Sıcak sıcak yazmak gibisi yok. Tam bir şey oluyor ve oturuyorsun tıkanmadan bir solukta yazıyorsun. Ardahan’ı anlatmak uzun zaman önce her gün yaptığım şeydi. Gazeteyi bırakınca yazıları da bırakıyorsun. Çok ayrı bir alanda hizmete devam ediyorum.
Doğalgazcıyız şu aralar, herkesin hakkında bir şeyler söylediği, kapısında kutusu olmasına rağmen yan komşusunun memnuniyetine bağlı olarak fırsatını kolladığı gazın iç işleriyle uğraşmaktayım.
“Vallahi tam Müslüman işidir” Diyende var hiç kullanmamasına rağmen beğenmeyende. Kısa sürede 1000 abone hiçte fena değil.
Yaw hele az durun ben memleketimi anlatmayı özlemişim. Sonra anlatırım doğalgazın tasarruflarını.
Ocak ayının içindeyiz ele tam soğuğun ortasında. Kuru soğukların baş ağrıttığı ayın tam ortası. Dikkat ediyorum da eskisi gibi uzun cümleler kuramıyorum. Epeydir yazmıyorum, bunca yüklem bundandır.
Ama mevzu Kayıp Kent olunca hep aynı bölümde bir dirilme gelir parmaklarıma. Eskisi gibi seri ve bir sonrakinin hayaliyle takır takır işlemektedir klavyem ve parmaklarım.
Aslında fotoğraf aynı, hep aynı kamyonun üzerinde arızalanan kar savuranlar. Bilirsiniz işte 100 metreyi savurduktan sonra kendisini savurmaya başlayan makinelerimizi. Kurtarmaya gelir, sonra kendisi kurtarılır falan. Sonra hep aynı dağ köyünde hep ücretli öğretmen krizleri yaşanmaktadır.
Krizlerinin de krizleri yaşanır. Değişen çok bir şey yoktur aslında değişen ve gelişen sadece birkaç yapı ve Karagöl üzerine kurulu çarpık kentleşme. Biride çıkıp demiyor ki kardeşim siz bu kadar binayı buraya dikiyorsunuz da yahu buranın tabanı adında olduğu gibi göl her yıl biraz daha dibe battıklarından bir haber tak tuk tak tuk çivi çakılmaktadır. En alt katta olan vatandaşın şu dakika çat diye duvarlarının çatlayıp kabardığının görüntüsünü gözlerimde hissettim.
Hep eleştiriyoruz hep. Aslında yazıların bu yönü de kötü yazar eleştirdikten sonra çözüm üretemiyorsa yazmamalı. Tabi önerilerim olacaktır. Devam edelim.
Hem sonra şehrin dört tarafında soğukta nöbet tutan askerlerimiz… Şehrin ortasında 50 dönüm diye tahmin ettiğim alanın öyle bir çare durması mesela.
Merkez niye bir adım ileriye gidemiyor biliyor musunuz? Çünkü merkezin idarecileri ezbere işler yapıyor. Merkez yöneticilerinin ileriye dönük birkaç yıllık bir kalkınma planı yoksa eğer yapılan çalışmaların ezbere yapıldığı ve yapılan çalışmaların hiç birinde çok ciddi radikal kararların olmadığına da rastlamanız o planların gerçek manada bir şeyleri değiştireceğine inanmadığınızı açıkça gözler önüne seriyor.
Bu arada bu gayet uzun bir cümleydi kabul edin.
Açılamıyoruz, buna bağlı olarak gelişemiyoruz da. Hem sonra olur olmazda şeyler istemeyin yaw! Havaalanı inanın çok uçuk bir istek henüz. Ya hu daha şehrin göbeğinde kaçar sokak bölgesinde kanalizasyon, çocukların yazın çimdiği alabalık deresine dökülüyor.
Çok ciddi altyapı sorunlarımızın olduğunun farkında değil misiniz?
Daha gerçekçi olmayıp imkânsızı istiyorsunuz anlıyorum ama şu sıralar inanın imkânsız. Ayrıca şu dernekler federasyonlar konseylerin çalışmalarını bilmiyorum takip ediyor musunuz?
Ben bazen ediyorum bir bakıyorum ki kaz yiyorlar ya da halay çekiyorlar sanki nereyi kurtarmışlar! “ Tut tut ” haydi dayrararam dayraram… eğlenceler falan.
İnanın birçoğu sadece toplanıyorlar. He kaz dedik değil mi? Mesela hala bir kaz çiftliğimiz yok. Şehrin ortasında bir kaz heykeli demiyorum bile. Bir gazetecimiz vardı küçük Hollanda projesi falan ne oldu o.
Ya hu Hollanda’nın toplam alanı bizim sadece neredeyse bir Konya kadar. Ama adamlar püfff aşmış aşmış. O konuyu tamamen kapatmalıyız adamlar küllerinden doğuyor.
Tarihteki en ölümcül sel vakasında 50 bin insanı ölmüştür bu ülkenin ama diriliş hiç kaçınılmaz çünkü çalışkan ve üretken yapıları derken adamlar raylı sistem üretiyor yani bunların içinde senin onun küçüğün bile olman biraz zor.
Hele Hollanda mevzusunu tamamen kapatalım. Tüm bu çaresizlikler içerisinde her gün aynı soğukta üşürken hep bir şeyleri hayal ediyorum.
Hayal meyal gözlerimde canlanıyor Mucize filmini Ardahan’da seyretmem.
Canhıraş memleketimin bozuk yollarında kırılan trafik ışıkları kaderlerine terk! İşsizlik demedik o tabloyu çizeriz sonra iyice bozmayalım moralimizi. Ama daha aşağıda değineceğim gibi. Tüm bunların arasında bir şeyi en az sizler kadar merak ediyorum.
Bizi kurtarmaya çalışanlar nerede ve ne yapıyorlar acaba?
En son ne zaman olmaları gerekmediği için, Ardahan için Ardahan’a geldiler. Açık konuşacağım hiçbir şey yapamıyorsunuz değerli vekillerim. Lütfen eleştiriye açık olun…
Siz ve idealleriniz bizi bir adım öteye götürmüyor. Sizler klasik birer siyasi gibi davranıp zoraki yönetici modülleriyle hep karşımızdasınız.
Sizler bu memleketin soğuğunu kışını bahane gösterip çalışmayan diğer yöneticiler gibi bizleri bir adım ileriye taşıyamıyorsunuz.
Daha açık konuşacağım, hizmetlerinizden ve yaptıklarınızdan veya sizden haberdar değiliz. Yıllardır aynı vekilim aynı tv ekranlarında aynı her hangi bir objeyle… İnanın bir yararı yok unutun gitsin diğer vekilleri güldürme veya ortada bir öneri varmış gibi ikna çabalarınızı…
Ve yine tv programlarına katılıp akıl vicdan ve erdem hislerden ordinaryüs açıklamalarında hiçbir katkısı yok bize. Bize bacası tüten fabrika gerek…
Bize evet, “adam haklı beyler” dedirten açıklamalarınız…
Bize bizi gerçekten sevdiğinizi hissettirecek ya da oy maksimizasyonu çabalarınızı hatırlatmayacak hizmetleriniz gerek. Bize bizi bilen gerek! Memleketini candan seven ve çağırmadan gelen gerek! Yanılıyor muyum?
Peki söyler misiniz? Neden hiçbir şeyimiz yok. Ya da neden eğitimde sonuncuyuz. Neden büyümüyor bu şehir… Neden insanlar eğlenmek için çevre illeri seçiyor ve alışveriş içinde…
Neden hala meyhaneler ve amaçları açık oteller hala merkezde ve şehrin dışına taşınmıyor…
Neden denetlenmiyor işyerleri neden herkes kafasına göre fiyat belirliyor. Ya hu neden yardım kömürleri bu kadar berbat ve ısıtmıyor.
Isıtmadığı gibi zenginlere 100 TL’ye kalorifer kazanlarında tasarruf ediliyor.
Biz bu kadar mı değersiziz. Ya niye eğitimde en sonlardayız demişmiydik!
Ve neden devlet Türkiye’nin çatısını oluşturduğu bu soğuk kente kamu yardımlarını arttırmaz da dışsallıklarından en çok etkiye maruz bırakır.
Tüm bunlar bir tarafa bize hakikaten bu kadar değersiz olmadığımızı ya da değersizsekte nedenlerini maddeler halinde sıralayacak birileri gerek!
Ya hu büyüklerim siz bizi saf falan mı sanıyorsunuz? Allah aşkına siz yaşayın o lüks hayatınızı.
Siz ne yapacaksınız köyleri okullarını, yolları kaç yıl sonra biteceği bilinmeyen Göle yolunu…
Siz ne yapacaksınız eğitim sorunlarını arıcılık mezununun sınıf öğretmenliği çabasını…
Velhasılıkelam buruk ayrılıyorum yine bir yazımdan.
Çünkü birkaç ay sonra birkaç aday gelecek veya mevcutları yine aynı senaryolar…
Bir seçim daha olacak ve biz sadece oy kullanmak için gideceğiz oraya.
Kalıplaşmış fikirlerimiz ön plana çıkacak. Ardahan kimsenin o an aklına bile gelmeyecek.
Hatta biraz daha ileriye gidersek daha da egoistçe davranıp kalabalığa kalmamak için erken gideceğiz amacımızın ne olduğunu bilmeden sadece ver çık kurtuldan öteye gidemeyen zihniyetlerimizle beraber çıkacağız oradan.
Çözüm?
Bana oy verin falan demiyorum tabi ki, sadece bu kayıp kenti az da olsa canlandıracak radikal kararları olanları seçelim ve gelin hep beraber seçelim. İdeolojileri atıp kafadan tek vücut olalım ne dersiniz?
Ne diyeceksiniz hele bakın İŞ-KUR eleman alıyor mu ya da makarna yağ kolisi nerede dağılıyor…
İşkurda hayret bir şey adı işkur ama işkurmuyor. Dairelere bir gidin bir odada 15 eleman… Napıyorsunuz la burada. Heç ben ele ham küm dosya kağıt mağıt…
Ya hu canım abilerim ablalarım insanlara üretmeyi öğretin onlara hani şu balık mevzusu var ya hah işte balık tutmayı öğretin.
Onlara okyanusun ortasında bir gün yalnız kaldıklarında oradan gemilerinin alabora olmadan kurtarmayı öğretin…
6 ay sonra ne yapacak bu adamlar bir planınız var mı, yok. Niye yok! ya hu senin kuruluş amacın bu elemanın sonraki sürecini niye hesaplamıyor!
Uyanın Kayıp Kentli kardeşlerim uyanın…
Gözleriniz açık diye uyanık zannetmeyin!
Memleket nereye gidiyor uyanın!
Bu memleket için yıllardır aynı zihniyetlerin hiçbir şey yapamamalarını görmüyorsanız
Sizden ala uyuyan yok. Benim söyleyeceklerim bu kadar inşallah sonuna kadar okumuşsunuzdur.
Beni okuduğunuz için bir an olsun memleketinizi anlama çabası içerisine girdiğinizi düşünme ihtimali için teşekkürler ediyorum.
NOT: YAZIMIN BAŞKA SİTE VE GAZETELERDE YAYINLANMASINI İSTEMİYORUM.. ALİ KAYA