öğretmen bey, sen aklı kesen bir adamsın.
Mürekkep yalamışsın. Ardahan il oldu. Bu nasıl bir şey, yoksa bu adam ilin parasını mı harcıyor? Bu paraları nereden buldu? —Amca Ardahan yeni il olmuş. Başka illere verilen paylara dikkat edelim. Cumhurbaşkanı’na ve Başbakan’a bir heyet gönderin. Her şeyi öğrenirsiniz. Bu adam ben yaptım diyemez. Yoksa bu adam Ardahan’da ne ar, ne de abur bırakacak . — Öğretmen bey başka çaresi yok mu? — Durmuş Amca bizim Adana’daki siyasetçiler öyle çalışmışlar ki, bizim tarlaların arasında bile asfalt var. Subaşımızdan akıyor artık Durmuş Amca bir şey anlamadı.
Heybesini atının sırtına attı ve köyünün yolunu tuttu. Zübük’ün siyaseti böylesine kirletmesi gurbetteki bütün aydınları harekete geçirmişti 12 Eylül’den sonra Ardahan’dan ve Göle’den terk ettirilen aydınlar, bu kirliliği önlemek için bir komite kurarak Ardahan’a göndermişlerdi. Büyük bir örgütlü gücü yakalayıp Zübük’ün önünü keseceğini zanneden komite, Ardahan ve İlçelerine ve hangi köye gitmişse kimseyi inandıramamıştı. En son Göle’nin Yanatlı (Varginis) köyüne gitmişler, Şevket amcayla görüşmüşler. Şevket Amca sormuş; — Siz hangi yüzle bize geldiniz? Biz elli senedir Halk Partisi’nin peşinden gittik.
Yirmi sene de siz devrim yapacak, köylüyü bu sefaletten kurtaracaksınız diye sizin peşinizden koştuk. Hani? Sıfıra sıfır, elde var sıfır. Komiteden bir Hoca; —Amca bu adam devlet değil, fabrikatör değil, bu Ardahan’ı kurtaramaz. Su getiremez, su motorları sizin biçerdöver motorunuz kadar ucuz motordur. Bunu siz de yapabilirsiniz. Bu elektrik paraları ocağınızı söndürür. Şevket Amca; — Yok. Siz seksen yıldır bize bir şey yapmadınız. Çocuklarımız okula gidemedi. Hastalarımızın yarısı Erzurum’a giderken yolda öldü.
Sağlık ocaklarımıza hemşire göndermedikleri için yıllarca kapalı kaldı. Çoğu çürüdü. Çoğunun içinde köylü hayvan besliyor. Biz Cumhuriyet’in kuruluşundan beri bu Ardahan sınırını bekledik. Siz bize bir tas su bile veremediniz. Çocuklarımız gurbete gitti, biz yaşlılar burada duvar dibinde kaldık. Bu Zübük Ağa bizi kurtaracak biz oyumuzu ona vereceğiz. Komite bütün söyleyeceklerini söylemiş. Ama geçmiş siyasiler bir çivi bile çakamamış. Adeta köylüye ihanet etmişler.
Bu ihanetin karşısında, bu ihmalin karşısında köylüye söylenecek bütün sözler söylenmiş. Zübük öylesine bol vaatler vermiş ki; o vaatlerin önünde durmak mümkün mü? Komitedeki hoca heyetle İstanbul’a dönmüş. Eski DEV GENÇ, DEV YOL, HALKIN KURTULUŞU ve diğer siyasi fraksiyonlar hocayı karşılamışlar. Komitedeki hoca, olanları anlatınca Ardahan’ın aydınlık geleceği için bedel ödeyen aydınlar. Derinden “oh” çekerek, demek biz boşuna yıllarca mücadele verdik. İtildik, kakıldık, yıldırıldık, işkence gördük, cezaevinde yattık. Ardahan Türkiye’nin aydınlık yüzüydü.
Bir Zübük bütün ahlaki duruşu yerle bir edecek. Türkiye’nin her köşesinde aklıselim Ardahanlılar Zübük’ün önünü kesmek için Ardahan’a ettikleri telefonlar boşa çıkmış, hiç kimseyi ikna edememişler. Zübük her gün yeni bir projeyle halkı heyecanlandırıyor, ufak ufak paralar dağıtıyor, yemek yediriyor, herkesi peşinden koşturuyor. Ardahan il ve ilçe teşkilatlarını değiştirip, çoğunluğu Ardahanlı olmayan yabancılardan oluşturuyor. Zübük bütün gezilerini 50 -100 kişiyle yaparken, Ardahan’da siyaset yapanların beyinleri durmuş, bu kampanyanın karşısında nasıl duracaklarını şaşırmışlar. Denize düşen yılana sarılır misali... “Geliyor geliyor su getiren amca geliyor!” Çocukların haberiyle köyde davul sesi kıyameti kopardı. Zübük, köyün girişinde karşılandı. Zübük’ün adamlarının, köyün oyunu pazarlayacak simsarların öğrettiği gibi onu iki delikanlı omuzlarına aldı. Fotoğrafçılar ve Zübük’ün anlaşma yaptığı gazeteciler habire flaş patlatıyorlar.
Zübük’ü köyün ortasında hazırlanan meydana getirdiler. Yavaşça omuzlardan indirildi. Hazırladıkları masanın üzere çıktı. Hükümete, devlete, eski mebuslara verdi veriştirdi. Konuşmasını bitirmişti ki su motoru da bir traktörün üstünde kalabalığın arasına girince alkış kıyameti koptu. Her nedense köy imamı bu toplantıdan uzak, köyün bir köşesinde Zübük’ün karşısındaki partililerle olayı gizlice izliyorlardı Kazım Amca sordu, —Biz Halk Partiliyiz Bu adamın yanına gitmiyoruz. Peki hoca siz neden gitmiyorsunuz? İmam, —Kazım Amca, biz devletin emrinde bir memur olarak maaş alan adamız.
Bu adamın hiçbir sözü doğru değil. Ama bu köyün Zübük Ağa’dan başka çaresi de yok. Çünkü insanı bırakın hayvanların bile suyu yok —Hoca efendi bu adam çok biliyor çok konuşuyor bunu durdurmak için bir büyü yapabilir misiniz? —Kazım amca, duyduğum kadarıyla bu adam Ardahanlı bile değil. Ama siz seksen yıldır bu köye bir su getirememişsiniz. Bunu durduramazsınız. Siz beceriksiz siyasetçilerinizi savunamazsınız. Seçimler hızlanmış Zübük karşı parti adaylarından çok konuşup çok fazla vaatlerde bulununca kendisine karşı ilgi, alaka artmış. Bu yüzden Zübük kendisini öylesini kaptırmıştı ki seçim kampanyasında gördüğü ilgi onu deliye çevirmişti. Gittiği her yerde avazı çıktığı kadar bağırıyor, halk alkışlıyordu.
Kısa zamanında bütün köyler gezildi. Zübük öylesine vaatler verdi ki, devlet 81 ile gönderdiği yıllık harcamayı Ardahan’a gönderse bile bu vaatler yerine geleceği yoktu. Ardahanlı bu amansız, sınırsız konuşmalar, vaatleri görünce hele işsizlere iş, yoksullara ufak tefek harçlıklar verilince, kirli, çamurlu bir siyaset yoluna girilmiş oldu. Bazen karşı duruşlar olsa da, yoksulluğun gözü kör olsun. Çaresiz halk, ya yol yaparsa, su getirirse, ya oğlunu işe koyup gelininin tayinini yaparsa, ya fabrika, hava alanı yaparsa, ya göç durursa gibi bin bir hayallerinin peşinden koşuyorlardı Bir köy toplantısında birden kalabalığın arasına birisi girdi. —Ula dadali ne öğretiyirsiniz bu gaba adamı.
Bu adam daha önce Ardahan’da elli milyonluk ürünü dört milyona satan adam değil mi? deyince Zübük’e karşı muhalefet edenlerin sayısı hızla artmaya başlasa da taşlar gediğine uydurulmuş, düzgün siyaset, onurlu duruşlar zedelenmiş, sanki karabulutlar Ardahan’ın etrafını sarmıştı. Bu kadar şatafatın faturası da tabiî ki kaba olacaktı. Tabiî ki evdeki hesap çarşıda tutmamış.
Bu yüzden yeni kaynak lazım. Zübük bu masrafların altından kalkamayınca ikinci sıradaki milletvekili adayına gaz vererek “İkimiz de kazandık. Bu işi garantiye almak için biraz kesenin ağzını açmak lazım” deyince kesin kazanacağını sanan ikinci adayın masrafların büyük bölümün üstlenmesiyle Zübük kendisini rahatlatmıştı. Türkiye’de genel seçimler sonuçlanmış, Zübük seçimi büyük bir farkla kazanmıştı. Zübük’ün adamları seçim sonuçların öğrendikten sonra gece yarısından sabaha kadar korna çalıp Ardahanlıyı uyutmamışlardı. Davulcu sabahın köründe bağırıyor “Duyduk duymadık demeyin! Zübük Ağam mebus oldu. Müjde!.. Müjde!.. Zübük ağamız mebus oldu” deyip ha bire davula vuruyordu. Zübük kazanmış, Ankara’ya hareket edecek.
Bütün Ardahanlılar meydanda toplanmış. Yolcu edenler Zübük Ağa’larına azık hazırlamışlar, herkesin elinde bir torba. Bazı Ardahanlılar da pişmiş kaz, tavuk, kavurma getirmiş. Bu azıklar o kadar fazla gelmişti ki çift dingilli bir tır bile taşıyamazdı. Çünkü Zübük herkese bir umut vermişti. Kiminin çocuğu işe alınacağı için sefaletten kurtulacaktı. Zübük Ardahan’ın son umuduydu. Sanki bir umut dalıydı herkes bu dala tutunmak istiyordu. Zübük herkesi kucaklıyor bağrına basıyor “Seni Ankara’ya bekliyorum” diyordu.
Deli Hemmi; duvarın dibinde durmuş olanları izliyordu. Birden Zübük’e doğru koştu ve elini tutup öptü. “Zübük emmi, Zübük emmi artık mebus oldun. Hani Hoçuvan’da bana söz verdin ya beni de Bakırköy hastanesine götürsene” dedi. Zübük sözünü unutmuştu. Hamme boynunu büktü, bekledi… Cevap alamayınca Kongre Caddesi’nden aşağı bağırarak koşmaya başladı. - Zübük Ağa bizi kandırdı!. Zübük Ağa bizi kandırdı!.. İnanmayın!.. Ama Ardahanlılar Zübüğün gerçek yüzünü deli Hemme kadar anlayamamışlardı. Mustafa KÜPELİ [email protected]