İyiliği bilmemek...
Ne yaparsanız yapın, onun gözüne girme imkânınız yoktur. Anlamaz, anlatılamaz. Çünkü şiddetli bir önyargıya sahiptir.
Böyle kimseler, birbirlerini kolay bulur, hızlı örgütlenirler. Malum: İyilik mahcup, kötülük arsızdır. Biri sessizce, diğeri ise slogan atarak ilerler. Karşı karşıya olduğunuz şey, örgütlü kötülüktür. Gıdasını yalandan, hasetten, öfkeden, menfaatten, velhasıl bütün o çirkinliklerden alan.
Artık insan ile insaf birbirinden ayrılmış, iki yabancıya dönüşmüştür.
Sürekli sabrınıza saldırırlar. Sizi, hata yapmaya zorlarlar. Sonra da, 'bakın biz demiştik' olur. İnsanın soyu bir, huyu bin birdir. Ağır şartlar altında, kimden ne geleceğini ve nasıl olacağını asla bilemezsiniz. Bu sizi tedirgin eder, şüpheye düşürür, itimat duygunuzu zedeler. Yanınızdaki insanlara güvenirken bile sıkıntı yaşarsınız. Hele bir de, yirmi - otuz yıllık yol arkadaşlarınız, şu veya bu nedenden dolayı başka bir şeye dönüşmüşse. Dün, içinizi teslim ettiğiniz, bugün, dışarıdan saldırmaya başlamışsa. Özür dileyerek söyleyeyim; taklalar atıyorsa.
Bana göre, kanser, ülser yahut verem gibi, kötülük de bir hastalıktır. Çünkü sağlıklı insan, kötülükten medet ummaz, ondan beslenmeye tenezzül etmez. Az veya çok, karşısındakini de düşünür. En basit ifadeyle; şahsiyat yapmaz, mahreme kastetmez. Şunu bilir: Çocuklarımız sadece bize değil, herkese emanettir. Onların üzerinden anne-babayı zor durumda bırakmaya çalışmak, insan olanın yapacağı iş değildir.
Devam edelim: Böyle zamanlarda ve çoğunlukla, nezaket, korkaklık olarak görülür. Ortalığı yatıştırmak için harcadığınız çaba, attığınız adımlar, haksızlığınıza yorumlanır. Hatta, siz alçakgönüllü oldukça, bazıları alabildiğine alçaklaşır. (Tekrar özür diliyorum.) Teselli, belki şu olabilir: İnsanı daha çok insan yapan, tahammül ettiği şeylerdir.
Uzun sözün kısası, aylardır içinde bulunduğumuz durum, tam olarak şudur: 'Adalet, hakkaniyet, merhamet gibi asırlardır insanlar arasında pusula ve terazi işlevi gören duygu ve hassasiyetler de işimize yaramıyor artık.' (Ali Görkem Userin, İtibar, sayı 31)
Elbette bazı ihmaller ve suiistimaller olmuştur, olacaktır. Hata yapmak ve şaşırmak, insana mahsustur. Buna karşılık, sadece olumsuzlukları görmek ve göstermek, dürüstlükle açıklanamaz.
Fıtratımız gereği, hepimizin zayıf bir tarafı vardır. Ayrıca, dünyadayken aldığımız birkaç yara. İnsanın o tarafını araştırmak, bulup ifşa etmek, gazetecilik olamaz. Daha fenası, böyle bir şeyi desteklemektir, yayılmasına katkı sağlamaktır.
İşinde-gücünde olan bir çiftçinin konuşmalarını bile o kadar yıl dinlerseniz, ona her istediğinizi söyletebilirsiniz. Hayatımız, maalesef, böyle bir çağa denk geldi.
Güzel bir atasözü vardır: 'Ölüsü olan gülmüş de, delisi olan gülmemiş.' Bir kelimelik değişiklikle, bu sözü günümüze getirelim: Ölüsü olan gülmüş de, kötüsü olan gülmemiş. Galiba böyle bir cenderenin içindeyiz.
Bütün bu yazdıklarımızın özeti, ne olabilir? Aklıma ilk gelen: İyiliği bilmemek, kötülüğü de beraberinde getiriyor.
Kötülerin kötülüklerinden Allah'a sığınırız.