TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Türkiye'de en rahat eleştirilen kurumun TBMM olduğunu ifade ederek, ''Biz bundan rahatsız değiliz. Ancak ne zaman bu kurumun daha iyi çalışması yönünde bir çaba söz konusu olduğunda, hemen bardağın boş tarafından bakılır, vur abalıya...Önüne gelen Meclis'e eleştiri getirir. Haklı olanlara hiç itirazımız yok'' dedi.
Çiçek, 24. Dönem 1. ve 2. Yasama Yılı'nı değerlendirdiği basın toplantısında, Meclis faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Genel Kurul'da kabul edilen 119 kanunun madde sayısının bin 423 olduğunu ifade eden Çiçek, bu kanunlardan 2'sinin Cumhurbaşkanı'nca bir daha görüşülmek üzere TBMM'ye geri gönderildiğini, 31 Meclis kararı alındığını kaydetti.
Çiçek, bugüne kadar Başkanlığa 2 bin 177 sözlü soru önergesi verildiğini, 451 sözlü soru önergesinin Genel Kurul'da cevaplandırıldığını, 8 sözlü soru önergesinin geri alındığını, 174 sözlü soru önergesinin ise İçtüzük hükümlerine uygun bulunmadığından iade edildiğini belirtti. Çiçek, bin 445 sözlü soru önergesinin Genel Kurul gündeminde olduğunu, 99'uun ise soru önergesinin işlemlerinin devam ettiğini söyledi.
''Yüzde 136 artış''
23. Dönem'e 1 yıl içinde 921 sözlü soru önergesi geldiğini, 24. Dönem'de bu sayının 2 bin 177 olduğunu bildiren Çiçek, ''Artış yüzde 136. 23. Dönem'de 1 yılda 4 bin 669 yazılı soru önergesi geldi. Bu dönem 1 yılda gelen yazılı önerge sayısı 9 bin 141; artış yüzde 96. Araştırma önergesi 23. Dönemde 1 yılda 262, bu defa 1 yılda 980. Artış 274'' dedi.
Başkanlığa sunulan yazılı soru önergesi sayısının 9 bin 141 olduğunu ifade eden Çiçek, bunlardan 2 bin 341'inin süresi içerisinde, 3 bin 470'sinin de süresi geçtikten sonra cevaplandırıldığını, 4'ünün geri alındığını söyledi. Çiçek, bin 770 yazılı soru önergesinin cevaplandırılmadığını, 150 yazılı soru önergesinin ise İçtüzük hükümlerine uygun bulunmadığı için iade edildiğini, bin 406 yazılı soru önergesinin işlemlerinin devam ettiğini bildirdi.
Çiçek, 10 genel görüşme önergesi verildiğini, 5'inin işleme alınmayı beklediğini, işleme alınan 5 önergenin 4'ü için genel görüşme açılmasının kabul edildiğini, 1'inin halen Genel Kurul gündeminde olduğunu kaydetti. Çiçek, verilen 12 gensoru önergesinden, 4'ünün geri alındığını, 8'inin gündeme alınmasının Genel Kurul'ca reddedildiğini anımsattı.
TBMM Başkanı Çiçek, bu dönemde 980 Meclis araştırması önergesi verildiğini, 2'sinin iade edildiğini, 627'sinin işleme alınmayı beklediğini, işleme alınan 351 araştırma önergesinden 28'i için Meclis araştırması komisyonu kurulması kabul edildiğini, bu önergeler üzerine 4 komisyon kurulduğunu anlattı.
Komisyonlar
Dilekçe Komisyonu'na 8 bin 710 başvuruda bulunulduğunu ifade eden Çiçek, dilekçelerin kurumlara göre dağılımına bakıldığında vatandaşlarca en çok talep veya şikayette bulunulan kurumlar sıralamasında ilk sıralarda Sosyal Güvenlik Kurumu, İçişleri Bakanlığı, valilikler, Sağlık ve Adalet bakanlıklarının yer aldığını söyledi.
Çiçek, başvuruların illere göre dağılımında ise en fazla dilekçelerin yüzde 27 ile Tunceli, yüzde 18,61 ile İstanbul, yüzde 7,61 ile Ankara, yüzde 6,42 ile Bursa ve yüzde 6,38 ile Elazığ'dan geldiğini belirtti.
Çiçek, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'na ise 2 bin 800 bireysel başvuru yapıldığını bildirdi.
''Çok kaliteli kanun yapamıyoruz''
Gazi Üniversitesi ile TBMM Başkanlığı arasında Gazi Üniversitesi bünyesinde Yasama Enstitüsü kurulmasına ilişkin protokol imzalandığına işaret eden Çiçek, çok kaliteli kanun yapamadıklarını, önemli nedeninin ise kanun hazırlayanların yeteri kadar geleceği öngörememeleri olduğunu kaydetti. Çiçek, bunun da bilgi, tecrübeyi gerektirdiğini, kanun yapmanın ayrı bir uzmanlık işi olduğunu dile getirdi.
Meclis'in tek başına bunu çözemeyeceğini, bakanlıkların ilgili birimlerinin de ciddi eğitimden geçmesi gerektiğini dile getiren Çiçek, aksi takdirde yaptıkları yasalarda karşılarına kalite sorunu çıktığını anlattı.
TBMM Başkanı Çiçek, bu dönemde 120 ülke ile Parlamentolararası Dostluk Grubu oluşturulduğunu belirterek, 1 yıl içindeki ziyaret trafiğine bakıldığında, çok önemli bir dış temas trafiğinin Meclis üzerinden sürdürüldüğünü söyledi.
''43 bin 594 tutanak''
Genel Kurul'un 142 birleşim 597 oturumunda toplam 856 saat 20 dakika çalıştığını, bu çalışmalara ilişkin 43 bin 594 sayfa tutanak tutulduğunu ifade eden Çiçek, ''Tutanak tutulan diğer toplantılarda bin 238 saat 23 dakika çalışma yapılmış; bu çalışmalara ilişkin 23 bin 429 sayfa tutanak tutulmuştur. Tutanak Hizmetleri Başkanlığı'nca 24. Dönem 1. ve 2. Yasama yıllarında Genel Kurul ve komisyonlar ile çeşitli görevlerde toplam 2 bin 94 saat 43 dakika çalışma yapılmış, bu çalışmalarda 67 bin 23 sayfa tutanak tutulmuştur'' diye konuştu.
Meclis'in ziyaretçileri
Türkiye'de en rahat eleştirilen kurumun TBMM olduğunu dile getiren Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz bundan rahatsız değiliz. Elbette halk adına faaliyet gösteren, kanun çıkaran, denetim, diplomasi yapan bir kurumun çalışmalarının kamuoyunun önünde bilinmesi, değerlendirilmesinde yarar var. Ancak ne zamanki bu kurumun daha iyi çalışması yönünde bir çaba söz konusu olduğunda, hemen bardağın boş tarafından bakılır, vur abalıya...Önüne gelen Meclis'e eleştiri getirir. Haklı olanlara hiç itirazımız yok. Ama insafla bir şeyin değerlendirilmesi lazım.
Meclisimizi, bu dönemde 1 yıllık süre içinde 413 bin kişi ziyaret etti. İyi mi kötü mü bunu bilemem, idarenin işleyişinden, insanımızın kestirme çözüm arayışından mı başka nedenlerden mi, bilemem. İş günü olarak ele alındığında ise günlük ortalama 2 bin 350 kişinin Meclis'i ziyaret ettiği görülmektedir. Bazı günlerde ise ziyaretçi sayısının on bin üstüne çıktığı zaman oldu. Özellikle grup toplantıları olduğu gün 7 binden aşağı düşmüyor. Ülkemizin dört bir yanından gelen 106 bin öğrenci ve konuğumuza rehberlerimiz aracılığı ile Meclisimiz gezdirilmiştir. Söz konusu dönemde, I. Meclis Binası'nı ise 201 bin kişi ziyaret etmiştir.
Milletvekillerimizin yapmış olduğu 776 basın toplantısının organizasyonu ile siyasi parti gruplarınca yapılan 118 toplantının organizasyonu sağlanmıştır. Meclisimize 2 bin 802 bilgi edinme başvurusu yapılmıştır.''
Çiçek, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Cemil Çiçek, tutuklu milletvekillerinin durumuna ilişkin soru üzerine, 8 milletvekilinin tutuklama tarihleri ile yargılamaları yapılan mahkemelerin farklı olduğunu belirtti. Söz konusu milletvekillerinin 4 ayrı mahkemede yargılandığını kaydeden Çiçek, ayrıca milletvekilleri ile bazı davalar bitmek üzere iken bazılarının henüz yeni başladığını ifade etti.
Tutuklu milletvekilleriyle ilgili konunun daha Parlamento oluşmadan, seçim sürecinde ortaya çıktığını hatırlatan Çiçek, seçim sürecinden sonra bunun siyasi bir sorun olarak karşılarına geldiğini söyledi.
Çiçek, şöyle devam etti:
''Konunun iki yönü var. Biri yargıda olan kısmıdır. İyi işleyen bir demokraside, hukuk sisteminde, yargıya intikal eden konunun, yargı tarafından çözülmesi esastır. Görülmekte olan dava ile ilgili yasamanın neler yapabileceği bellidir. Temennimiz, yargının bu sorunu çözmesi ve sonlandırmasıdır. Maalesef bu mümkün olmadı. Yargının çözemediği sorun, siyasi bir kriz olarak bizim karşımıza çıktı.
Bu sorunun çözümü bakımından, Meclis Başkanı olarak Anayasa ve İçtüzük bana fazla yetki vermemiş olmasına rağmen, Meclis Başkanı sıfatının verdiği imkanı ile ciddi çaba içinde oldum.
Ama ben prensip itibariyle bu işleri biraz kapalı devre götürmeye çalışan insanım. Özelikle tutukluluk söz konusu olunca. Cezaevi psikolojisini, onların yakınlarının, eşlerinin psikolojisini biliriz. Yerli yersiz o insanlara umut vermek, eziyet ifade eder.''
Bu konuda verilen demeçleri eleştiren Cemil Çiçek, bunların sorunun çözümüne bir katkı sunmadığını, sonuç alınamayacak bir konuyu, demeçlerle siyasi söylem haline getirmenin sorunun çözümünü zorlaştırdığını kaydetti.
''Yargıçlar yasaların ruhunu iyi anlamalı''
Tutuklu milletvekillerinin durumuna ilişkin çabalarını aktaran Çiçek, şunları söyledi:
''Bir çok teşebbüste bulundum. 3. Yargı Paketi ile ilgili olarak 'acaba bu konuda, burada bir imkan söz konusu olabilir mi-' diye gerekli çabayı gösterdim. Sorun iki şekilde çözülecek. Ya yargı çözecek ya da yargının uyguladığı kuralı değişeceksiniz. Yargı nasıl çözecek- Davayı biran ön önce sonlandırmak suretiyle. Ama bu davalar uzun sürdü. Karmaşık, çok sanıklı dosyalar. Bu davalar sonlanamadı. Birleştirilerek de pehlivan tefrikasına dönüştürüldü. Tahliye ederek sonuçlandırabilirdi. Çünkü CMK'nın 100. ve onu takip eden maddelerinde, tutukluluğun hangi hallerde gerçekleşeceği burada var. Tahliye edilerek çözülebilirdi ama burada da zorluk, bir mahkeme tahliye eder diğeri devamını ister. Dört ayrı mahkeme. Mahkeme ne karar vererek davayı sonuçlandırdı ne de tahliye suretiyle bu sorunu çözebildi.
Geriye kural koymak, değiştirmek kalıyor. Bu konuda çaba oldu ama bu kuraları koyma noktasında Meclis çoğunluğu açısından olumlu sonuç ortaya çıkmadı. Son teşebbüste de sadece 8 milletvekiline yönelik olarak bir kural koymak yerine, genel uygulamalar içinde soruna çözüm aramak tercih edildi.''
''Tutuklama mahkumiyete dönüşmemeli''
3. Yargı Paketi'nin bir kaç konuda önemli olduğunu dile getiren Çiçek, şunları ifade etti: ''Dün akşam itibariyle cezaevlerinde 126 bin 386 tutuklu hükümlü var. 92 bin 151 hükümlü ve 34 bin 235 tutuklu. Demek ki tutuklu sayısı üçte bire düşmüş. Eskiden fazlaydı. Tutuklu sayısında, hükümlüye nazaran ciddi azalma var. Bu sevindirici. Hükümlü niye fazla- İnfaz sistemi değişti. Eskiden 5 gün ceza alan 2 gün yatıyordu. Şimdi infaz, suçlarda üçte ikiye çıkmıştır. Tutuklu kişilerin arasında 8 milletvekili de var.
Tutuklama bir tedbirdir. Tedbir mahkumiyete dönüşmemeli. Yargıçlarımızın da yargı makamlarımızın da çıkardığımız yasaların ruhunu iyi anlamaları, iyi kavramaları gerekiyor. Tutuklu milletvekilleri de dahil özel yetkili mahkemeler olarak bilinen mahkemelerin uygulamalarından bir rahatsızlık olmuş. Meclis de bu rahatsızlığı, bünyesinde değişiklik yaparak bunu ortaya koydu. Demek ki Meclis'in mesajı, uygulamalarda dikkatli davranılmasıdır. Tartışmaların önemli kısmı, soruşturmanın yapılışı ve tutuklamalarla ilgilidir. Meclis yeni irade ortaya koymuş ve yargı makamlarının her şüphede tutuklama kararı vermek yerine elini genişletmiştir.
Böylece bugün, 34 bin 235 tutuklu hakkında istiyorsa yargı makamları her dosya, her sanık, her tutuklu için ayrı bir değerlendirme konusu yapabilecektir. Tutuklu milletvekilleri bakımından da adli kontrol gibi, gerçekten çağdaş bir tedbiri uygulamaya koyabilecektir. Ümit ederim yargı, yasamanın verdiği bu mesajı iyi anlamıştır.''
''Ümit ederim kısa sürede çözülsün''
Yargının gelişigüzel tartışılmasının, yargıya güveni azaltacağını vurgulayan Çiçek, ''Uygulamalara dikkat edilmeli. Türkiye çağdaş bir devlet. Biz ne kadar hassasiyet gösteriyorsak, yargı da işlemlerine dikkat etmeli. Günümüz dünyasında Ankara'nın bir ilçesinde verilen karar, 2 saat sonra Brüksel'de yankı buluyor. Türkiye'nin itibarı için önemli. Kimse de artık, 'Ben yaptım, tutuklarım' gibi bir yola tevessül etmemeli. Yargının, yasama organı olarak koyduğumuz kuralın, değişiklin mesajını, felsefesini iyi anlaması gerekiyor. Ümit ederim ki bu sıkıntı kısa sürede çözülsün'' diye konuştu.
Cemil Çiçek, muhalefet milletvekillerinin, tutuklu milletvekillerini ziyaret etmemesi yönündeki eleştirilerine ilişkin soruya da ''Eleştiriyi getirenlerin kendileri de ziyaret etmiyor. Herkes kendi milletvekilini ziyaret ediyor'' dedi.
Bir gazetecinin, 3. Yargı Paketi'nin yürürlüğe girdiğini anımsatarak, Van Bağımsız Milletvekili Kemal Aktaş'ın durumuyla ilgili sorusu üzerine Çiçek, Aktaş ile ilgili fezlekeyi yargıya geri göndereceklerini bildirdi.
Tutuklu milletvekillerine ilişkin bir soruyu yanıtlarken Çiçek, ''Mazeretleri de o kadar kalmamıştır adli kontroldeki üst sınır ortadan kaldırılmak suretiyle'' dedi.
Merve Kavakçı'nın özlük haklarının iadesi başvurusuyla ilgili soru üzerine Çiçek, Kavakçı'nın, milletvekilliği yaptığını, özlük haklarını kazandığını, yemin edip etmemesinin sadece yasama faaliyetleriyle ilgili olduğunu kaydetti.
Yargının siyasallaştığı dönemde, Meclis'in yetkisinin de gasp edilerek haksız bir karar verildiğini belirten Çiçek, yargının, Meclis'in Kavakçı'nın özlük haklarını ödememesiyle ilgili kararını haklı bulduğunu anımsattı. Çiçek, ''Ortada gerekçesine katılmadığım ama uymak zorunda olduğum bir karar var'' dedi.
AİHM'nin de tazminat talebini reddettiğini hatırlatan Çiçek, ''Bu iki şekilde çözülebilir: Ya yeni bir yargı kararıyla ya da kural koyarak bu haksızlık giderilebilir. Üçüncü yol varsa, yakınlarını da söyledim, bize yol gösteren olursa biz gereğini yapmaya hazırız. Ama haksız bir tasarruf olduğuna kesinlikle inanıyorum'' diye konuştu.
Samsun'daki sel felaketinin anımsatılıp, ''Böyle olaylarda hiç bu ülkede bir sorumlu olmaz mı-'' sorusu üzerine Çiçek, ''Acılar devam ediyor. Herhalde bu işin önü, arkası araştırma konusudur'' dedi.
Konunun bir şekilde Meclis gündemine de gelebileceğini ifade eden Çiçek, ''Bilgiler ortaya çıktıktan sonra bir değerlendirme yapmak uygun olur. Meclis şu an kapalı ama bir şekilde gündeme gelirse de zaten ilgililer nedir ne değildir onun cevabını verirler. Ben özel bir bilgiye sahip değilim. Kişisel değerlendirme yapmam doğru olmaz. Üzücü bir olay, üzülüyoruz. Olay, Afet Risklerine Karşı Kentsel Dönüşüm Kanunu'nun ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Biraz bekleyelim, açıklamalar herhalde bir şekilde yapılacaktır'' diye konuştu.
''3. Yargı Paketi''nin CHP tarafından Anayasa Mahkemesi'ne götürülebileceğinin ifade edilmesi üzerine Çiçek, bunun Anamuhalefet partisinin hakkı olduğunu kaydetti.
Yasanın yeni yürürlüğe girdiğini aktaran Çiçek, ''Uygulamaları hep beraber görelim. Temenni ederiz ki endişe edilen konular olmasın, iyi bir uygulama yapılsın. Geçmişte şikayet konusu olan yanlışlıklardan yargı biraz daha hassasiyet göstererek kurtulmuş olalım'' dedi.
Uzlaşma Komisyonu
Bir gazetecinin, ''Anayasa çalışmaları nasıl gidiyor? Başkanlık sisteminin tartışılabileceğini söylemiştiniz, özerklik ya da federasyonu da tartışılabilir mi-'' sorusu üzerine Çiçek, Meclis'in tatile girdiğini ancak Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çalışmalarını sürdürdüğünü ifade etti.
Çalışmaları biraz daha hızlandırılması gerektiğini ve yıl sonuna kadar çalışmaların belli bir noktaya getirilmesi konusunda taahhütlerinin olduğunu anımsatan Çiçek, bu sorumluluk içerisinde çalışmaları sürdürdüklerini söyledi. Çiçek, şunları ifade etti: ''Bir ülkenin anayasa seviyesinde tartışılması gereken konuları varsa, o konuların hepsi bu süreçte tartışılıyor ve tartışılacaktır. Şu ana kadar henüz yasama, yürütme organı kısmına gelmedik ama yarın yasama organının görev, yetki ve sorumluluklarını belirleyeceğiz. Neye göre belirleyeceksiniz- Benimsediğiniz sisteme göre. Arkasından yürütme organının görevi, yetkisi ve sorumluluğu...
Bu müzakerelerin hepsi yapılacaktır. Herkes fikrini orada söyleyecek ama oradan uzlaşılarak çıkılacaktır. Yoksa bir partinin görüşünü tek başına getirmiş olması, hemen orada kabul edilecek diye bir şey yok. Herkes her konuyu tartışıyor. Başkanlık sistemi de tartışılabilir, yarı başkanlık da, parlamenter sistem de tartışılabilir. Başka konular da tartışılabilecektir ama sonuçta dört partinin uzlaşarak bir karara varması gerekiyor. Tek başına görüş, orada sonuç almaya yetmez.''
''Hepimizin oturup düşünmesi gerekiyor''
Bir gazetecinin, ''Bu dönem eylemli, kavgalı geçti. Önümüzdeki dönem bu görüntülerin önüne geçmek için bir şey yapmayı planlıyor musunuz-'' sorusuna Çiçek, şu yanıtı verdi:
''Eğer bu görüntüler TBMM'nin saygınlığı açısından bir fayda temin ediyorsa, bir şey demem. Ama etmiyorsa, bu görüntülerin faili arkadaşlarımızın, bu eylemleri ortaya koyanlar dahil, hepimizin oturup düşünmesi gerekiyor. TBMM'nin teker teker şahsımızdan öte bir kimliği, onuru vardır. Kendimizden çok daha fazla onu korumak gibi bir de sorumluluğumuz var. Millete karşı, vicdanımıza karşı sorumluluğumuz var. Bir şey söyleyecek, yapacak olanın dokuz defa düşünüp bir defa yapmış olması gerekir. Zannediyorum bazı görüntüler, sözler, tavırlar, kamuoyu tarafından da hoş karşılanmıyor. Milletvekili açısından da bu konuların en evvel kendisini tarafından düşünülmesi gerekiyor. İçtüzük'te bu konular açından yeterli hükümler var. Kural koyan bir Meclis, kendisi kuralsızlık yapmamalıdır. Kural koyan ve kural konulması için çaba sarf eden milletvekillerimiz, kendisi kural dışı, İçtüzük dışı davranışlarda bulunmamalıdır. Ümit ederiz ki yeni dönemde bunların hiç birisi yaşanmaz.''