Gürcistan’la sınır yapan Türkgözü Kapısı, Turgut Özal’lı günlerini arıyor. Tek tük TIR’ın geçtiği kapının fotoğrafını çektirmeyen ilgililer, eskiyen binanın içinde fare kovalıyor. Sorunlarını sorduk, binlerce dert anlattılar. (Perihan ÇAKIROĞLU)
MUAMMA KAPI TÜRKGÖZÜ
TOSUNOĞLU: DAR YOLLAR TiCARETE SEKTE VURUYOR
Ardahan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Latif Tosunoğlu, biz orada olduğumuz günlerde Trabzon’da idi. Kendisiyle telefonda konuşuyoruz. Tosunoğlu da Ardahan’ın makus talihini bir türlü yenememesinden şikayetçi. "Şehrimizin sahibi yok" diyor.
iKi TIR GEÇEMiYOR
Türkgözü Kapısı’nın çalışmamasının arkasındaki gerçekleri anlatıyor. "En büyük sorun yollar. Çok dar, gördünüz herhalde iki TIR yan yana geçemiyor. Bu yolları iptal edip, dağları tepeleri tünellerle açarak yeniden geniş yollar yapılmalı" diyen Tosunoğlu, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile kapıların bağlı olduğu Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’ya da bu taleplerin iletildiğini söylüyor.
SARP 2 BiN, TÜRKGÖZÜ 3 BiN $
Türkgözü’nden yapılacak ticaretin Sarp ve Hopa’ya kaydığından yakınıyor. Nakliyeciler, Sarp’tan geçiş ücretini 2 bin dolar olarak belirlerken Türkgözü’ne zorluğu nedeniyle 3 bin dolar istiyorlarmış. Tosunoğlu, ayrıca Çıldır-Aktaş’ta kapı olduğunu, ancak binaları yapılmasına rağmen 10 yıldır bu kapının da kapalı olduğunu anlatıyor.
Bizi kaderimize bıraktılar
Başkan Latif Tosunoğlu, 7 ay kışın yaşandığı, karın üzerinden kalkmadığı Ardahan’da işlerin kötü gittiğini belirtirken, "Adeta bizi kaderimize terk ettiler" diyor. Ona göre Türkgözü, kent için çok önemli, Türkgözü’nün çalışması için de dağları delecek tünellerin açılması önemli. Yoksa, 830 kilometrelik dar ve engebeli yolu, hangi TIR şoförü aşmak ister! Tosunoğlu, Gümrük ve Kapılardan Sorumlu Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’ya durumu iletmek için beni elçi seçti. Öyleyse elçiye zeval olmaz, Yazıcı’nın dikkatine durumu sunuyorum. Türkgözü sınır kapısı ile ilgili bir sorun daha var. O da sınır kenti olmasına rağmen Ardahan Emniyeti’nin pasaport ve gerekli evrakları verememesi. Sınırdan geçmek için taa Erzurum Emniyet Müdürlüğü’ne gidilmesi gerekiyor. Bu zorluk da insanları geriyor.
Ardahan’dan yola çıkıyoruz, hedefte Posof ilçesi sınırlarındaki Türkgözü Kapısı bulunuyor. Kapı ile ilgili rivayetler muhtelif. Yerinde görmemiz gerekiyor. Kim kapıdan söz etse, önce Turgut Özal’a rahmet yolluyor. 1998-1999 yıllarında açılan kapı, o zamanlarda mazot ticareti sayesinde, bölgede epeyce refah yaratmış. Daha sonraki yıllarda Sarp açılınca, Türkgözü’nün önemi azalmış ve bugüne gelindiğinde de "Pasif kapı" konumuna geçmiş. Kapı’ya doğru giderken, dikkati en çok çeken şey, yolun darlığı. Neredeyse, iki TIR’ın yan yana geçmesi çok zor görünüyor.
GURBETÇİ ZENGiNi iLÇE
Posof’la ilgili şehir efsanelerini dinliyoruz. Nüfusunun büyük bölümü, Almanya, Hollanda, İsviçre gibi ülkelere gidip gurbetçi olan ilçenin bol zenginlere sahip olduğu anlatılıyor. Ve, sonunda Türkgözü Kapısı uzaktan görünüyor. BOTAŞ’ın pırıl pırıl doğalgaz tesisleri karşımıza geliyor. Sürücümüz, yıllar önce Azeri petrolünün ilk pompalandığı durağın da Türkgözü olduğunu hatırlatıyor. Ardahan’da kaldığımız Kura Oteli’nin sahipleri, kapıya yakın bir otel yapmışlar. Adı Klas olan otel, sınır ticareti canlı iken yapılmış ama şimdi pek iş yapmadığı söyleniyor. Öyleyse neden otel açık tutuluyor, nedeni açıklanmıyor.
FOTOĞRAF ÇEKMEK YASAK!
Türkgözü Kapısı’na vardığımızda, bizi karşılayan yetkililer önce "buyur" ediyorlar. Aykut Işıklar, sohbet sırasında fotoğraf çekmek istiyor. "Yasak kardeşim, çekemezsiniz" diyorlar. Nedeni yok işte. Yasak sadece! Onlara soruyoruz, "Bu kapı çalışıyor mu?" Cevap, hayli ilginç; "Çalışıyor gibi!” Bunun anlamını kimse önce anlatmıyor. Sonunda bir görevli, "Buranın eski günlerini bilmezsiniz. Her gün 400-500 kişiye vize verirdim. Şimdi, arada sırada İran TIR’ları geçiyor. Türkiye’den giriş yapan araçlara, sadece 20 litre benzin veriliyor, bu da geçimi kurtarmıyor. İdare ediyoruz" diyor.
FARELER CiRiT ATIYOR
Bir başka görevli, "Sınıra yakın köyler, Sarıvan ile Eminbey köylüleri elmalarını bile satamıyorlar. Elmalar yerlerde çürüyor" diye arkadaşını destekliyor. "Peki, sizler ne yapıyorsunuz burada?" diye soruyoruz. "Çalışıyoruz. Binalar çok eskidi, fareler cirit atıyor. Onları kovalıyoruz!" cevabını veriyorlar. Aykut Işıklar, arabaya doğru gidiyor. Gazeteci refleksiyle ona bir göz atıyorum. Fotoğraf makinesiyle hazır beklediğini görüyorum. Kapı görevlileriyle sohbete devam ediyorum. Gayem, onun beni bahane edip makinesiyle fotoğraf çekmesini sağlamak. Sohbeti tamamlayıp, "Hoşçakalın" diyerek Aykut’un yanına geliyorum. "Fotoğraf çektin değil mi" soruma, "Tabii ki, kaçar mı! Sen konuşurken, kapıyı da çektim" diyor.
-İZLENİM-
Azeri, Gürcü ve Ermeni kızları kusura bakmasınlar ama...
Şu yazdıklarımı lütfen not edin... "Bu yaz tatilinde, ne yapıp edeceğim, güzel ülkemizin kuzeydoğusunda yani Karadeniz'in son noktalarındaki sahilleri mutlaka göreceğim. Orada en az bir hafta kalacağım. Deniz kenarında yürüyeceğim, dağlara tırmanacağım, çay bahçelerinde uyuyacağım, Karadeniz'i izleyeceğim. Bunu yapmazsam yuh olsun bana...." Şaka yapmıyorum çok ciddiyim. Bodrum, Antalya falan güzel ama hele hele yaşınız ermişse kemale Karadeniz sahillerinden güzel olamazlar. Orada gençleşirsiniz. Burası ille de müthiş olacak. Söylemedi demeyin. Madem üç komşu ülke ile bağlantı mecburen buradan oluyor, madem bu kadar güzel, bakın üç-beş yıl sonra Kemalpaşa'da neler olacak... Sarp Sınır Kapısı'nı mutlaka duydunuz. Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan'a gidiş-gelişlerde en işlek kapı. Hatta oradan bütün Türk devletlerine hatta Rusya'ya gidiliyor. İstanbul'daki Sirkeci-Harem iskelesi gibi. İşte bu kapının olduğu coğrafi bölge inanılmaz güzel. Dağın eteğinde ve deniz kenarında... Sınırın öteki yanını bilmiyorum ama aynı doğal aynı güzelliğin olduğuna eminim. Aynı güneş, rutubet, yağmur ve rüzgar olduğuna göre... Aaa daha önceki bölümlerde Karadeniz Sahil Yolu'nu size yeterince anlatamadım. Öyle bir yol yapılmış ki bu kadar güzel sahil yolu acaba dünyanın neresinde var? Karadenizliler sadece bu yol için Recep Tayyip Erdoğan'a yani hemşerilerine yatıp kalkıp dua etmeli. Bu ülkeye kaç iktidar geldi, neden AK Parti tamamladı dersiniz. Yol değil uçak pisti... İnsanın içinden uçmak geliyor. Ben Trabzon-Sarp arasını biliyorum. İsmail YK'nın şarkısı gibi 'Bas Gaza...' Allah ne verdiyse 180-200 km ile gir viraja. Yoooook... Sakın ha. Benim dolmuşuma binmeyin şaka yapıyorum. Adım başı o garip kamera var. Devamlı resim çekiyor. Kaç km ile gittiğini eve zarf gelince anlıyorsun. Zarfta bir fotoğraf var, bir de kesinleşmiş para cezası makbuzu. Yolun kenarındaki tabelalarda ne yazıyorsa o kadar hızla gitmek zorundasın. 80'i zor geçersin. Neyse... Bu kadar güzel yoldan Sarp Kapısı'na gelince ve doğa güzelliğini görünce isyan ediyorsun. Benim ülkem neden İsviçre gibi modern değil? Neden oteller yok, neden mağazalar çok şık değil, neden buraya Allah'ın her günü binlerce Avrupalı gelmiyor? Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan doğa olarak daha mı güzel diye bağırıyorsun? Kusura bakmayın ama güzellik bakım demek değil. Ama doğa güzelliği de yetmiyor. Aynen Sarp ve Kemalpaşa'da olduğu gibi... Evlerin çoğunun dış cephe boyası yok. Sanki İkinci Dünya Savaşı'nda Amerikan uçaklarının bombaladığı Almanya gibi... Veya Alman ordularının taş taş üstünde bırakmadığı Polonya gibi... Bütün evler sanki yarım kalmış...
Komşu kızları iyi tezgâhtar!
Sarp Kapısı, Kemalpaşa denilen yerleşim biriminde. O kadar ilginç ki hayretler içinde kaldım. Çünkü her milletten insan var. Kapalıçarşı'da esnaf iken Azeri veya Gürcü kadınlara giysi satmak için Kemalpaşa'ya yerleşen Boşnak da var, kebap salonu açan Kürt vatandaşımız da. Yurdun dört bir yanından Kemalpaşa'ya gelip ekmek parası kazanmak için savaşan insanımız. Tezgâhtarların çoğu Gürcü, Azeri ve Ermeni kızları... Yani komşu kızları. Türkçe bildikleri için patronları ile rahat anlaşıyorlar. Şöyle alıcı gözü ile bakınca vallahi bir tane güzel tezgâhtar kız görmedim. Genelde kara kuru şeyler. Hele Ermeni kızları... Sakalları ve bıyıkları var. Her gün tıraş olmaları gerekir. Azeri kızları daha cilveli onlar da pek güzel değil. Gürcü kızları ise Allah göstermesin... Vardır bir hikmetleri. Mağaza sahipleri özellikle onları tercih ettiği için... Kızlar turist gibi üç aylık vize ile giriyorlar, üç ay sonra vatanlarına gidip iki gün sonra yine geliyorlar. Sınır kapısında vize alıyorlar. Sanırım bu komedi bitecek veya bitti bile... Günübirlik gelenler ise elini kolunu sallayarak, sadece pasaport göstererek geliyor. Bavul ticareti böyle oluyor zaten. Bavullar ile Sarp Kapısı'na geliyorlar, orada bir TIR şoförü iyilik olsun diye arabasına alıyor(muş). Gözümle görmedim. TIR fareleri her ülkede vardır. TIR şoförlerinin bu tür maceraları meşhurdur. İşin ekonomik boyutunu Perihan anlatıyor fazla girmek istemiyorum. İlk günler Kemalpaşa esnafı kurulan pazardan iyi para kazanmış. Mağazaların, evlerin inşaatına başlamışlar. Küresel kriz vurunca yarım kalmış evler. İşte savaş haline bundan benziyor Kemalpaşa... Yarın: Nataşalar azalmış, Karadeniz erkeği yuvasına dönmüş..
(Aykut IŞIKLAR) www.ardahanhaberleri.com