Bilgisayarınızın başında oturmuş, internette dolaştığınızı düşünün. Karşınıza irtica.org diye bir site çıkıyor. Alabildiğine tahrik edici bir üslup içinde, ne dininiz kalıyor ne de sevdiğiniz din adamı. Bir başka siteye gidiyorsunuz, orada da aynı üslupla etnik kökeninizden girip atalarınızdan çıkılıyor. Can sıkıntısı içinde ilgili sitelerin okur platformuna benzer üslupla bir şeyler gönderiyorsunuz.
O da ne? Kısa süre sonra polisler kapınızı çalıyor. Hakkınızda adli takip varmış, savcılıkta ifade vermeniz gerekiyormuş. ‘Bu kadar da olmaz!’ demeyin. 5 yıl önce herkesin başına gelmesi muhtemel bir olaydan bahsediyoruz. Genelkurmay’ın Ergenekon davasını yürüten mahkemeye gönderdiği internet andıcı ile ilgili hard disklerde yer alan belgelerden hareketle yazıyoruz bunları.
Mahkeme, sanık avukatlarının beyanlarından yola çıkarak, hükümeti yıkmak için harekete geçirilen kara propaganda sitelerinin belgelerini istemiş Genelkurmay’dan. Gönderilen belgelerin ‘gizli olduğu ve devlet sırrı içerdiği’ cevabından sonra kozmik oda soruşturmasında olduğu gibi, bir hâkim görevlendirilmiş. Hâkim kendisine gelen 600 bini şifreli 3 milyonu aşan belge üzerinde kısmi bir inceleme yaparak ön rapor hazırlamış.
Geçen hafta gündeme bomba gibi düşen bu belgeler internet andıççılarının kozmik odasını deşifre eder nitelikteydi. 2007 yılından sonra TSK’da karargâha hâkim olan bazı komutanların AK Parti hükümetini yıkmak için millete karşı kirli bir propaganda çalışmasına başladığı görülüyor. ‘Başlamak’ belki doğru bir ifade olmayabilir.
Çünkü AK Parti iktidarını yıkmak için 2003 yılında daha seçimden çıkar çıkmaz darbe çalışması yapanlar vardı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek darbe günlüklerinde “Bundan sonra artık bahriye işlerini bırakıp siyasetle uğraşacağız.” diyordu mesela. Balyoz davasında mahkûm olanlar da AK Parti iktidarını yıkmak üzere plan aşamasında yakalanmıştı. 2007 yılında farklı yöntemlerle aynı zihniyeti devam ettirdiği görülüyor. Peki, nasıl ve hangi yöntemleri kullanıyorlar?
Bugüne kadar internet andıcı ile ilgili davada çok fazla belge gündeme geldi. Ama hâkimin Genelkurmay’dan gelen hard disklerden elde ettiği belgeler, belki de hepsine bedel nitelikte. Bundan 5 yıl önce herkesin sanal ortamda gördüğü kimi siteler meğer Genelkurmay tarafından işletiliyormuş. Mahkeme askerler tarafından işletilen 10 sitenin aylık izleyici sayılarına kadar her şeyi tespit etmiş.
Sitelere karargâhın belirlediği kişiler tarafından binlerce belge yüklenmiş. Sorumluları her gün hesap veriyormuş ilgili komutanlara. Burada çalışacak kişilerin de bir belirlenme şekli varmış. Bunu da yazıp kayıt altına almışlar. Şu cümleye dikkat:
“Gri ve kara yöntemleri kullanabilecek nitelikte sivil sanal ağ siteleri kurularak çalışmalıdır. İnternet siteleri ‘güvenilir kişiler’ üzerinden ‘uygun personel’ tarafından kurulup çalıştırılarak, kurum riske edilmeyecektir.
” 2007 tarihinde hazırlanmış bir belgede yer alan bu ifade, yapılanların yasalara pek uymadığını gösteriyor bize. Yasal olmayan bir yapılanmanın eylem planları da elbette yasalara uygun olmuyor. Her ne kadar silerek yok etmeye çalışsalar da askerler yaptıkları her işi kayıt altına almış.
30 Ağustos 2007’de Harekat Başkanlığı için hazırlanan bir bilgi notunda “AK Parti hükümetine silahlı ya da silahsız müdahalenin şartları henüz oluşmadı.” deniyor. Planın ayrıntılarında şartları olgunlaştırmak için yapılması gerekenler kalem kalem anlatılıyor. Hedefe ulaşmada internet siteleri ve Genelkurmay’a yakın bulunan gazeteciler üzerine yoğunlaşıyor bu ekip. Hâkimin hazırladığı ön raporda ‘Bazı basın kuruluşlarına haber yaptırılması ve köşe yazısı yazdırılması’ diye bir başlık açılmış. Burada yazılanlara bakınca şüpheye yer kalmıyor.
Mesela karargâhta hazırlanan bilgiler sanal bir isim ve e-posta adresi kullanılarak köşe yazarları başta olmak üzere gazetelerin önemli isimlerine gönderiliyormuş. Hâkimin tespitine göre Hürriyet Gazetesi’nden Yalçın Bayer’e gönderilen belge Bayer tarafından başlığı ve gönderilen kişi değiştirilerek aynen yayımlanmış. Belgelerde isimleri geçen gazetecilere de ‘Sosyolog Merve Gümüş, Ankara’ imzasıyla başörtüsü karşıtı bir yazı gönderilmiş. Fakat bu gazetecilerin yazıyı kullanıp kullanmadığı ile ilgili bir bilgi yer almıyor hâkimin ön raporunda.
Rapor, sanık avukatlarında ve dolayısıyla adliyede muhabiri bulunan bütün gazetelerde var. Her sayfası bir manşet değerinde olan belgeler bazı gazetelerde haber olarak yer almadı. Bunun nedeni bilinmez ama bilinen bir şey var ki Genelkurmay’ın işlettiği sitelerde yer alan haberlerin bir kısmı söz konusu gazetelerin 2007 yılında yazdığı irtica haberleri ile dolu.
AK Parti’yi kapatmak için Google’dan bilgi toplayan dönemin Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya bile bu sitelerden haber koymuştu dosyasına. Şu anda kapatıldığı için o sitelere ulaşmak mümkün değil. Ama çalıştıkları dönemde ‘vatandaşların dilek, şikâyet ve çeşitli uygulamalarına yönelik’ aktif görevler yapıyormuş siteler. Hard disklerde çıkan 1523 numaralı bilgi notuna göre, vatandaştan gelen iletiler şöyle değerlendiriliyormuş:
“Alınan bu iletilerden bilgi destek faaliyetlerinde kullanılması uygun olanlar çalışmalarda kullanılmakta, adli takibi gerektiği değerlendirilenler Adli Müşavirliğe yazı ile gönderilmektedir.” Halktan gelen kimi iletileri bir yazı ile Adli Müşavirliğe göndermek, askerî ya da sivil savcıları harekete geçirmek şeklinde tezahür ediyor tabii.
Gelen mesajların uygun bulunanları internet sitelerinde değerlendirilirken Genelkurmay Başkanlığı’na gelen şikâyetler de tek tek toplanmış. Şikâyetlere göre güya halk Mart 2008’de 3 konuda rahatsızmış. Halkın AK Parti’yi ikinci kez iktidara taşıdığı günlerde oluyormuş bunlar. İşte proje subayı Topçu Albay Şükrü Kartal’ın adrese teslim şikâyet incelemesi:
a) Vatandaşlar siyasi iktidarın faaliyetlerine dikkat çekerek, rejime yönelik endişelerini dile getirmektedirler.
b) Türk Silahlı Kuvvetleri’nin harekete geçme zamanının geldiğini ifade etmektedirler.
c) Fethullah Gülen Cemeati’nin artan çalışmalarından rahatsız olduklarını belirtmektedirler.
Her biri diğerinin kötü bir kopyası olduğu görülen şikâyet mektuplarında iki gazeteci hakkında da ihbar var. Bunlardan biri gazeteci yazar Taha Akyol. Şikâyet mesajında, Akyol’un Türkiye’nin bir daha darbe görmeyeceğine ilişkin makalesi kaynak gösterilerek bu cesareti nereden aldığı eleştirilerine yer veriliyor.
Hakkında şikâyet olan diğer gazeteci ise bir dönem Yeni Şafak gazetesinde yazan Hakan Albayrak. Onun siyasi iktidarı devirmek için bürokrasinin izlediği stratejilere yer veren makalesi kaynak gösterilerek, yazar ve gazetesinin siyasi iktidarın işbirlikçisi olduğu belirtiliyor. Özellikle yazarın ‘27 Mayıs İhtilali’ni yapanlara karşı üslubu, sert şekilde eleştiriliyor. İşin ilginç yanı her biri saçma iddialarla dolu bu şikâyetleri içeren bilgi notunun altında, iki albay ve bir tümgeneral ismi var.
3 milyonu aşkın belgede daha neler çıkacağını tahmin etmek zor. Ancak kısmen incelemeyle deşifre olanlar arasında insanın aklına gelmeyecek ‘hainlikler’ var. İktidarın toplumla olan ilişkisini kesmek için hedefe koydukları kişi ve grupları itibarsızlaştırmak adına her türlü planı yapmışlar.
Mesela 2007 yılında aynen şunu yazıyorlar: “Hedef olarak alınan kitle içerisinden ayrılan veya tasfiye edilen ve kamuoyu yaratma özelliklerine sahip bulunan kişiler çeşitli şekillerde desteklenerek aktif hâle getirilebilirler. Bu suretle kamuoyu çok yönlü olarak yönlendirilebilir. Örneğin irticai unsurlardan ayrılmış üst düzey teorik bilgiye sahip kişi çeşitli medya organlarında programa çıkartılabilir. Kitap yazdırılabilir, yazdığı kitaplar satın alınmak üzere desteklenebilir.” Bu tür kitaplara proje kitaplar deniyor.
Ergenekon sanığı Ergun Poyraz bu kitapların başyazarıydı. Yazdığı kitaplarda yer alan bilgilerin askerler tarafından hazırlandığını bilmeyen kalmadı. Fakat daha sonra gündeme gelen ve hâlâ tartışmaları süren kitapları da unutmamak gerekiyor.
MHP’yi yönlendirmede kullanılacak general
AK Parti’ye karşı yapılacak psikolojik harekat planında alınacak tedbirler ve yapılacak olanlar ayrıntıları ile anlatılmış. Planda MHP’yi de unutmamışlar. İşte bu parti ile ilgili yazdıkları: “TSK’nın savunduğu görüşleri AKP dışındaki partilerin de savunması için bu partilerin karar verme mekanizmalarına etki edecek dolaylı ilişkiler tesis edilmelidir. (Örneğin MHP’nin yönlendirilmesinde Adana Milletvekili E.Tuğg. K.A. kullanılabilir.) Bu kapsamda anılan partilerin uyguladığı politikalar medya önünde eleştirilmemeli ve karşıt diyaloglara girilmemeli. Üst düzeyde ayrıca planlanmalı.”
Hrant’ın ardından ‘Hoş gidişler ola’ başlığı
Kirli planları deşifre olan karargâhtaki ekibin ilk işi yıllarca faal tuttukları siteleri kapatmak oldu. Hâkimin hard disk incelemesinde, kapatılan sitelerin içerikleri de var. Son zamanlarda Hrant Dink’in ismini kullanarak Ergenekon davalarına karşı çıkanlar bu belgeleri mutlaka görmeli. Kara propaganda sitelerinde Hrant öldürüldükten sonra slaytlı sunum yapanlar başlık olarak da ‘Hoş gidişler ola’ ifadesini kullanmış.
İşte belgelerde bunun anlatımı: “Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra Dink’in sanki gerçek bir Türk dostu olduğu, Türk düşmanı Ermeni diasporasına karşı da Türkleri savunduğu, Ermeni soykırımını savunmadığı, bu konuda Türkiye aleyhinde faaliyet göstermediği gibi medyada bir tablo çizilmeye çalışılıyor. Fakat hiç de medyanın iddia ettiği gibi Hrant Dink’in Türk dostu olmadığı, Ermeni soykırımının tanınmasını istediğini anlatan slayt gösterisi.”