Şura’ya başkanlık yapan ve kararların altında imzası bulunan Başbakan aynı zamanda sorumluluk ve yetki sahibidir. Noter değildir. Bu gerçek ilk kez böylesine geniş bir kapsamda anlaşılmıştır.
Hükümet birlikte çalışacağı bütün bürokratik kadroları olduğu gibi askeri bürokrasiyi de tayin-terfiye yetkilidir. Özellikle, terörle mücadelede son dönemde ortaya çıkan ve Türkiye’nin hiç hak etmediği zaaf görüntüsünden sonra buna bir anlamda mecburdur da.
Kaldı ki hükümet kanadının YAŞ’taki tasarrufu yine de teknik boyutta kalmıştır. Askeri Personel Kanunu’nun 65. maddesi açık bir şekilde davalı askerlerin terfi ettirelemeyeceğini emrederken başka türlü davranılması da beklenemezdi.
Hükümet, yargının hukuk dışına çıkmakla suçladığı isimleri, hukuku çiğneneyerek koruyamazdı. Kanunu yok sayamazdı. Ayrıca, bir orduda cuntacılıktan yargılanan isimler hiç olmazsa terfi ettirilmemek gibi bir tedbire muhatap olmayacaksa, başka ne olabilir? Hükümetin bunu görmezden gelmesi, Türkiye’nin son dönemde içine girdiği demokratikleşme süreciyle çelişirdi. İzahı güç, büyük bir tutarsızlık görüntüsü ortaya çıkardı.
Belki birçoğu sadece emir-komuta zinciri nedeniyle cunta planlarına bulaşan subaylar için durum talihsiz olabilir. Ancak, bu Şura göstermiştir ki rütbesi ne olursa olsun hayatlarının bir döneminde böylesine faaliyetlere ortak olmuş subaylar sonuçta kariyerleri ile bedel ödemek durumundadırlar. Bu bir ilkti, “kol kırılır yen içinde” dönemi kapanmıştır.
Nitekim bu durum Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “Darbeciler bu orduda barınamaz” sözünü de teyid etmektedir.
Bununla birlikte, Balyoz sanığı askerlerin terfi alamaması, Kara Kuvvetleri Komutanı olması beklenen Org. Hasan Iğsız’ın atamasının engellenmesi TSK’nın önümüzdeki dönemde yıpratılmasını da engelleyecektir. Atamalar yapılsa bu komutanların sadece Balyoz’la darbeyle ilişkisi sorgulanacak, zaten epeyidir polemiklerin odağında olan ordu daha da tartışılacaktı.
Çünkü, YAŞ kararları sadece hükümetin değil aynı zamanda da toplumun denetimine açılmıştır. Sokaktaki insan dahi komutanların kariyeri konusunda iyi-kötü bilgi sahibi durumdadır.
Ağustos Şura’sı TSK terfi teamüllerinin bundan sonra hukuk ve liyakatla harmanlanmasını zorunlu kılmaktadır. Evet, TSK kendine has özellikleriyle diğer kurumlardan farklı özellikleri sahiptir. Ancak, hiçbir üstün özellik kamuoyunun ikna edilmesi gerçeği ve topluma hesap verme ilkesinden üstün değildir.
Türkiye değişirken, askerin de şeffaflaşarak, denetime açıklığı benimseyerek değişmesi zaruridir.
Kolay olmayacağı, emekliliğini isteyen orgeneralin tavrından anlaşılmaktadır. Org. Atilla Işık’ın istifa anlamındaki kararı sanılanın aksine bir kaosa yol açmayacaktır. Çünkü, hükümetin TSK üst yönetimindeki felsefesi belli olmuştur. Bu felsefe doğrultusunda kritik noktalara yapılacak herhangi bir atamanın eskisi gibi olması beklenemez. Tabii, eğer Işık’ın emeklilik kararı bir direnç işareti ise...
Amacın ne olduğu zamanla anlaşılır. Yakın dönem tecrüleleri gösteriyor ki bu çok uzun bir zaman da olmayabilir.