Ardahan Üniversitesinin dünü ve bugünü hakkında bilgiler veren Korkmaz:"Ülkemizin son on yılda yaptığı büyük hamleye paralel olarak Ardahan, ’son nokta’ olmaktan çıkmış, Kafkasya ve Asya’ya açılan bir kapı durumuna gelmiştir. Üniversitemiz, 4 bin öğrencisi, yaklaşık 500 idari-akademik personeli ve 300’e yakın yurtdışından gelmiş öğrenci ve öğretim üyesi 17 bin nüfuslu Ardahan’a büyük bir dinamizm kazandırmıştır" dedi.
ARÜ Rektöründen Ardahan Analizi
ARÜ Rektörü Prof. Dr. Ramazan Korkmaz Türkiye Gazetesi’nde yayımlanan "Rektörler Konuşuyor" adlı röportaj serisi için Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Süleyman Doğan’la röportaj yaptı. Ardahan Üniversitesinin dünü ve bugünü hakkında bilgiler veren Korkmaz: "Ülkemizin son on yılda yaptığı büyük hamleye paralel olarak Ardahan, ’son nokta’ olmaktan çıkmış, Kafkasya ve Asya’ya açılan bir kapı durumuna gelmiştir. Üniversitemiz, 4 bin öğrencisi, yaklaşık 500 idari-akademik personeli ve 300’e yakın yurtdışından gelmiş öğrenci ve öğretim üyesi 17 bin nüfuslu Ardahan’a büyük bir dinamizm kazandırmıştır" dedi.
Ardahan ilimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin Kafkaslar'a açılan kapısı ve kuzey doğunun âdeta yıldızıdır. Şimdi bu yıldızı göklerde sürekli tutmak için Ardahan Üniversitesi yükseliyor. Sosyal bilimler ağırlıklı tematik bir üniversite olma yolunda hızla ilerleyen Ardahan Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Ramazan Korkmaz'ın öncülüğünde; şiir gibi bir kampüs inşa ederken içeriğinde edebiyat, sanat ve kültürle de doldurulmuş. Hele üniversitenin 'koçbaşı' logosu çok büyük anlamlar içeriyor.
ARÜ kısa zamanda bölgenin gelişmesi ve kalkınması için sosyal sorumluluk projeleri üretmenin yanı sıra; dış ülkelerle ticaretin gelişmesi için sanayici ve işadamlarımıza seminerler/kurslar vermekte ve proje geliştirmelerine somut katkılar sunmayı başarmış.
Rektör Ramazan Korkmaz, çalışkan, dinamik, sempatik ve iyi iletişim kurabilen yönetici. “Dünyadaki 4 milyonu aşan yabancı öğrenci akımının ancak 45 bini ülkemizi tercih etmektedir. Gerçek anlamda üniversite olmak için dünya ile rekabet edebilir bir altyapı oluşturmak gerekir. Ayrıca her üniversitenin her alanda öne çıkması, emek harcaması da gerekmez.
Artık uluslararası marka haline gelen tematik üniversitelerimizin olması gerekir” diyor. Rektör Korkmaz'la Ardahan'da ARÜ kampüsünde gerçekleştirdiğim söyleşide emeği geçen Araştırma Görevlisi Gürhan Çopur'a teşekkür ediyor ve siz aziz okurları mülakatla baş başa bırakıyorum. Sayın hocam, kurucu rektör olarak üniversiteyi sıfırdan başlatıp bir yere getirmek nasıl bir şey? Kurucu olmak, elbette önemli; zira sıfırdan bir düzen kurmak ve ona uluslararası bir boyut kazandırmak çok zor. Öncelikle yetişmiş eleman sorunu var; size KPSS ile eleman veriyorlar; onlar da yeni mezun olmuş deneyimsiz personel.
Ama siz bu deneyimsiz personelle çok nitelikli bir yapı inşa etmek zorundasınız; plan yapmak, proje çizmek, ihale dosyası hazırlamak, yeni bölümler ve fakülteler açmak için gerekçeli yazılar yazmak, bir kurumsal kimlik oluşturmak, dünya ile ilişkileri geliştirmek gibi çok mühim işleri aynı anda yürütmek zorundasınız. Yani havuza atılıyorsunuz ve yüzmek zorundasınız; yoksa boğulacaksınız. Bu kutsal görevi çok şükür başarı ile yerine getirdik ve çok önemli tecrübeler edindik. Kurucu rektörlerin bu deneyimlerini kitaplaştırmaları ve geleceğe ışık tutmaları gerekmektedir. Devletimiz için de buradan çıkarılması gereken dersler olduğunu söylemeliyim.
Anadolu'yu yüzlerce yıllık uykusundan uyandıracak olan, bilim kurumlarından bir olan üniversitemiz, daha önce Kafkas Üniversitesi'ne bağlı 750 kişilik bir Meslek Yüksekokulu idi. Binası, yerleşkesi ve üniversite formasyonu yoktu. Yüksek bir lise formatındaki bu yapının üniversiteye dönüşmesi, kimlik kazanması ve bütün yapısıyla yerleşmesi gerekiyordu.
Bunun için öncelikle kurumsal bir kimlik çalışması yapmamız gerekti; yerleşkesi, binaları, logosu, amblemi, vizyonu ve misyonu belli olmalıydı. Uzun ve meşakkatli uğraşlardan sonra; büyük üniversitelerin birçoğunda olmayan bir kurumsal kimliğe, harikulade bir yerleşkeye kavuştuk. Bölge ülke üniversiteleriyle ilişkileri daha da geliştirmek için Kafkasya Üniversiteler Birliği'ni kurduk ve Üniversitemizin ev sahipliğinde bölgede büyük bir sinerji oluşturduk.
Üniversiteniz Türkiye için ne ifade ediyor ve Türk bilim alanına yaptığı katılardan kısaca değinir misiniz?
Ardahan Üniversitesi, Anadolu'nun Cumhuriyet'teki yerini ifade ediyor.
Ücra ve uzak bir Anadolu kenti olan Ardahan'ın 2000 yıllık tarihindeki en önemli gelişme Üniversitenin açılmış olmasıdır. Ardahan Üniversitesi henüz 6 yaşına yeni girmiş bulunmaktadır. Ancak bölgeyle ilgili ciddi projeler geliştirmiştir. Sözgelimi Ardahan ilinin sözlü kültür geleneği ve folklorik birikimi tam anlamıyla derlenip kayıt altına alınmamış idi. Öğretim elemanlarımız ve öğrencilerimiz, hızla tükenen bu kültür varlığını derlemek üzere durmaksızın çalışmakta ve çok önemli derlemeler yapılmış bulunmaktadırlar.
Ayrıca Harvard Üniversitesi ile birlikte I. Uluslararası Tehlike Altındaki Diller Sempozyumu'nu 13-16 Ekim 2014'te Ardahan Üniversitesi'nde gerçekleştirerek dünyada çok önemli yankılar uyandırmıştır. Ülkemiz için de büyük bir prestij kaynağı olan bu toplantı, bütün insanlık için duyulan bir endişenin dile getirilmesi ve ileriye yönelik dünyanın vicdanını, aklını harekete geçirmeye yönelik bir çalışmadır.
Nitekim dünyanın konuyla ilgili en seçkin 40 bilim insanı toplantıya katılmış ve üç gün çok önemli çalışmalar yapmıştır. Dünyada bu büyüklükte ilk toplantı olan konferansımız, yerli ve yabancı basında geniş yer bulmuştur. Toplantının sonunda Tehlike Altındaki Diller Araştırma Merkezi'nin Ardahan'da kurulmasına karar verilmiş ve bir sekretarya oluşturulmuştur.
Üniversitemiz ayrıca 3 yıldır Sibirya, Orta Asya ve Kafkasya bölgesinde yaptığı derleme çalışmalarıyla, büyük bir arşiv oluşturmuş ve bölgenin hafızasını Türkiye'de/Ardahan'da kurmaya çalışmıştır.
Tehlike Altındaki Dilleri neden bu kadar önemsiyorsunuz?
Heidegger'in ifadesiye, dil varlığın evidir. Varlığımız dilin içinde muhafaza olur. Bütün diller, ait oldukları toplumun varlığını koruyan bir işleve sahiptir ve her dil Tanrı'nın ayetleri gibi kutsaldır; korunmalıdır. O dilleri konuşanlar farkında olmasalar bile; biz yaşayanlar, imkânı olanlar, farkında olanların bu dilleri korumak, kayıt altına almak ve insanlığın hafızasına kaydetmek gibi kutsi bir görevleri vardır.
Zaman gelir geçer, her türlü korku, her türlü servet kaybolur, gider; ama varlığın ışığını taşıyan diller yaşamalıdır. Bazı dil/lehçe ve şiveleri yaşatmak sosyal, iktisadi ve idari bakımdan yaşatmak zor olabilir. Bugün konuşucuları 55- 60 kişi kalmış diller vardır ve artık o dili konuşanların gençleri o dili artık bilmemektedir. Sözgelimi Karayca, konuşanı 50'yi geçmeyen, kırmızıçizgide bir dildir. Ubıhça, 1992'de son konuşanı Tevfik Esenç'in vefatı ile tarihe karışan ölü bir dile dönüşmüştür. Ancak bizler, bu dilleri, derleyip insanlığın hafızasına kaydedebiliriz. Şu an dünyada konuşulan 7000 dil, şive, lehçe ve diyalektin yaklaşık yüzde 80'i, yüz yıl sonra yok olma tahdidi altındadır.
Yeni Türkiye'nin yeni rektörleri nasıl olmalıdır?
Yeni Türkiye'nin rektörleri, yüksek dünya algısı ve tarihi derinliği ile gelecek yüzyılları kurgulayan bir insan olmalıdır.
Ardahan üniversitesinin diğer üniversitelerden ayıran özellikleri nelerdir?
Başka üniversiteleri bilmem ama: akademik-idari bütün çalışanlarla üniversite arasında bir iş ilişkisinden çok bir aşk ilişkisi var.
Ardahan şehrinin gelişmesine Ardahan üniversitesinin katkısı ne olmuştur ve daha neler olmasını hedefliyorsunuz?
Ülkemizin son on yılda yaptığı büyük hamleye paralel olarak Ardahan, 'son nokta' olmaktan çıkmış, Kafkasya ve Asya'ya açılan bir kapı durumuna gelmiştir. Üniversitemiz, 4 bin öğrencisi, yaklaşık 500 idari-akademik personeli ve 300'e yakın yurtdışından gelmiş öğrenci ve öğretim üyesi 17 bin nüfuslu Ardahan'a büyük bir dinamizm kazandırmıştır.
Göç durmuş, hatta geri dönüşler başlamıştır. Ardahan'da 300 yabancı uyruklu insanın yaşaması bile önemli bir değişimin göstergesidir. Aynı aşkla yolumuza devam edeceğiz. Altı yıl önce; 'Bir oda bir rektör!' diye alaycı başlıklar atarak Ardahan'da üniversite açılmasını eleştirenleri, üniversitemize davet ediyorum.