Haberlerin merkeze gelmesi bilgisayarlara yazılması, aydıngere çıkış, resimlerin karanlık odada banyoya girişi, montaj masasına dizilişi ve gazetenin piyasaya çıkması zor ve zahmetli bir işti.
Bu zahmetten sonra gazeteyi okunurken görmek, masalarda dolaşması, evine giden memurun, işçinin koltuğunun altına sıkıştırmasını görmek insani mutlu ediyordu.
Gazetenin haberlerinin olumlu veya olumsuz ses getirmesi insani mutlu ediyordu.
Hatta tehdit edilmek bile korku getirmiyordu, mutluluk getiriyordu. Tehdit edilmekte gazetecilikte haber yerini buldu anlamına geliyordu.
Yapılan haberler sokaklarda kahvelerde işyerlerinde gündem oluşturmamışsa değerlendirme yapıp kendimizi sorgulardık.
Diğer tarafta moralimizin bozulduğu çok zamanlarda olmuştur.
Mesela gazetelerimizi çöpte bulduğumuzda, bakkalcının ekmeğe sararak vermesi, yerler çamur olmasın diye ayakkabılarının altına konulması, gazeteyi verdiğimiz vatandaş gazeteye bakmadan kenara atması gibi durumlar moralimizi çok bozardı.
1980 li yılların gazeteciliği şimdi yerini sanal gazeteciliğe bıraktı.
Haberler kaynağından araştırılmıyor artık.
Hazır haber dönemi başladı.
Kendisi hakkında haber isteyen siyasi partiler, belediyeler, dernekler vb. kuruluşlar haberlerini hazırlar, basın danışmanları tarafında haber diline çevrilir o şekilde gazetelere veya internet sitelerine gönderilir.
Yerinde haber yerini ısmarlama habere bıraktı.
Haber araştırma dönemi kapanmak üzere. Şantaj, iftira, yalan haber dönemi şimdi daha rahat yapılabiliyor.
Her şey parmaklarının ucuna bağlı. Tıktak takma isimle bir e-mail uyduruk bir isim ve savur savurabildiğin kadar.
İnanmasalar da izi kalır ya..
Gazetecilikte her şey kaynağa ve belgeye bağlı olarak haber yapılma vicdani sorumluluğu vardı.
Ama sanal ortamda vicdani sorumluluk diye bir şey yok.
Saygın kişi ve kuruluşların yaptığı haber siteleri daha derli toplu ve profesyonelce yönetilir.
Nitekim başta yerel siteler olmak üzere birçok site haberciliği magazinleştirdikleri gibi yerel kültürü de yozlaştırdılar.
Ayrıca her siteye birde radyo eklediler.
Bölgesel isim adı verilen radyolar yöresel kültürü canlandırmak yaşatmak yerine birer dedikodu kutusu haline geldiler.
Kurulan birçok site yarış haline girdiler.
İsim kapma yarışı, haber çalma yarışı, insan karalama yarışı , boy gösterme, radyolarda dinleyici kapma yarışı vs. vs..
Bu olumsuz tablo karşısında gerçek anlamda bölgenin yaşantısını bilen, bölgenin kültürünü yaşayan ve yaşatan, eli kalem tutan insanlar sadece seyirci kalmakla yetindiler.
Anlatmak istediklerini anlatamadılar.
Çünkü dedikodu şarkında malzeme olmak istemediler. Çünkü bu site yarışlarında taraf olmak istemediler.
Yapılan yorumların yayın hakkı da sadece site operatörünün sorumluğundadır.
İsimsiz yapılan yorumlar ve bu yorumları yayınlayanlar kısa sürede olsa insanların bir birilerine karşı olan sataşmalarında izleme oranlarını artırmaktadırlar.
Yerel isim altında kurulan siteler yapmış oldukları haber ve yorumlarla kendilerine göre çok faydalı şeyler yaptıklarına inanırlar.
Ama bölge insanlarını birbirlerine karşı kışkırtmaya da aracı olduklarının farkında değiller sanırım.
Profesyonelce haber yapan, gazeteciliği meslek edinen insanların yapmış oldukları emek ve özveri ehli olmayan insanların yapmış oldukları sözde haberciliğin yanında yok olup gitmektedir.
Berber kalfası olmak için kalfalık eğitimi almak ve sınavlara girip belgeyi hak etmek lazım.
Kasap olmak için belge almak lazım. Ama gazeteci olmak için hiçbir şeye gerek yok.
Eli kalem tutuyorsa üç beş kelime de bir araya getirebiliyorsan artık kendine gazeteci diyebilirsin.
Hatta araştırmacı gazeteci de diyebilirsin.
İnternet sitesi kurmuşsan kendine site sahibi diyebilirsin Hatta işverenler gurubuna da koyabilirsin.
Gazeteciliğim emektarları yerini sanal gazetecilere bıraktılar.
Tabir yerinde ise korsan gazetecilere bıraktılar, bir şeyin korsanı olmadan asılın kıymetini bilemeyiz.
Zamanla her şeyin farkına varacağız ama iş işten geçtikten sonra.
Eli kalem tutan dostlar bırakalım bu gazetecilik havasını herkes kendi mesleğini yapsın.