Kamuoyunun da yakından takip ettiği gibi, bizler sürekli halkın içinde olan bir toplumsal muhalefet hareketiyiz. Büyük bir zaferle çıkmış olduğumuz seçim süreci, aslında bizim için hiç bitmedi. Büyük insanlık hedefleri için mücadelemiz, seçimler bitse dahi devam edecektir. Bizler yine halkımızın içinde olacağız. Bu bizim en öncelikli vaatlerimizden biridir. Ancak her seçim döneminde insanlar haliyle adayların vaatlerini ve memleketin belli başı sorunları hakkında fikir ve önerilerimizi bilmek isteyecektir.
Şüphesiz yayımladığımız seçim bildirgemizde genel ilkelerimiz ve vaatlerimiz halkımız tarafından takip ediliyordu. Ancak Ardahan milletvekili ve yeniden aday olmuş biri olarak, ilimizin sorunlarını partimizin ilkeleri doğrultusunda nasıl çözülebileceğini elimden geldiği kadar aktarmaya çalışacağım.
Öncelikle partimiz genel ideolojik çerçevesi bakımından yerel demokrasiyi ve toplumsal katılımı öngören bir oluşumdur. Bizler Türkiye halklarının, demokratik eşitlikçilik zemininde bir arada bulunabileceği bir sistemi savunuyoruz. Buna demokratik özerklik diyoruz. Demokratik özerklik, özünde yerelden başlayıp ulusal boyuta kadar, tüm toplumsal katman, sınıf ve kültürlerin yönetime ve karar mekanizmalarına katılımını öngörmektedir.
Bu yönetim ve karar alma mekanizmaları, kentsel yapılanma, ekolojik faaliyet, ekonomik kalkınma, eğitim, sağlık, kültürel etkinlikler gibi toplum yaşamında hayati olan tüm konuları kapsamaktadır. Yakın bir zamanda Kura nehrimizin sermaye odaklarına peşkeş edilmesi konusu gündemimizi meşgul etmiş ve tüm halkımızı endişelendirmiştir. Bu konudaki tavrımız nettir: Bizler HDP olarak HES'lere karşı doğayı tahrip etmeyecek alternatif enerji kaynaklarının düşünülmesinden yanayız.
Öte taraftan bölgemizin ekonomik koşulları göz önüne alındığında, kısa vadede sonuç almamız gereken, uzun vadeli ekonomik ilkeler ortaya koymalıyız. Bizler halkımızın karşısına hiçbir zaman uçuk vaatlerle çıkma ucuzluğunu göstermedik. Bu konuda da ilkelerimiz bellidir. Ekonomik kurtuluşumuz için de yine Demokratik Özerkliği reçete olarak görüyoruz.
Halkımızın başlıca geçim kaynağı olan hayvancılık ve tarımda halkın hem üretim, hem sermaye, hem de yönetim olarak katkı sunacağı yerel ekonomik örgütlenmeler kurmalıyız. Emeğimizi sermayedarlara ucuza kaptıran kurumlara alternatif olarak, üreticinin kendi emeğinin karşılığını belirleyeceği demokratik kurumları inşa etmeliyiz. Büyük sermayelerin kurallarını uygulayan devletten herhangi bir beklenti içinden olmadan, ekonomiye üreticinin yön vermesi gerekir.
Ekonomik faaliyetlerde kadın emeğinin sömürüsünü engellemek için, kadınların kendi üretimlerinin tüketiciye ulaştırmasını sağlamak için uygun kurumsallaşmaları geliştirmek gerekiyor. Kısacası sermeye temelli değil, üretici temelli ekonomiyi inşa edeceğiz. Üstelik bu düşüncelerimizi iktidar olma koşuluyla sunmuyoruz. Bizler muhalefetteyken bile iktidara yön vermiş ve iktidardan daha fazla gelişmelere katkı sunmuş bir partiyiz.
Yine kamuoyumuz tarafından sınır kapılarının açılmasına yönelik bir beklenti var. Takdir edersiniz ki, kendi komşularıyla kavgalı olan, savaş ihraç eden bir hükümetin bu konuda yapabileceği pek bir şey yoktur. Komşularımız Gürcistan ve Ermenistan ile olan siyasi ilişkiler herkesin malumudur. Şimdi bu konuda iyimser bir hava varmış gibi göstermek, açıkçası halkı kandırmaktır; ikiyüzlülüktür. Öncelikle bölgesel ve toplumsal barışı sağlamak gerekir. Bölgede kalıcı bir barışı kurmadan, ticari ilişkiler tesis etmek mümkün değildir.
Kendi istikballerini ve çıkarlarını, ülkenin geleceği ve çıkarlarından öncelikli gören bir anlayışın getirmiş olduğu bir yıkım sürecini yaşamaktayız. İktidar güçleri sürekli gerçekleri halktan saklamak için medya organlarına saldırmakta, kendi yalanlarını yaymak için ise yandaşlarını meydanlara sürmektedir.
Ülkemiz açık bir şekilde büyük bir savaşa sürüklenmek istenmiştir. PKK'nin silah bırakacağı tarihi tartıştığı bir süreçte cumhurbaşkanı bu karara engel olmak için müzakere masasını devirmiş, yeniden savaş başlatmak için, elinden geleni yapmıştır. Bu savaş sadece partimize oy veren yurttaşlara değil tüm Türkiye halklarına karşı başlatılmıştır. Bizler, halkımıza karşı oynan tüm savaş kozlarına karşı demokrasi ve barış çizgimizi ısrarla koruyacağız. Bu nedenle İnadına Barış, İnadına HDP, İnadına Demokratik Siyaset diyoruz.
HDP Ardahan Milletvekili Dr. Taşkın Aktaş.