Tesadüf değildi.
Milli futbol takımındaki dibe vuruş yeni mi ?
Hayır.
Kaç turnuvadır havlu atıyoruz.
Şampiyonaları evde izliyoruz.
Lig maçlarında durum farklı mı?
Değil.
Stadlar boş, takımlar sponsor bulamıyor, futbol kalitesiz.
Sanat da çöküyor. Fazıl Say, Nuri Bilge Ceylan ve Ferzan Özpetek dışında 'evrensel çapta' kaç sanatçımız var ki? Onların da başına gelen ortada. Fazıl Say, kıtadan kıtaya yılda 300 konser verirken, Türkiye'deki festivalleri iptal ediliyor; muhalif diye. Hapis tehdidi de cabası.
Yaratıcılık isteyen tüm alanlarda duraklama ve gerileme içindeyiz. Vasatın zafer dönemi..!
Farklı olana esmer günler.
Uluslararası organizasyonları bize neden vermiyorlar dersiniz? Olimpiyatları, dünya şampiyonalarını? Oysa Habitat'la bir trent ve deneme başlamış, yol açılmıştı.
Kestiler.
Neden?
Dünyadaki algımız yükselirken, yine aynı iktidar döneminde niçin sırtını dönmeye başladı, küresel sistem bize? Dünya mı değişti yoksa biz mi?
Ekonomideki yükseliş de durdu farkında mısınız? Dünyayla aynı dalga boyundayken çıkıştaydık; ne oldu da patinaj yapıyoruz?
Ne uluslararası marka üretebiliyoruz ne de patent sayılarında, uluslararası makalelerde varlık gösterebiliyoruz.
Üniversiteler, 3'ü, 4'ü hariç dökülüyor, onlar da iktidarın hedef tahtasında.
Moralinizi bozmak, pembe dünyalarınızın ayarıyla oynamak istemem; ama gerçek bu dostlar.
Toplumlar yükselirken her alanda yıldızını parlatır; duraklar ve gerilerken de tüm sektörler ve kesimler bundan nasibini alır.
Hadi adını koyalım:
Temel mesele siyasetin her yere müdahalesi. Spordan sanata, ekonomiden akademiye her şeye karışıyorlar. Teknik direktör seçiminden özel üniversite rektör atamasına, şirketlerin yabancı ortak tercihlerinden ticari yatırımlarına; sanat festivallerine dek herşeyi kendileri belirlemek istiyor. Medya yöneticileri elbette buna özellikle dahil. "Yukarıdan" açık onay almadan kimse medya yöneticisi atayamaz bugün.
Vasatlıktan işte bu nedenle en çok etkilenen medya oldu; tiraj ve reyting kaybeden, itibar yitiren medya aynı müdahalenin tutsağı.
Ya özgürlük ya çöküş. Yaratıcılık alabildiğine özgür bir bakış ister. Bakın sosyal medyaya, digital dünyaya, internet alemine. Muazzam bir yaratıcılık göreceksiniz. Orada uçsuz bucaksız bir yorum ve paylaşım deryası var.
Sanatın da alası, gazeteciliğin ve siyasetin de. 'Benim' diyen gazeteden daha iyi başlık atıyorlar twitterda. Dünyayı eksiksiz değil, tam gösteren fotoğraflar var instagramda. En nitelikli yorumlar, korkusuz tavırlar bulursunuz internette.
Neden ?
Özgürlükten...!
Ne kadar deneseler de digital dünyayı yasaklayamadılar. Onu yapmakta ısrar ederlerse Türkiye'nin artık tamamen dibe vuracağını, Kuzey Kore, Çin, İran ve Suudi Arabistan kategorisine düşeceğini biliyorlar.
Onun için bize tek çare kalıyor: özgürlük. Herkes özgürlüğüne sahip çıksın...!