Bugüne dek yazarları ve çizerleri ile pek çok defa Başbakan Erdoğan'ın tepkisini çeken Cumhuriyet, şüphesiz en sert tepkiyi geçtiğimiz günlerde gördü.
Coşkun'un Paşa isimli bir köpeğin maceralarını yazdığı yazısı için Erdoğan Bekir Coşkun için "paşalar için yaptığı benzetme talihsiz bir benzetmedir. Ama O zat ne yazık ki bütün kaleminden pislik akan bir zat olduğu için böyle şeyler yapıyor" demişti.
Gazete yönetimi Bekir Coşkun'un yazısından sonra başlayan polemikte yazarının arkasında duruyor. Bugün, gazetenin birinci sayfasında, Cumhuriyet imzasıyla yayınlanan bir yazıda, Erdoğan ile Coşkun arasındaki gerilimi yorumladı yazı işleri.
"Çok partili döneme geçildiğinden bu yana hem askeri ara rejimlerde hem de seçimlerle oluşan hükümetler dönemlerinde Cumhuriyet, yayın ilkeleri nedeniyle "en kızılan gazete" olma özelliğini korumuştur." denilen yazıda 88. yayın yılında da gazetenin aynı görevi sürdüreceğinin altı çizildi.
İşte En Kızılan Gazete başlıklı o yazıdan çarpıcı bir bölüm:
"Zaman ve zemine ayak uydurmada en başarılı insanların ülkemizde yaşadığını söylemek sanırız yanlış olmaz.
"Nereden nereye geldik" sorusunu pek de uzak geçmişe gitmeden örneklendirmek olası.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ilk günlerinde destek çıkanların dillerinden düşürmedikleri bir söylem vardı:
"Halk, kavga ve gerginlik istemiyor."
Hedef olarak da CHP'nin önceki Genel Başkanı Deniz Baykal seçilmişti.
En masum eleştirisi bile "kavgacılığı" konusunda gerekçe sayılıyor, manşetler düzenlenip, köşe yazıları döktürülüyordu.
Aradan yıllar geçti. Türkiye "korku" dönemine ek olarak "gerginlikler ve kavga" ülkesine döndü.
Hazretler ağızlarını açıp tek cümle kuramıyorlar. Köşelerinde tek satır yazamadıkları gibi handiyse başparmak tırnaklarını birbirine sürtüp, ortamı daha da germeye gayret ediyorlar.
Yıllardır yerden yere vurdukları, olmadık hakaretleri reva gördükleri Türk Silahlı Kuvvetleri'ni savunma görevini üstlenmeleri ise bir başka görüntüyü oluşturuyor. Demek ki bekledikleri sonuca ulaşmışlar.
*
Gerginlik uygulamasını, "Benzetmede (teşbihte) hata olmaz" söylemini anımsatarak "Con Ahmet'in devridaim makinesine dönüştü" diye nitelendirebiliriz.
Anımsayacaksınız.
Sayın Başbakan, birkaç konuşmasında muhalif medyayı hedefe koymuştu.
Kızdığı köşe yazarlarının kişiliklerinden başlayıp patronlara "Ücretlerini siz veriyorsunuz" diye açıktan sopa göstermiş ve kovulmalarını istemişti.
Ardından sıra "sağlıkta reform" gerekçesiyle başlatılan uygulamalara karşı çıkan hekimlere ve sağlık çalışanlarına geldi.
Yargı zaten o dönemdeki hedefleri arasındaydı. "Hükümetin tekerine çomak sokma" diye nitelendirilen iptal kararlarına yönelik değerlendirmeler(!) arşivlerde ibadullah. Paşalara edilmedik laf bırakılmamıştı.
Öğretmenler de ağızlarının payını almışlardı. Öğretmen atamaları verilen sözlere karşın kesilivermişti.
Hedefe konulan son meslek grubu tiyatro sanatçıları oldu. Sanatın içine tükürmek yetmemiş olmalı ki "sürgün" niteliğindeki görüşler ve kararlılıklar gündeme sürüldü.
Con Ahmet'in devridaim makinesi turunu tamamlamış olmalı ki muhalif gazeteler ile gazetecilere yeniden sıra geldi.
"Mahut" gazete diye Cumhuriyet, başta sevgili Bekir Coşkun olmak üzere yazarlarımız, "ileri demokrasi" sürecinde hedef tahtasına konuluverdi.
Doğrusu yadırgadığımız söylenemez. Çok partili döneme geçildiğinden bu yana hem askeri ara rejimlerde hem de seçimlerle oluşan hükümetler dönemlerinde Cumhuriyet, yayın ilkeleri nedeniyle "en kızılan gazete" olma özelliğini korumuştur.
7 Mayıs'ta 88'inci yayın yılımıza girdik. Okurlarımızın desteği sürdükçe iktidarları kızdırma görevi de aksatılmayacak.
Cumhuriyet