Bir yandan FKÖ ve Hamas Mısır'da uzlaşma zemini arıyor. Fransa Mali'ye müdahale etti. Fransa'nın başarısız başlangıç yapması ABD, İngiltere ve Almanya'yı hareketlendirdi. Yeni bir batı bloğu oluşturulacak anlaşılan.
İşin ilginç olanı ise Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'yi devirmek ve öldürmede uluslararası güç ile birlikte hareket edenler şimdi de Mali'de Fransa ile birlikte oluşan ittifaka karşı savaşıyorlar. Her şey altüst oluyor. Şia'dan sonra yeni düşman 'Selefiler'.
Kasım ayında İsrail'in Gazze'ye yönelik 'Bulut Sütunu' operasyonunun hemen ertesinde Yeryüzü Doktorları olarak bölgeye gelmiş ve yaralıların tedavileri için çalışmıştık. Aynı misyonla yine Gazze'deyiz.
Birçok farklılık dikkatimi çekti. Mısır'ın Sina bölgesinde güvenlik önlemleri ve denetimler artırılmış. Refah sınır kapısından geçişler daha da hızlandı. Ateşkes etkilerini gösterdiği her halden belli oluyor.
Gazze'ye hareket ettiğimiz saatlerde; Fransa'nın başkenti Paris'te 3 PKK'lı kadın öldürülmüş ve gelişmenin barış sürecine etkileri konuşulmaya başlanmıştı; halen de konuşulmaya devam ediliyor. Barışın kurulması için yapılan hamleye karşı, kurulmasını istemeyenler de karşı bir hamle yaptılar. Bu ilk değil, son da olmayacak.
Öldürülen PKK'lıların cenaze merasimleri Paris'in ardından dün de Diyarbakır'da sorunsuz yapıldı. Sevindirici olan Kürt siyasilerin cenaze merasimlerinde barışın kurulması ile ilgili sorumlu bir dil kullanmalarıydı.
Ölümlerin üzerindeki sis perdesi henüz aralanmış değil. Fransa hükümetinin otopsi raporlarıyla birlikte araştırma sonuçları bekleniyor. Buna rağmen BDP ve DTK 'cinayetlerin arkasında İran'ın olduğuna' yönelik açıklamada bulundu. İranlı yetkililer bu ithamı ret eden bir bildiri yayınladılar. Doğruluğu veya yanlışlığı üzerinde bir tahminde bulunmak henüz erken.
Barışın oluşmaması durumunda ortaya çıkacak komplikasyonlar Türkiye'yi nasıl etkileyecekse İran'ı da aynı şekilde etkileyecektir. İki ülkenin kaderleri artık ortaklaşmıştır.
Irak, Bahreyn ve Suriye ekseninde yükselen Şia karşıtlığını göz ardı etmemek gerekir. Şia hilaline karşı bir kısım ülkeler batının desteğiyle bir 'Sünni blok' oluşturma gayretleri var. Bu bloklaşma Orta Doğu'da hızla mezhepsel bir çatışmaya doğru gitmekte. İki dünya savaşının büyük bölümünü kendi toprakları üzerinde vermiş olan Batılılar, bu kez İslam dünyasında yükselen Sünni-Şia gerilimini destekler mahiyette hareket etmektedirler.
İran, Batı'nın ve Türkiye'nin bölgedeki hamlelerini bir güvenlik sorunu olarak algılıyor. Oysa Türkiye'nin lehinde ve aleyhinde olan her gelişme aynı derecede İran için geçerli. Türkiye ve İran her şeye rağmen Suriye Sorununu da birlikte çözme şansına sahiptirler.
Eskiden İslam Dünyasında Türkiye, İran ve Irak'ta ki Kürt hareketlerine olumlu bir yaklaşım bulunmamaktaydı. Başta Türkiye olmak üzere İran, Irak ve Suriye'deki Kürtlerin talepleri olumlu karşılanmazdı. Adeta Türk, Arap ve Farisi milliyetçiliği meşru ama Kürt milliyetçiliği gayrimeşru olarak kabul ediliyordu. Kürtçü hareketlere karşı geliştirilen mücadele yöntemleri destekleniyordu.
Gazze'de dikkatimi çeken olay: gazete, dergi ve televizyonlarda Kürtlerle ilgili dil değişikliği ve haberleri önemli bir yer tutmasıydı. Daha önce uydu yayınlarında Kürt televizyonları bulunmuyordu. Bu kez en az 5 televizyon kanalı gördüm ve buna TRT Şeş dâhil.
Kürt sorununda İslam dünyasında sokağın ve siyasetin dili farklılaşmaya başladı. Bu dikkate alınmalı.
Yeni başlayan süreçle ilgili Orta Doğu'da ve ülkemizde halk nezdinde ortaya çıkan algı; sorunun akşam sabah hemen çözülmek üzere olduğudur. .
Evet, hükümet kararlı bir adım atmıştır. Milletimizin büyük bir çoğunluğu bu adıma destek veriyor ve sorunun bu kez çözülmesini istiyor.
Orta Doğu'da da sokağının dili; 'Kürt Sorununu' çözen bir Türkiye'nin bölge lideri olacağıdır.
Herkes sorumluluğunun idrakinde olmalı. Provokasyonlara dikkat etmeliyiz ve sabırlı davranmalıyız. Samimiyet testlerini karşılıklı güveni zedelemeden göğüslemeliyiz.
Süreç zorlu ve uzun, yeni bir hayal kırıklığına tahammülü yok.