Göremeyecek, okuyamayacaksınız çünkü; Bu organizasyonun mimarı onların hazzetmediği bir adam...
Fethullah Gülen..
"Türkçe Olimpiyatları"ndan bahsediyorum.
Oradaydım..
Sinan Erdem Spor Kompleksi'nde yaşanan ve yaşatılan o rüyanın, o büyünün tanıklarından biri de bendim.
Bazı şeyler hakkında ne yazarsanız yazın, tarifini yapamazsınız. Örneğin bir Alman çocuğun kendi dilinde türkü söylemesiyle duygulanan ve gözyaşı döken insanların duygularını kelimelere dökemezsiniz.
12 siyahi kızın halay çekerken yaşattığı o coşkuyu, o yürek kabarmasını tasvir edemezsiniz. Bir minnet duygusu kaplar sizi. Arşın altında, arzın üstünde kendinizi bir başka özel hissedersiniz insan olduğunuz için, Türk olduğunuz için...
Son yıllarda Türk olduğumuz için, Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı altında yaşadığımız için, dilimiz Türkçe olduğu için bize bizi kim bu kadar özel hissettirdi ki?..
Kuşkusuz geceye damga vuran sözler iki kişinin ağzından döküldü.
Bunlardan biri Kanal D'nin efsane ismi Mehmet Ali Birand, diğeri ise TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin'di.
Son dönemlerde medyanın darbe çalışmalarına verdiği aşağılıkça desteği deşifre eden Mehmet Ali Birand'ın sözleri adeta bir itiraf niteliğindeydi. Videosunu aşağıda izleyeceksiniz. Dinleyin lütfen.. Sözlerindeki, mimiklerindeki samimiyeti göreceksiniz.
"Bugüne kadar bu Türkçe Olimpiyatları'na biraz yan gözle bakıyordum. Ama bu gece dehşet olduğunu gördüm" dedi Birand...
İbrahim şahin ise, "Bu çocukları yetiştiren hocalarına ve hocaların hocasına" diyerek "Gurbetteki adama" yani Fethullah Gülen'e selam göndermeyi ihmal etmedi.
Bakanlar, milletvekilleri, sanatçılar ve medya mensupları. Hepsi Türkçe'yi bir evrensel dil yapabilmek için mücadele eden herkese tek tek teşekkürlerini ve minnetlerini sundu..
Ama işte dedim ya, bu haberi siz bugün birkaç gazete ve televizyonda okuyabilecek, görebileceksiniz.
Kabul edelim artık, bu organizasyon birilerini rahatsız ediyor. Hem de az buz değil çok rahatsız ediyor.
Endonezyalı çocuğun "Böyle bir kara sevda, ancak kara toprakta biter" şarkısını Türk bayrağı altında söylemesi, Türkmenistanlı Ruslan Annamammedov'un, İbrahim Tatlıses'in "Gülüm benim" türküsünü söylerken bir Türk gibi davranması onlara batıyor.
Çünkü onların sanatçısı ya Madonna ya da piyanosunun tuşlarına tapan, inanların inançlarına küfreden, kendini yeryüzünün tanrısı sanan Fazıl Say.
Bunlar değil miydi, "Kollarını aç bana, ben geldim vücudumu geri çevirme. Tereddüt edipte bu tende. Ateşimi terle söndürme" diye kişneyen sanatçıyı yılın sanatçısı olmaya aday gösteren?
Bunlar değil miydi, "Malımı al mülkümü al tende en kuytumu al" diyen kadın, balgam çıkardığında bile ayağa fırlayıp "İşte sanat bu, sanatçı bu" diye galeyana gelen?
Bunlar değil miydi, "Bayıra karşı yatır beni tırmala beni kaşı beni" şarkısını yılın en iyi çıkış yapan şarkısı seçen?
Tanzanlayı çocuğun "Burası Muştur, yolu yokuştur" türküsünü yüreği sökülürcesine söylemesini duymaz, görmez, bilmez.
Görmez çünkü onlara bunu söyleten organizatör çok, çok tehlikeli biri!..
***
Olimpiyatların olduğu saatte tepkilere bakmak için twitter'e bir göz atayım dedim..
Abooovvv!
İçinde Türkiye'nin kelli felli yazar ve sanatçılarının da bulunduğu bazı isimler bir feryat bir figan. Üzerlerine kızgın yağ dökülmüş gibi ciyak ciyak bir haldeler..
"Türkiye'yi ele geçirdiler, sıra Türkçe'de" diye başlayan ve ağır hakaretlerle, ağır küfürlerle noktalanan mide bulandırıcı yorumlar.
Organizasyona katılan isimlere "Satılmışlar" demeler, galiz küfürler savurmalar..
Sırf geceye katıldım diye ve geceden bazı notları paylaştım diye nasıl cezalandırıldım ben biliyor musunuz?
Yaklaşık 700 küsur kişi beni sildi attı!
Geceye katılan bazı ünlü isimlerin listelerine baktım. Aynı oranda ciddi bir düşüş.
Bir anda vatan haini olduk çıktık galiba o geceye katılarak.
Bakın şahit olun.
Düne kadar baş tacı edilen Bülent Eczacıbaşı, Mehmet Ali Birand, Işın Karaca, Deniz Seki, Kayahan, Garo Mafyan, Necati Şaşmaz, Mustafa Sandal, İsmail YK artık onların gözünde bir hain.
Mimlendiler!
Tıpkı daha önce mimlenen ve adeta sanat hayatları bitirilmeye çalışılan, ekranlardan uzak mı uzak tutulan İbrahim Erkal, Burak Kut, Sinan Özen, Bedirhan Gökçe ve İsmet Özhan gibi onlar da zamanla harcanmaya çalışılacak..
TSK'yı, MİT'i, Emniyet'i, Çankaya'yı, Başbakanlık'ı, kısaca Türkiye'yi ele geçiren!..
Hatta ve hatta bununla yetinmeyip ABD'yi de istila eden ve hasta yatağında olsa bile Obama'yı parmağında oynatan (!) Fethullah Gülen'in "Türkçe'yi evrensel dil yapacağım" rüyasına ortak olmanın veya o hayali alkışlamanın da bir bedeli olmalı değil mi?
Vicdandan, izandan, edepten, ahlaktan, namustan.. Kısacası insanı insan yapan tüm değerlerden uzak bazı güç odaklarının onları harcamak için fırsat kolladığını bile bile o organizasyonun ta kalbinde yer almak. "Bir bedel ödeyeceksem buradayım ve ödemeye hazırım. Yeter ki doğru dünyaya hakim olsun" diyebilmek..
Şeytana ve güce tapanların vatanperver sayıldığı, dini yozlaştırma çabası içinde olanların alim-ulema muamelesi gördüğü, köşesinde veya gazetesinde yayınladığı tekzip yazıları dışında doğruları asla yazamayanların dürüst gazeteci olarak baştacı edildiği bir ülkede..
Bedel ödemek isteyen yürekli insan sayısının hızla artıyor olması insana mutluluk veriyor.
Lakin artık güneş balçıkla sıvanmıyor..