Daha ufukta Washington görünür görünmez bir zümrenin etekleri zil çalmaya başladı. Papatya falı açar gibi kâh ‘görüşecekler’, kâh ‘görüşmeyecekler’ derken yüreklerinden kopan gümbürtü satırlarına, cümlelerine sirayet ediyordu.
Bir telaş, bir telaş! Biraz da hinlik katıyorlar işin içine. Gizemli konuştukça illegal bir hava uyarmak istedikleri açık. Oysa bahsi geçen kişilerden biri bu ülkenin on senedir başbakanı; diğeri bu ülkenin yetiştirdiği en kıymetli fikir adamlarından biri. Siyasette yıllardır zirvelerde olan bir lider ile uzun yıllar fikir çilesi çekmiş ve her kesimden insanımızın gönlüne girmiş bir sivil toplum rehberinin görüşmesinden daha doğal ne olabilir?
Fitne kazanının başında durup ahkâm kesenler Fethullah Gülen Hocaefendi ile Başbakan Tayyip Erdoğan’ın daha önce defalarca görüştüğünü bilmiyor olamaz. En azından 28 Şubat’ın gümbür gümbür geldiği en zor zamanda verilen diyalog fotoğrafını gazete arşivlerinden hatırlıyor olmaları gerekir.
Hocaefendi, o gün bir eliyle solun sembol isimlerinden Prof. Dr. Toktamış Ateş’in elini sıkıyordu diğer eliyle de o günkü İstanbul Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan’ın. O günlere ait bir başka fotoğraf stadyumda çekilmişti. Bosna’ya yardım için dünya yıldızları bir araya gelmiş, gösteri maçını Hocaefendi, Arjantinli meşhur futbolcu Maradona ve Erdoğan ile birlikte seyretmişti...
Şu gerçeği iyi görmek gerekiyor: Dar ama etkin bir zümre, “AKP-Cemaat çatışması” için yanıp yakılıyor. Her fırsatta bu konuyu gündeme getirirken kışkırtma yapmayı da unutmuyor. Bir de o fettan zümrenin dümen suyuna çarçabuk giren müteheyyiç insanlar var. Onlar da kavga isteyebiliyor. Kâh parti rozeti takıyor yakasının bir köşesine, kâh ‘cemaat’ kisvesine bürünüyor. “Tamam da bu kavganın kime ne faydası var; her şey bir yana bu ülkeye ne yarar sağlayacak?” gibi en makul sorulara bile tahammül edemiyorlar.
Her neyse. Sayın Başbakan, ‘görüşme’ tezlerine dayanan bir soru üzerine “Gökten ne yağar ki yer kabul etmez.” dedi. Mütevazı bir cevaptı. Üstelik Türkiye’nin normalleşmesine de katkı sağlayan bir yaklaşımdı. Bir bakıma hariçten gazel okuyanlara, “Siz aramıza girmeyin.” diyordu.
Başbakan Erdoğan’a ‘vekaleten’ Bülent Arınç görüşme yaptı. Bu konu kendisine sorulunca, Başbakan eskilere dayalı hukuklarından bahsetti. “Biz görüşmek istedik, onlar da kabul gösterdiler...” diyerek fitneci zümreler kadar defolu mızıkçılara da mesaj verdi.
Bülent Arınç’ın TRT Türk’te Ömer Şahin’e söylediği sözler, Hocaefendi’yi ve Arınç’ı tanıyanlar açısından sürpriz olmadı. Ancak bu ülkede muhafazakâr insanların hangi badireleri aşarak bugüne geldiğini bilmeyenler/unutanlar için önemli hatırlatmalar barındırıyordu.
Kıskançlıktan, hasetten, fesattan, gıybetten yorgun düşmüş bazı kişiler için aydınlatıcı ayrıntılar içeriyordu.
Arınç, “Görüşmemiz çok olumlu geçti...” mesajını verdikçe huzursuz olanlar var. Mesela onlardan biri ziftten çıkmış kalemiyle hükümetin korktuğunu, Baykal ve MHP örneklerinden dolayı görüşmeler yapıldığını yazıp hiç bilmediği bir konuda Konfüçyüs rolüne soyunuyor. Bu vahşi iftiraya Baykal mı inanır, MHP mi, bu ülkenin insanı mı? Allah insaf versin. Sosyal olguları bu kadar pespaye yorumlayan adam(lar)ın derdi başka. Tartıştırmak, karıştırmak, savaştırmak için havada her gün on tane parende atanlar, ne sokağın nabzını tutabiliyor ne de kitlelerin vicdanını ruhunda duyabiliyor.
Görünen o ki her fırsatı değerlendiren bir topluluk, “AKP-Cemaat kavgası”nı hiç gündemden düşürmeyecek. Bazı konularda farklı düşünmekten, bazı mevzulara kaygıyla yaklaşmaktan daha tabii ne olabilir? Her farklı mülâhazayı fırsat bilip uçurumlar açmak için kendini helak edenlerin marâzi ve cibillî düşmanlığını belli bir oranda anlamak mümkün. Onlar vazifelerini yapıyor.
Asıl sözümüz bu ülkeye sevda derecesinde bağlı kişilere. Onlar, dönen dolabın farkına varmalı ve ‘inadına kardeşlik, inadına sevgi-saygı, inadına hoşgörü’ demeli. Onca fırıldağı fark edemeyip hislerine mağlup düşenlerin seçeneği ortada: İnadına gıybet, inadına dedikodu, inadına kıskançlık, inadına hazımsızlık. Söyler misiniz insanı hem bu alemde hem öteki tarafta hangisi mahcup eder!