Sebeplerine gelince...
Devlet Bahçeli, 15 yıldır MHP Genel Başkanlığı koltuğunda. Partinin geldiği nokta ise ortada: Bugün çözüm üretemeyen, hangi konuda ne düşündüğü belli olmayan, kendi tabanında bile tartışılan, aksiyoner değil reaksiyoner bir MHP ile karşı karşıyayız. Üstelik, partinin son 15 yılı zig-zaglarla dolu. En önemlisi, tarihinde ilk olarak MHP'nin Genel Başkanı bu kadar çok tartışılıyor.
İlginçtir, Genel Başkanlık yarışında kendisini destekleyen isimler bile Bahçeli'ye sahip çıkamıyor. Tuğrul Türkeş'in, dün Milliyet'te "Devlet Bey'in yıprandığı, kendisini tekrar etmeye başladığı yönünde eleştiriler var" sorusuna verdiği cevap oldukça çarpıcı:
"Karşısında ciddi bir aday olsaydı, Devlet Bey belki bırakmayı düşünürdü."
Bu sözler de gösteriyor ki, MHP'nin içine düştüğü sıkıntı büyük!
* * *
Aylardır dikkatle izliyorum. Bu güne kadar 400'ün üzerinde Büyük Kongre delegesi, kamuoyunun önünde "Devlet Bahçeli ile olmuyor" açıklaması yaptı. Bazıları kağıda döküp deklarasyon bile yayınladı:
"Koray Aydın'ı destekliyoruz."
Bu, MHP'nin bin iki yüz küsur delegesinin içinde çok büyük bir rakam! Türk siyasi tarihinde "Kurultaylar Partisi" denilen CHP'de bile böyle büyük bir dalgalanma yaşanmadı.
Bitmedi, MHP'yi kuran Kurucular Kurulu'nda yer alan 20 tabi delege de açıktan Bahçeli'nin karşısında yer aldı. Bahçeli'nin çekirdek kadrosu olan Başkanlık Divanı'ndan istifalar oldu.
Kongre öncesi Türkeş Ailesi dahi ikiye bölündü. Oğul Tuğrul Türkeş, Bahçeli'nin yanında yer alırken; damat ve Bursa eski milletvekili Hamit Homriş, Koray Aydın'ın safına geçti.
Üstelik, bu fotoğraf MHP Genel Merkezi'nin yoğun baskısına ve Bahçeli'nin elinde tutuğu iktidar gücüne rağmen gelişti.
MHP'deki dalgalanma büyük. Bahçeli, Genel Başkanlık döneminin en büyük sıkıntısını yaşıyor! Sıkıntı o kadar büyük ki, bazı MHP yöneticileri, sırf Koray Aydın'ın önünü kesmek için tüzükte değişiklik yapılarak, "Akçeli işlerden dolayı Yüce Divan'da yargılananlar beraat etmiş olsalar dahi genel başkan adayı olamazlar" ifadesinin konulmasından bile söz edebiliyor. Oysa, bu Anayasa ve kanunlara aykırı. Tüzük değişikliği ile kimsenin medeni hakları elinden alınamaz.
* * *
MHP'de bu güne kadar çok Genel Başkan adayı çıktı. Devlet Bahçeli'nin koltuğu korumak için izlediği strateji de hep aynı oldu. Sürekli olarak "karalama kampanyaları" yürütüldü.
Ülkü Ocakları'nın ilk Genel Başkanlarından Ramiz Ongun için söylenmedik söz bırakılmadı. Bahçeli'nin çevresindeki isimler tarafından açıktan "hain" ilan edildi. Ümit Özdağ'a "ajan" denildi. Kimi "İsrail Ajanı", kimisi de "Amerikan Ajanı" diye yüklendi.
2009 Kongresi'nde salonun dışında barikatlar kuruldu. Ahmet Reis Yılmaz, kongre salonuna sokulmadı. Hakkı Şafak Ses, "Ben de adayım" dediğinde salon toplantısı basıldı.
Şimdi de benzer bir taktik yürütülüyor. Koray Aydın'a diş geçirilemediği için kaba kuvvet uygulanmıyor; ama "Dış Bağlantılı Aday" olmakla suçlanıyor. İthamların bini bir para:
- Hükümet destekli, cemaatin adamı, şaibeli...
Karşısına kim çıkarsa Devlet Bahçeli'nin çevresi tarafından acımasızca karalanıyor!
MHP'deki yetersizlik düzenlenen bu tür karalama kampanyaları ile gölgelenmeye çalışılıyor.
* * *
Heyecan dorukta ve az kaldı. Pazar günü sandıktan Koray Aydın çıkarsa, tanıdığım Devlet Bahçeli, MHP'de oturmaz, gider.
Yine Bahçeli'yi tanıyorsam, değişmez.
Yeniden Genel Başkan seçilirse, bu güne kadar izlediği politikayı devam ettirir. Parti içi muhalefeti temizlemek için elinden geleni yapar. Böylece, zaten sıkıntıda olan MHP'ye yeni bir darbe daha vurulmuş olur, içine kapanır.
Bu büyük tasfiye hareketi başarılı olursa, MHP iyice küçülür. Bahçeli de sadece kaybeden MHP'de Genel Başkanlık koltuğunu koruma zaferini yaşar. Tersi olur da başaramazsa, kongreler kongreleri izler. Devlet Bahçeli, MHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturamaz, yine gider.
İşte bu yüzden "Sonuç ne olursa olsun, Bahçeli kaybetti" diyorum!