CERN, İkinci Dünya Savaşı (1939-1945) sonunda, daha savaşın yıkıntılarından dumanlar çıkarken, ulusal nefret ve kin duygularını bir kenara atabilmiş bilim insanlarının önerisiyle kurulmuş bir açık bilim yuvasıdır. 1954’te 12 Avrupa ülkesi bir araya gelerek bu dev merkezin temelini attı. 1999’da Bulgaristan’ın üyeliğiyle üye sayısı 20’ye çıktı.
İkinci Dünya Savaşından sonra bilim, bir üretici güç konumuna yükseldi. Üretici güç, sermaye fabrika ve insan gücü demektir. Artık bilim bir kalem bir kağıtla yapılamıyor. Gelişmiş teknolojik aygıtların yanısıra büyük bir ekip çalışması gerekiyor. Dünya’da CERN, IBM, Fermilab, Stanford gibi dev laboratuvarların bütüçse, pek çok devletin bütçesinden büyüktür. Onun için bazen bilimin bu yeni aşaması “Büyük Bilim” olarak adlandırılıyor. Türkiye, ‘Büyük Bilim’ projesinin dışında kalabilir mi?
Türkiye bu büyük bilim kuruluşuna tam üyelik yolunda ilk adımı attı. Türkiye, şimdiye dek yalnızca gözlemci statüsünde idi. İşbirliği anlaşması, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Başkanı Okay Çakıroğlu ile CERN Genel Direktörü Robert Aymar tarafından Cenevre’de imzalandı.
Bu Türkiye için çok önemli bir bilimsel atılım. CERN, üye ülkelerin GSMH’leri oranında ödedikleri yıllık aidatlarla finanse ediliyor. Türkiye bu konularda adım atmaya, CERN bilim komitesini kurarak, deney aidatlarını ödeyerek ciddi bir girişimde bulunmuştur. TAEK Başkanı Çakıroğlu, 3-4 yl içinde Türkiye’nin tam üyeliğinin gerçekleşceğini bildirmişti; ama bir türlü olmadı.
CERN’e tam üyelikle Türkiye stratejik teknojilerin geliştirilmesinde ve üretiminde söz sahibi ülkelerden biri olacak.
1957’de ilk parçacık çarpıştırıcı devreye sokuldu. 1959’da proton-proton çarpışmaları için çalışmalara başlandı. 1971’de ilk proton-proton çarpışması gerçekleştirildi. 1983’te Z ve W parçacıkları gözlendi. 1986’da ağır iyonların çarpışmalarına başlandı. 1995’te ilk olarak antihidrojen burada gözlendi.
2012’de bütün parçacıkların kütlesinden sorumlu olduğu düşünülen Higgs parçacıklarının izine burada rastlandı.
Parçacıkları hızlandırma işlemi, “üstüniletken radyofrekans odaları’nda yapılıyor. Böyle bir odada oluşturulan ve yüksek frekansla salınan elektrik alanı, içinden geçen parçacıkları hızlandırıyor. CERN laboratuvarındaki en büyük elektron hızalndırıcısı LEP (Large Electron Positron Collider) adını alır . Dairesel çevresi 27 km ve ışınlama tüpünün tamamı, yerin en az 100 m altında inşa edilmiş olan bir tünele yerleştirilmiş. İçerisinde 3,368 mıknatıs ile 272 süperiletken ivmelendirme adımı var. Deneyler sırasında bütün bu parçaların, -269°C'ye kadar soğutulup bu sıcaklıkta tutulması gerekiyor (Bu sıcaklık, evrenin en düşük sıcaklığından 4 derece yukarıdadır).
Gereken yüksek enerjileri sağlamak için, parçacıklar dairesel yörüngelerde defalarca döndürülüp ivmelendiriliyor. Mıknatıslar, parçacıkları belli yörüngelerde kalmaya zorlarken, özel elektrik alanları, parçacıkların enerjisini her dönüşte biraz daha artırıyor.
Eğer insanoğlu parçacıklar ve antiparçacıklar yoluyla enerji sorununu çözeceksu, bunu ancak CERN’de çalışanlar çözecek. Bugün Evrenimizin 13.7 milyar yıllık yaşı ve sonrasıyla ilgili temel deneysel ve teorik bilgiler burada geliştirildi. CERN, bütün uygar dünyanın desteklemesi gereken uluslarası bir bilim ve teknoloji abidesidir.
Osmanlı İmaparatorluğu, 17. Yüzyılda başgösteren Bilimsel Devrimi ve sonrasında gelen Sanayi devrimini ıskaladığı için önce geriledi, sonra parçalanıp dağıldı. Türkiye’nin gerçekten demokratik ve kalkınmış bir ülke olması için elindeki CERN olanağını sonuna kadar kullanması gerekir.
Türkiye, CERN’e dar kafalı bir tüccar mantığıyla, oradan ihale kapma mantığıyla yaklaşamaz. Orada bilimin ve teknolojinin döllendiğini düşünerek, bilimcilerimizi ve gençlerimizi oralarda yetiştirerek, paha biçilmez olanaklara kavuşabileceğimizi düşünmeliyiz.
Türkiye’nin CERN’e üyeliği, şimdi hayatta olmayan Ünlü Fizikçiler, Feza Gürsey, Asım Barut, Erdal İnönü ve Engin Arık (30 Kasım 2007’de Isparta yakınlarındaki uçak kazasında ölen fizikçimiz) gibi uluslarası pırlantalarımızın da candan gönülden istediği bir projeydi.
Ünlü Fizikçimiz Merhum Feza Gürsey, temel bilimlere yatırım yapmamız gerektiğini vurgularken “gelecek, bu işe para ve irade yatıran milletlerin olacaktır” demişti. CERN’e üye olmak bilimde birinci lige doğru yürümemizi kolaylaştıracaktır. Sözde değil, özde ‘ileri demokrasi’ye bilim ve teknoloji laboratuvarlarında kalarak ulaşabiliriz.