Güvenmek zorunda olduğun liman başına geçiyorsa, çığlıkların çıkarların masasında meze, feryatların doymak bilmeyenlerin ekmeğine yağ oluyorsa, acıların insanlığın sığlığına emanet demektir.
Dünya bu kadar zalim olalı çok oldu. Zulüm ayyuka çıkalı çok oldu da müslümanın "kardeşlik" duygusu öleli ne kadar oldu?
Efendiler Efendisinin şu sözleri değil mi tam da şimdi; Reyhanlı'daki olayların ardından yüreklerimizde çınlaması gereken:
“Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim, bir müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da kıyamet günü onu(n kusurunu) örter.” (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58)
Reyhanlı'da Suriyeli sığınmacılar korkudan sokağa çıkmaz hale geldi. Yürekleri sızlayanlar bile yardım etmekten korkuyor.
Kardeşlik korkuların gölgesinde mi kalacak?
Filler tepişirken çimenler eziliyor madem, fillere dur diyemiyorsan çimenlere siper olmak günüdür bugün.
Ruhunda ölmeye yüz tutmuş kardeşlik hücreleri var farkında mısın?
Mutasyona uğradıysa, onları canlandırma günüdür bugün...
"İnsan" olabilmenin varlığını hissedip "kardeş" olabilmenin yokluğunda kaybolmanın günüdür bugün...
Zulmün ortasında kalmış çaresiz bekleşen analara, çocuklara, insanlara "kardeşlik" elini uzatma günüdür bugün...
Suriye'ymiş, Türkiye'ymiş, ABD'ymiş, İsrail'miş falanmış filanmış hesaplarını tuttuğun defterini bir kenara koy şimdilik.
Bugün "şartsız, amasız" mazlumun yanında olma günüdür...