Osmanlı coğrafyasında, kavmiyet virüsünün, çok can yaktığı bir vakıa. O, koca Osmanlı'yı yedi. Önce Müslüman olmayan kavimlerde, ayrı din ile birlikte hükmünü icra etti, sonra, bizatihi Müslüman kavimlere enjekte edildi, Osmanlı'yı güve gibi kemirdi, bitirdi.
Cumhuriyet döneminde, kurucu kadrolar, belki Türk'ü-Kürt'ü ayrışmaktan koruruz refleksi ile virüsü, sistemin kalbine enjekte etti, Türk'ten, Türk'ü ve Kürt'ü kapsayan bir çatı oluşturulabileceğini düşündü ama olmadı, bu bir kavmin adını ortadan kaldırma niteliği taşımaktaydı, hele İslam ortak paydasını da aşındırınca, ortaya karşıt kavmiyetçilik çıktı.
Bereket ki Kürtler'in tamamı, bu karşıt kavmiyetçiliğe yönelmedi. Üstelik İslam'ı azaltma operasyonuna karşı da direndi. Aynı direnç Türkler'de de geliştiği için, kurulu düzene rağmen İslam ortak paydası, virüse karşı bünyeyi korumayı başardı.
Ama son zamanlarda PKK'nın da tıpkı Kemalist düzen gibi çalışması ile virüs bir kısım Kürt'te etkisini gösterdi.
Cumhuriyet'in 79'uncu yılında
Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet'in 79'uncu yılında Başbakan oldu.
O sorunun içine geldi.
Üstelik o gelirken, İslam hâlâ gözaltında idi. Erdoğan'ın kendi Müslümanlığı bile sorgulanmaktaydı. Yani İslam'ın kaynaştırıcı rolünü devreye sokma imkanı yoktu.
Erdoğan, iktidarının onuncu yılında ancak hatta belki yine belli sınırlar dahilinde, virüsten arındırıcı bazı hamleler yapmaya çalışıyor.
En başta işaret ettiğimiz söylemin niteliği bu.
Erdoğan "Kürtçülüğe karşıyım, Kürt'ü seviyorum" dedi. Buradaki "Kürtçülüğe karşıyım" sözünü yalın halde söyleseniz, gidip virüsün yanında konuşlanabilirsiniz. Hatta bunu "Kürt'ü seviyorum" sözü bile kabul edilebilir kılmayabilir. Erdoğan buna "Türkçülüğe karşıyım" sözünü de ilave ediyor. Erdoğan'ın "kardeşlik" vurgusu bu iki reddin peşinden geliyor.
Erdoğan "Tek millet" söylemini de, kavmiyet virüsünü aşmış bir ideal, kültür, iman birlikteliği üzerine oturtuyor.
Tıpkı "Irkçılık- asabiyet şeytandandır" söylemi gibi. Bu çok net bir Kur'an yorumudur.
Bundan BDP-PKK cenahı bir mesaj alır mı bilmem çünkü o cenahta maalesef İslam-Kur'an arka planı bulunmuyor.
Dengeli söylem
Şunu da söylemek lazım: Eğer Erdoğan, "Türkçülüğe karşıyım" demeseydi o zaman dini söylem bile, yakın zamana kadar olduğu gibi, kurulu düzendeki etnik vurguyu zihinlere yerleştirmenin aracı olarak algılanabilirdi.
Eminim ki samimi dindar Kürtler, Erdoğan'ı çok iyi anlıyorlardır.
Hele onun "Bir dönem Türkiye'nin her yanı acı çekti, çarpık sistem şu veya bu gerekçeyle herkesi yaktı" yaklaşımı, çok iyi anlaşılıyordur.
Aslında bir gerçek şu:
Erdoğan, geçen 10 yıl içinde İslam'ın, virüsün tedavisinde ne kadar etkili olduğunu gündeme getirme imkanı bile bulamadı denebilir. Bir ara ben, MGK masasına bu konunun getirilmesini teklif etmiştim. Belki şimdi şimdi geliyordur ve Başbakan'ın söylemlerindeki dini motiflerin artması bu yüzdendir.
Ben eminim ki Başbakan'ın "samimi dindarlığı" virüse karşı İslam aşısının etkinliğinin de garantisi olacaktır.