İmralı'ya giden BDP heyetinde yer alan Altan Tan, mektupları,
'Birinci başlık genel bir değerlendirme, ikinci başlık yol haritası, üçüncü başlıkta demokratik ilkeler...' olarak tarif etmişti.
Genel değerlendirme ve demokratik ilkeler Kandil, Avrupa ve BDP'de yapılacak olan değerlendirmelere ışık tutacak.
Ancak kamuoyunu ilgilendiren tarafı,
'Yol Haritası.'
Öcalan, 'Yol haritası'nın ilk aşaması olan, 'sınır dışına çekilme'yi öneriyor.
Bu konuda genel kabul gören bir
de takvim var.
Mayıs ayına kadar içerideki silahlı unsurların sınır dışına çekilmesi, Mayıs-Eylül arasında Kandil'dekilerin silah bırakıp içeriye gelmesi.
Kabaca böyle.
Öcalan'ın mektubuna verilecek yanıtın çok uzun sürmeyeceği bekleniyor.
Çözüm sürecinde Kandil'de bir kafa karışıklığı gözleniyor. Ancak son gelen bilgiler Öcalan-Karayılan ekseninin Kandil'e ağırlığını koyduğu yönünde.
İran-Suriye eksenini temsil eden ve
silah bırakmaya soğuk bakan Cemil Bayık
ve Fehman Hüseyin'in izole edilmeye çalışıldığı söyleniyor.
Hatta başta Fehman Hüseyin olmak üzere sürece zarar verme kapasitesi
yüksek olan isimlerin geri plana çekildiği şeklinde bilgiler geliyor.
Çözümün aktörleri, Suriyeli kanadın silah bırakmama ihtimalini reddetmiyor.
Kendi önderliği ile ters düşmüş, tabanla irtibatı kesilmiş marjinal bir grup, çözümün önünde engel olarak görülmüyor.
Hükümet cephesinden bir değerlendirmeyi yansıtmak istiyorum:
'Halk çözüm sürecini satın aldı. Daha önceki süreçte tam öyle değildi. Süreç geliştikçe, sürece olan güven artıyor.'
Yeni çözüm sürecine ilişkin yapılan 3 kamuoyu yoklaması da bunu ortaya koyuyor.
Örneğin Oslo süreci dediğimiz eski süreç kamuoyuna açıklandığı anda AK Parti oylarında dramatik bir düşüş yaşanmış.
AK Parti'nin oyları yüzde 36'nın altına inmiş.
Yeni süreçte ise AK Parti oylarında en ufak bir gerileme yaşanmamış.
Elbette ki geçen sürecin deneyimleri etkili oldu ama daha çok, 'Bu kez sürecin şeffaf olması, AK Parti oylarında en ufak bir oynamaya yol açmadı' diye değerlendiriliyor.
Çözüm süreci başladığında da AK Parti'nin oy oranı yüzde 52 seviyesindeydi, şimdi de…
Ama kamuoyunun eğilimini yansıtması açısından ilginç bir gösterge, AK Parti seçmeni içinde yeni sürece olan destek ilk açıklandığında yüzde 40'a 60 seviyesindeydi.
Sürece destek yüzde 40, sürece hayır diyenlerin oranı ise yüzde 60…
Üçüncü araştırmada bu oran yüzde 69 desteğe ulaşmış.
Kalan yüzde 31'in dağılımı ise çok ilginç.
'Çözüm bulunsun mu?' sorusuna, ankete katılanların neredeyse tamamı, 'evet' diyor.
Yüzde 31'lik kesimin itirazı, çözüm yöntemine ilişkin.
Çözüm yönteminde üç faktör ortaya çıkıyor.
1-Bölgeyi ekonomik olarak kalkındıralım.
2-Sosyal politikalarla geliştirelim.
3-Güvenlik boyutlu bir mücadele ile bitirelim.
Çözüm konusunda negatif bir unsur olarak ön plana çıkan bir nokta ise, çözümün Öcalan'la müzakere edilmesi.
Buna karşın 'kiminle görüşülsün' diye sorulduğunda verilen derli toplu bir yanıt yoktur.
Öcalan'la görüşmeyi yanlış buluyor ama kime oy vereceksin diye sorulduğunda, 'AK Parti'ye' diyor.
Peki, sürecin önündeki en önemli engellerden biri olarak gösterilen milliyetçi oylarda durum ne?
Süreçle birlikte MHP'nin oylarında ne yükseliş var ne düşüş.
Başbakan'ın milliyetçilik konusunda yoğunlaşmasının bir nedeni bu olabilir.
Bu süreçle birlikte Türkiye'nin kodları değişiyor.
Biz Anayasa'daki vatandaşlık tanımının içinden çıkamazken, Başbakan, bir adım ileri gidip, kafatası milliyetçiliğini bombardımana tabi tutuyor.
Öcalan ise görüştüğü BDP'lilere 'Ortadoğu'da taşlar yerinden oynamışken, ben size Türkiyeli çözüm öneriyorum' diyor.