Tartışmayı kişiselleştirenler genelde eli zayıf olanlardır. Soruşturma süreciyle birlikte yerel mahkemede çeşitli kararlara imza atan bütün hâkimler ve savcılar yıpratılmaya çalışıldı.
Duruşmalar başlayacağı ana kadar özel yetkili yargıçların neredeyse tamamı ‘nöbetçi’ sıfatıyla belli kararlar verdi. Kararların tamamına yakını aleyhteydi ve dolayısıyla İstanbul Adliyesi’ndeki yargıçlar tukaka edildi.
Şimdi Yargıtay süreci yaşanıyor ve taktik yine kişisel suçlamalar. Yerel mahkeme kararının esasına küçük düzeltmeler dışında katılan tebliğnamenin sahibi Başsavcılık da kötü adam. Dünkü kararı oybirliği ile veren ceza dairesi yargıçları hakkında da umacı hikâyeleri devrede.
Hukukun boşluklarından yararlanabilmek için bir ismi açıkça belirtmeden hepsini zan altında bırakacak nutuklar dinliyoruz. Hukuk mekanizmalarına olan güveni yok edecek karalamalarla vatandaşa neyi öneriyorlar; herkes ihkak-ı hak peşine mi düşecek? Ayrıca bu suçlamalar mantık sınırlarını da zorluyor.
Hani Temel ters yöne girmiş, durduramıyorlar. Radyodan uyarı anonsu yapılıyor: ‘Bir araç ters yönde ilerliyor, kendinizi kollayın.’ Anonsu duyan Temel’in tepkisi şu oluyor: ‘Ne bir tane, hepisi hepisi…’ Balyozcular şimdi bütün hukuk sisteminin ters yönde olduğuna inanmamızı istiyor. Tabii bu arkadaşların işi çok zor, yine bir Temel hikâyesiyle anlatayım. Elinde silahla maktulün başında yakalanınca ‘Avukatımı istiyorum.’ demiş. ‘Avukat bu durumda ne yapsın?’ diyenlere cevabı ‘Ben de onu merak ediyorum.’ şeklinde olmuş.
Şimdi ‘hükümlü’ Balyozcuların da inkar etmediği ‘dijital veri’ ses kaydından alıntılar yapacağım. Siz avukatların yerinde olsanız ne yaparsınız!
Orgeneral Çetin Doğan: “Arkadaşlar, bu bir jenerik senaryo ama günümüzdeki gelişmelerle bir paralellik taşıyor. Evet, içteki birlik bütünlüğü nasıl sağlayacağız. Milli birliğin ve beraberliğin oluşmasında evvela inandırıcı milli birliği sağlayıcı bir hükümetin varlığı ile olur. Bunun için de her şeyden önce evet, hükümetin ve Meclis’in kendisine çekidüzen verdirici, ben onu söyleyeceğim; Genelkurmay Başkanı’na Kuvvet Komutanı’na diyeceğim ki siz Meclis’i ve hükümeti uyaran bu gidişe dur deyici bir ültimatom verin gerekirse. Gerekirse çağırın ‘bu işin sonu boktur’ işte sonunuz böyledir… Toplumsal olaylarda artık acıma bilmem ne yapma falan yok. Dağılma değil, toparlanma var. Tepeleme var. Başka bir şey yok.”
Korgeneral Ergin Saygun (1. Kolordu Komutanı): “Bu bir EMASYA değildir. Bu bir devletin bekasıyla ilgili bir şey. Rejimin devamı ile ilgili bir şeydir. Sokağa askerin inmesi tankların ve zırhlı araçların dolaşmasıyla operasyon başlıyor komutanım.”
Tuğgeneral Varol (2. Zırhlı Tugay Komutanı): “Tugayın sorumluluk bölgesi Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla ve Sultanbeyli ilçelerini kapsamaktadır. Tuzla Belediye Başkanı İdris Güllüce ve Sultanbeyli Belediye Başkanı Yahya Karakaya yerine tespit edilen personelle değiştirilecek.”
Metin Yavuz Yalçın (52. Zırhlı Tümen Komutanı): “İstanbul’un üzerine çökerim. Ve belediye başkanıymış, yok ondan sonra savcıymış, hâkimmiş, kaymakammış…” Ergin Saygun: “Semtin adı bile Hırka-i Şerif’tir. Aksaray-Fatih arası sofulardır. Onun için oranın öncelikle kontrol altına alınması lazım.”
Şükrü Sarıışık: “Özellikle İstanbul ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki olaylara, İsrail örneğinde olduğu gibi kesin süratli ve sert tedbirler alınmadığı takdirde bilhassa irticai olayların ülke geneline yayılma ihtimali mevcuttur.”