Peki biz Cumhuriyeti niye sevdik?
Nedir onun sırrı? O bize ne sundu, ne kazandırdı?
Gelin tane tane konuşalım.
Kul değil de hepimizi eşit vatandaşlar yapan rejimden bahsediyoruz.
Bir bina düşünün temeli bu.
Bizim cumhuriyetimiz eşitliği sağlamak için laikliği ön planda tutmuş. Dini veya mezhepsel ayrıcalık, baskı veya yönlendirmelerden sakınmak için.
Eğitim seferberliği ile o temelin üzerine binanın 1. katını çıkmış, Kadınları toplumsal hayata katarak gelişebileceğimizi anladığı için bir kat daha yükselmiş. İnsan kalitesini artırmayı hedefleyerek sanat ve estetik ile kendini hem güzelleştirmiş hem de güçlendirmiş.
Dış politikayı 'barış' eksenine oturtmuş. Bizim Cumhuriyet evimiz işte böyle böyle kurulmuş. Müthiş bir temelden bahsediyoruz. Çok sağlam.
Bir de işin ekonomisi var elbette.
Meselenin iyi tarafı...
Cumhuriyet kuşakları maalesef mucizevi temeller üzerine çok da fazla ilaveler koyamadılar. Ekonomi bunun istisnası. Bugün dünyanın 17. büyük ekonomisi olduk. Gelir dağılımı sorunu var, doğru; ancak ekonomik büyüklüğümüz kendini ispatladı.
Kültürel devrimi tamamlayamadık, insan kalitemizi yükseltemedik, laikliği zihinlere ve bilhassa gönüllere yerleştiremedik çünkü özünü tam anlamadık. Bürokratik Cumhuriyeti bir türlü tam demokratik Cumhuriyete dönüştüremedik. "Bir Cumhuriyet tipi" yetiştiremedik.
Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsında vücut bulan AK Parti iktidarı da Cumhuriyet tarihimizde kendisine artısıyla eksisiyle özel yer edindi.
Ekonomik atılımdaki katkısıyla olumlu, 'kurucu değerleri' aşındırmasıyla olumsuz etki sahibi oldu.
İddia ediyorum; AK Parti ilk dönemindeki politikasıyla devam etseydi Erdoğan tarihe farklı yazılacaktı. Atatürk'ten sonraki en önemli lider denilecekti. Çoğunluğu müslüman bir toplumun demokrasi içinde, uyumla yaşadığı; dünyaya açık bir modelin taşıyıcısı.
Cumhuriyetimizin eksikliğini tamamlayacaktı, o yoldaydı. Gezi herşeyi bozdu. Cemaatle kavgadan sonra bütün gücüyle toplumu dindarlaştırmaya ve muhafazakarlığa yöneldi. Referandumdan sonra 'devlet artık benim' demeye başlayınca denge duygusu sarsıldı. Ortadoğu'da Hamas-Müslüman Kardeşler çizgisine fazla angaje olunca Türkiye 'köprü devlet yerine taraf devlet' oldu. Ve 17/25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının travmatik etkisi...
İlk ben yazmıştım, o dönemde de tepki çekmiştim, ama halen aynı görüşteyim. Erdoğan dünyada hayran olunan liderdi. Nobel Barış Ödülü'ne gidiyordu. Kızmayın, öyle.
Bütün sihrini Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'in kurucu değerlerinden alıyordu. Sistemi yer yer yumuşatarak, devleti halka yaklaştırarak... Dünyanın aradığı ve Türkiye'den beklediği Atatürk Cumhuriyeti'nin eksiklerini de tamamlayarak, aynı yoldan yürümesiydi.
Erdoğan Nobel'e gidiyordu. Yeni bir yola girdi, siyasetçi olarak kazanırken, 'devlet adamı' olarak kaybettiği bir güzergah bu.
Oysa bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bu dünyada gelebileceği en üst makama yükseldi.