Hiçbir insana nasip olmayacak en şerefli mekâna.
Efendimiz'in (s.a.v.) bu yolculuğuna İsra-Miraç yolculuğu adını veriyoruz. İsra; Mekke ile Kudüs arasındaki yolculuğa, Miraç ise Kudüs'ten göklere olan yolculuğa denilmiştir.
Yolculuk nasıl gerçekleşti?
Hz. Peygamberimiz'e (s.a.v.) Mekke'de - evinde veya Kâbe'nin yanında uzanmışken- Cebrail gelir. Burak adıyla bir binit getirmiştir. Peygamberimiz'e (s.a.v.) buna binmesi emredilir. Emir Yüce Rab'dendir. Efendimiz (s.a.v.) buna biner ve Kudüs'e kadar getirilir.
Miraç sadece ruhla mı?..
Hiç şüphesiz Miraç'ı önemli kılan hadise Peygamberimiz'in (s.a.v.) bütün vücuduyla alınıp götürülmesidir. Yoksa rüya âleminde veya ruh düşüncedünyasında böyle bir hadise yaşasaydı bunun hiçbir önemi olmazdı.
Miraç'ın en büyük mucizelerinden biri olması Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bütün vücuduyla bu yolculuğa çıkmış olmasıdır. Bu nedenledir ki Miraç'ı sadece ruhi bir yolculuk olarak görenlerin hiçbir haklılığı ve tutar tarafı yoktur.
Orada neler oldu?
Kudüs'e gelen Hz. Peygamber (s.a.v.), orada Peygamberlerin ruhaniyetlerine imamlık yaptı. Namaz kıldırdı. Sonradan da göğe yükselmeye başladı. Yedi kat gök tabakalarını geçti. Her tabakada yer alan Peygamberlerle görüştü.
Orada Hz. Adem, Hz. Yahya, Hz.İsa, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim ile karşılaştı. Onlarla sohbet etti.
Oradan 'Sidretü'l Münteha'ya çıkarıldı. Sidretü'l Münteha, yaratılmış olanların girebileceği son sınırdır. Ötesi yoktur. Kapalıdır. Cebrail burada Hz. Peygamber'e (s.a.v.) şöyle der: "Ey Allah'ın Peygamberi. Buradan öteye yalnız gideceksin."
Efendimiz, "neden yalnız gideceğim" diye sorunca Cebrail şu cevabı verdi: "Yüce Allah bana buraya kadar çıkma izni vermiştir. Eğer buradan ileriye bir adım atarsam yanarım."
Buradan sonrasında Hz. Peygamber (s.a.v.) tek başına yolculuğa devam etmiştir. "Orada beni bir nur bürüdü" buyurur. Sonra Allah (c.c.) ona vahiy edeceğini vahyetti.
Miraç'ı anlatan ayetler
Necm Suresi bu anı şöyle anlatıyor: "
- Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı.
- O, arzusuna göre de konuşmaz.
- O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.
- Çünkü onu güçlü kuvvetli biri (Cebrail) öğretti.
- Ve üstün yaratılışlı (melek) doğruldu.
- Kendisi en yüksek ufukta iken.
- Sonra (Muhammed'e) yaklaştı, (yere doğru) sarktı.
- O kadar ki (birbirine) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.
- Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi.
- (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.
- Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?
- And olsun onu, önceden bir defa daha görmüştü.
- Sidretül Münteha'nın yanında.
- Cennetül-Me'vva da onun yanındadır.
- Sidreyi kaplayan kaplamıştı.
- Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.
- And olsun o Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü. (Necm Suresi, 1-18)
Miraç'ın en büyük müjdesi
Miraç'ta Hz. Peygamber'e (s.a.v.) üç önemli hediye verildi. Bunlar şu şekildedir:
1- Beş vakit namaz emri
2- Bakara Suresinin Sonu
3- Şirke girmemiş olan Müslümanların en sonunda mutlaka cennete girecekleri müjdesi.
Miraç'tan bir manzara
Efendimiz şöyle buyuruyor: O gece (Miraç gecesi) Abdurrahman bin Avf'ı gördüm. Cennette, oturduğu yerde emekleyerek gidiyordu. Ona dedim ki:
- Niçin bu kadar ağır geliyorsun. Dedi ki; Ey Allah'ın Elçisi! Malımın hesabı dolayısıyla. Çocukları bile ihtiyarlatacak, saçlarını beyazlatacak kadar sıkıntılar geçirdim. Öyle ki bir daha sizi göremeyeceğimi sandım."
Abdurrahman bin Avf (r.a.) sahabenin ileri gelenlerindendi. Cennetle müjdelenen on kişiden biriydi. Ve son derece zengindi.
Bu hadis sermaye düşmanlığı anlamı taşımaz. Veya bu hadis zengin olmayı da eleştirmiyor. Ama zenginlerin ne kadar hassas olmaları gerektiğini belirtiyor.
Hz. Resul'ün (s.a.v.) kaderi (geleceği tespit eden) yazan kalemlerin gıcırtısını duyduğu yerden getirdiği bu manzaralar son derece ders vericidir.
Anlamak isteyene.
Peygamberimiz'in (s.a.v.) rüyası!
Efendimizin bir gün anlattığı şu rüya, hayatımızın yeniden tasarlanmasında bize ders verecek mahiyettedir.
"Rüyamda acayip şeyler gördüm. Ümmetimden birini azap melekleri yakalamıştı. Aldığı abdestler gelip, onu içindeki zor durumdan kurtardı. Birini gördüm, kabri onu sıkıyordu. Kıldığı namazlar gelip, onu kabir azabından kurtardı. Birine şeytan musallat olmuştu. Ettiği zikirler gelip, şeytandan onu kurtardı. Birinin susuzluktan dili çıkmıştı. Tuttuğu Ramazan orucu gelip, susuzluğunu giderdi. Birini zulmet sarmıştı. Yaptığı hac gelip karanlıktan çıkardı. Birine ölüm meleği gelmişti. Ana babasına yaptığı iyilikler ölümüne engel oldu, geciktirdi. Birini Müslümanlarla konuşturmuyorlardı. Sıla-i rahim gelip, ona şefaat etti, onlarla konuştu. Peygamberinin yanına gitmek isteyen birine engel oluyorlardı.
Aldığı gusül, onu alıp yanıma getirdi. Ateşten korunmak isteyen birisine sadakası gelip ateşe perde oldu. Birini zebaniler alıp cehenneme götürürken, yaptığı emr-i maruf ve nehy-i münker gelip kurtardı. Biri cehennem ateşine atılmıştı. Allah korkusu ile döktüğü gözyaşları gelip oradan kurtardı.
Birine amel defteri solundan verilirken, Allah korkusu gelip defterini sağına aldı. Sevapları hafif gelen birine, kendinden önce ölen çocukları gelip, sevabını ağırlaştırdı. Cehennemin kenarında, korkudan titreyen birine, Allah-ü Teala'ya olan hüsnü zannı gelince, titremesi durdu. Sırattan zorla geçen biri, cennete geldi, fakat kapılar kapalıydı. Kelime-i Şehadet'i gelip, onu cennete koydu."